ABD kuruldu kurulalı, dünya henüz böyle tipik bir başkana rastlamadı. “Anormal” davranışlarıyla gündemden hiç düşmüyor. İki lider sık-sık telefonla görüşüyor. Diplomasi gereği tüm ayrıntılar kamuoyuna açıklanmaz yüzeysel olarak yansıtılır. İki ülke arasında birbirini izleyen uyuşmazlıklar, yaşanan gerginlikler…
Telefon görüşmeleri hangi kararlara değinildiğine dair ipucu veriyor zaten. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Trump’a yönelik serzenişte bulunduğunu tahmin etmek zor olmasa gerek. Sayın Erdoğan’ın tahminler doğrultusunda Trump’a çektiği zılgıt ve fırçaları özetleyelim.
Cumhurbaşkanı ERDOĞAN: “Ey Trump, yeter artık bizi oyalama! FETO elebaşını iade etmemekle diretiyorsun. Bu iş, yargının işidir deyip sıyrılmaya kalkışma. Birazcık demokrasiye inancın varsa yan çizme, yamuk yapma, ikili oynama.
“En önemli stratejik müttefikimiz, dostumuz ve ortağımız Türkiye’dir” diye bizi öve-öve bitiremiyor, sonra da sırtımızdan hançerlemeye fırsat kolluyorsun. Buna iki yüzlülük ve samimiyetsizlik denir. Her kuşun eti yenmez. Sapla samanı birbirine karıştırma.
Sen ancak petrol karşılığında koruyup, sömürdüğün “kabile devletlerine” diş geçirebilirsin. Türkiye’yi bu “dandik devletlerle” bir tutmaya kalkışma. Kendine gel, aklını başına topla. Sözlerinle davranışların tamamen birbiriyle çelişkili! Kendi kendine gelin-güvey oluyor, sen çalıyor sen oynuyorsun.
Başkanlık koltuğuna oturur oturmaz, dünyayı birbirine kattın. Sağa sola, sataşmaktan, tehditler savurmaktan geri kalmıyorsun. Neye el attıysan yüzüne gözüne bulaştırdın. Her şeye burnunu sokuyorsun. Bir yıllık siyasi hayatın hep başarısızlıklarla dolu!
Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan etmek senin haddine mi düşmüş? Kimin malını kime veriyorsun? Suriye’de ne işin var? Binlerce kilometre öteden seni davet eden mi oldu? Kuzey Kore’ye meydan okudun. Sonuçta kuru sıkı attığın anlaşıldı.
Dünya ne senin tapulu malın, ne de oyuncağındır. Dünya sadece 5’ten değil, 555’ten de büyüktür. Unutma, kasaba yönetmiyor, ülke yönetiyorsun.
Şimdi asıl konumuza dönelim. Görünen köye kılavuz istemez. Bütün dünya FETULLAH denen şarlatanın “darbe” girişiminde bulunduğunu biliyor ama sen hala duymazlıktan geliyorsun. Gönderdiğimiz binlerce belgeyi hasıraltı ederek, FETÖ’nün baş aktörünü iade etmekte diretiyorsun.
Kendini bizim yerimize koyarak, empati yapmalısın. Bu durum bir gün senin ve ülkenin de başına gelebilir. Mesela Fred Çakmaktaş adında, FREDULLAH lakaplı bir vatandaşınızın ABD’de darbe girişiminde bulunduğunu varsayalım. Bu darbecinin Türkiye’ye kaçtığını bir düşün Bay Trump.
Darbeci FREDULLAH’ı ülkenize iade etmekte zorluk çıkarmamız halinde, hemen dünyayı ayağa kaldırır, “DEMOKRASİ, HUKUK VE ADALET” edebiyatı yapmayı başlarsınız. Ama biz, Türkiye olarak devlet ciddiyeti çerçevesinde suçluların iadeleriyle ilgili ikili antlaşmaları dikkate alır, sorumluluğumuzu biliriz.
Takas yoluyla “Ver FETULLAH’ı, al FREDULLAH’ı” pazarlığına oturmaz, onun gözünün yaşına bakmadan olduğu gibi paketler, tarafınıza postalamaktan kaçınmayız.
Bay Trump, benden söylemesi, yan çizme, işi yokuşa sürme. Gel bu sevdadan vazgeç, yol yakınken FETULLAH’ı iade et.
En kısa sürede tekrar görüşmek üzere…”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu tarzda sitem dolu sözlerini Trump’a ilettiğini varsayarsak, “taşı gediğine koymuş” demektir.