Değerli okurlarım, normal koşullarda insanlar beyniyle düşünür, duygularıyla hareket eder. Yani ayağıyla düşünen veya kıçıyla konuşan bir insan bugüne kadar rastlamadım. Fakat “Ben onun kıçının kılıyım” diyen bahtsız bir insana rastladım. Rastladım demeyelim de, hepimiz alenen gördük. O bahtsız ve şansız yaratıkları konumuz dışında tutacak olursak, genel olarak insanlar beyinleriyle düşünürler gerçeği ortaya çıkar.
Bir de, ayaklarıyla düşünenler var. Onu nasıl izah edeceğiz? Şu şekilde anlatmak istiyorum… Bütün statlarımızda Ulu Önder Atatürk’ün vecizesi bulunmakta! “Ben Sporcunun zeki çevik ve aynı zamanda, ahlaklısını severim…” Aynen böyle söylemiş Atamız! Kasımpaşalı bir punduna getirip o önemli vecizeyi her taraftan söktürecek, kendi vecizeleri de var ya, ondan.
Efendim, şu andan itibaren de azıcık futboldan söz edeceğim. Futbolsuz yaşam olmuyor bildiğiniz gibi! Futbol, transfer edilmiş bir spor değildir. O zaten bizim içimizde. Unutmamız, içimizden çıkarmamız da mümkün değil. Ülkemizde spor kompleksleri yaygınlaşmakta. Her tarafta çim saha futbolumuzun hizmetinde. Bunlar çok güzel yaklaşımlar ama yetmiyor.
Ne deniliyor? Spor dostluk ve kardeşliktir. Öyle denilmiyor mu? Ancak, bunun bir tek örneğine rastlaşmadık, neden acaba? Beraber düşünelim. Ayaklarıyla şöhret olup, yaşamı öğrenen, köhne gecekondudan en lüks konutlarda oturanlar, her türlü nimeti yanlarında bulanlar, anlatmaya çalıştığım o kişiler nedense kafalarıyla değil de, ayaklarıyla düşünüyorlar.
Geçenlerde, bir Alman Gazetesi elime geçti. Daha doğrusu bir dostum getirmişti. Almanca bildiğim için bakmam yeterli oldu sadece! Sporla ilgisi beş sayfasında futbolcu, teknik direktör beyanatı yok. Ya da tek sütun! Ülkemizde, öfkesine yenik düşen futbolcu, teknik direktör, yöneticilerin gündeme gelmelerinden bıktık usandık. Herkes gündemde kalmak, pastanın kaymağını yemek istiyor. Genellikle fazla haklılıkları da yok!
Savaşa gider gibi maça gitme alışkanlığı azalmıyor. Her geçen gün artıyor maalesef. Atamayla ve şaibeli bir federasyon olursa, bu işin önüne ceza, güvenlik tedbirleriyle geçilmez diye düşünüyorum. Avrupa TV’sinden, bazı maçlar izliyorum. Adamların oturuşu da, tezahüratı da, muhtemelen sloganları da değişik olmalı. Holiganlar mı diyeceksiniz? Onların tırnakları söküldü. Kıpırdayacak halleri kalmadı. Bizdekiler hala havalardalar. Bazı maçlar, bir iç savaş, bir darbeye bahane gibi. Böyle futbol mu olur? Böyle yönetici, futbolcu mu olur? Baştan da başlayamazsın. Bu böyle gider belki bir gün Allah’ın da yardımıyla düzelir diye düşünmekteydim.
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA