Değerli okurlarım, sizlere eserler, gerçekler ve asıl zenginlik konularını hiç anlatmadım. Konumuz spor ama yazdıklarımı engelli kardeşlerimin beğeneceğini ümit etmekteyim. Herkesin çıkar ilişkisi için dostluklar kurduğu bu dünyada, yazarların en iyi dostları bulduğunu ve bu dostları yitirmemek için yazılan makalelerin şiirlerin ve romanların ortaya çıktığını düşünüyorum. Belki de yalnızlığım itti beni yazmaya. Başarısız olmam beni karamsarlığa sürüklemez, aksine daha da çok çalışıp ve en güzelini elde etmem için hırslandırır.
Kalemim yettiğince beni karşılıksız dinleyen tek şey olan kâğıtları her gün yazılarımla, anılarımla karalıyorum. Ve de şu aralar ruh halimi anlatan en güzel söz şudur: “Tüm ganimetimiz, bir ceket ve bir de şiirlerim makalelerim değil midir? Bu dünyaya dair!” Geçenlerde varımı yoğumu hesap ettim de, sonunda her şey bir kefen parasına dayandı. Gerçekler yüzümüze çarpar gibi yaklaşırken biz sırtımızı dönüyoruz. Hem bilmiyoruz diye saklanıyoruz en kuytu yerlere ve kulaklarımızı ellerimizle kapatmamız yetmiyormuş gibi bir de gözlerimizi sıkı sıkıya kısıp, bir de şarkı mırıldanıyoruz. Peki! Biz neyi bekliyoruz?
Kısılmış gözle, kapatılmış kulakla bir şey anlayamayız ve de göremeyiz de. Kararlı değiliz, yürüyüşümüz bile falsolu. Daha kötü olanı, kendimize verdiğimiz sözleri bile unutuyoruz.
Hanın, hamamın ve milyarlarının olması mıdır zenginlik? Sayamayacak kadar paranın, hesabını tutamayacağın mülklerin, baştan ayağa marka giyinmenin, pırlantalarla bezenmenin zenginlik olduğunu düşünenler varsa inanın çok üzülürüm. Zira onlar tamamen yanılıyorlar.
En önemli zenginlik öncelikle sağlıklı olmaktır. Her sabah nefes alarak kalkabiliyorsanız yataktan, ayaklarınızın üzerinde dimdik durabiliyorsanız, gözleriniz baharın geldiğini ya da cama vuran yağmur damlalarını görebiliyorsa dışarıdan gelen rahatsız edici dahi olsa ufak sesi duyabiliyorsanız, sevdiğinize kollarınızı açıp sarılabiliyorsanız eğer, zenginsiniz demektir. Para, pul bunların hepsi de ayrıntıdır. Bir de yapılan manevi yardımdan dolayı kükreyen gönül zenginliği vardır ki, içeriği aşağıda yazdığım o beyitte gizlidir.
/ Kimseye baki değildir mülk-i devlet, sim-ü zer,
Bir harab olmuş gönlü, tamir etmektir hüner, /
Efendim, 5378 Sayılı Özürlüler (Engelliler) kanununa göre; ‘Anadan doğma veya sonradan herhangi bir nedenle Bedensel, Zihinsel, Ruhsal ve sosyal yeteneklerini çeşitli derecelerde kaybetmesi nedeniyle toplumsal yaşama uyum sağlama ve günlük gereksinimlerini karşılamada güçlükleri ve şikâyetleri olan, koruma, bakım, iyileştirme, destek hizmetlerine ihtiyaç duyan’ kişiye “ENGELLİ” dendiğini türlü vesilelerle sizlere anlatmıştım.
Ülkemiz nüfusunuz %12.29’unu yani (9.6 milyon) engeliler oluşturmaktadır. Bireyin fiziksel işlevindeki bozukluk ve bunun sonucu hareket yeteneğindeki güçlük, onu toplumun diğer bireylerinden farklı kılmaktadır. Bizler için, engelli kardeşlerimizden söz etmek, hem de sık-sık söz etmek bir zaruret halini almıştır. Doğrusunu söylemek gerekirse, onlar da bizim ilgimizi inkar etmiyorlar. İskenderun Gazetesi olarak bunu görev sayıyoruz.
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA