Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının iptali ve gözaltına alınması, Türkiye’deki siyasi dengeleri sarsacak niteliktedir. Bu süreç, CHP’nin stratejisini yeniden gözden geçirmesine neden olurken, yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin dinamiklerini de değiştirebilir. Muhalefetin bu durumu nasıl yöneteceği, seçimlerin kaderini belirlemede kritik rol oynayacaktır.
Kamuoyunda bu tür adımlar, siyasi baskı ve adaletsizlik algısını güçlendirebilir. Bu durum, CHP’ye yönelik bir sempati dalgası oluşturabilir ve parti tabanını harekete geçirebilir. Ancak, liderlik krizinin derinleşmesi ve alternatif bir adayın hızlıca belirlenememesi durumunda, bu mağduriyet algısı uzun vadede partiye zarar verebilir.
*İktidar Geri Adım Atabilir mi?
İktidarın, Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının iptali ve gözaltı sürecinden geri adım atması, siyaseten ciddi sonuçlar doğurabilir. Bu tür bir geri çekilme, sadece İmamoğlu ve CHP’nin lehine mi işler, yoksa iktidar bunu bir stratejiyle lehine çevirebilir mi? İşte bu ihtimalleri detaylı bir şekilde anlatmaya çalışalım.
Eğer kamuoyu yoklamaları, bu sürecin muhalefete büyük bir destek sağladığını gösterirse, iktidar geri adım atabilir. Ancak bu geri adımın şekli önem arz edecektir.
Hükümet, diplomayla ilgili bir ‘hata’ yapıldığını veya sürecin hukuki bir yanlış anlama nedeniyle geliştiğini açıklayarak İmamoğlu’nun üzerindeki baskıyı kaldırması olasıdır. Ancak bu, iktidarın zayıfladığı algısını güçlendirebilir ve muhalefete moral üstünlük kazandırabilir.
İktidar, süreçten tamamen vazgeçmek yerine, İmamoğlu’na yeni iddialarla baskı yapabilir. Örneğin, başka bir soruşturma açarak ya da yeni bir yasal düzenleme getirerek konuyu farklı bir zemine çekmek isteyebilir.
Hükümet, süreci yavaşlatıp seçim sonrasına da bırakabilir. Böylece hem krizin büyümesini engeller hem de seçim sürecinde başka gündemler yaratarak konuyu unutturma çabasına girebilir.
*Psikolojik Üstünlük
Eğer iktidar geri çekilirse, bu CHP’ye ve İmamoğlu’na ciddi bir psikolojik üstünlük kazandırabilir. Ancak seçim zaferi için birkaç faktör daha göz önünde bulundurmak gerekir. İmamoğlu, “halkın desteğiyle iktidara geri adım attıran lider” olarak tanımlanabilir. Bu, özellikle kararsız seçmenlerin ona yönelmesini temin edebilir.
CHP’nin tabanı, bu süreci bir “zafer” olarak görerek daha fazla kenetlenebilir. İmamoğlu’nun popülaritesi, geri adımla birlikte daha da yükselebilir.
Şayet bu olay CHP içinde bir dayanışma ruhu yaratırsa, diğer muhalefet partilerinin de İmamoğlu etrafında birleşmeleri güçlü bir olasılık olur. Ancak parti içi çekişmeler ve alternatif aday arayışları, bu süreci olumsuz etkileyebilir.
Eğer iktidar geri adım atmak zorunda kalırsa, bu durumu tamamen muhalefetin lehine çevirmemek için bazı adımlar atabilir.
*İktidar, Başka Siyasi Tartışmalar Yaratabilir…
Gözaltı süreci geri çekilse bile iktidar başka krizler veya yeni siyasi tartışmalar yaratarak İmamoğlu’nun bu zaferini gölgede bırakmaya gayret edebilir.
CHP içinde adaylık tartışmaları alevlenirse, iktidar bunu körükleyerek muhalefeti bölme fırsatını kullanmak isteyebilir.
Seçime yakın dönemde ekonomik rahatlatma paketleri açıklayarak, seçmenin mağduriyet hissiyatını değiştirmeye çalışabilir.
Bu süreçte seçmenin nasıl tepki vereceği, seçimin sonucunu belirleyecek en önemli faktörlerden biri olarak karşımıza çıkar.
Geri adım atılırsa, muhalif seçmen “halkın gücüyle baskıya direnebileceği” fikrine daha çok inanır ve sandığa daha güçlü bir şekilde gider.
Kararsız seçmen grubu için geri adım, iktidarın zayıfladığı algısını pekiştirebilir. Ancak, bu durum tek başına muhalefete oy getirmeyebilir; İmamoğlu ve CHP’nin inandırıcı bir seçim kampanyası yürütmesi gerekir.
*”Hata Yapıldı, Düzelttik…”
Ak Parti seçmeni için bu geri adım, partinin güçlü liderlik imajına zarar verebilir. Ancak, iktidarın bunu iyi yönetmesi durumunda, “hata yapıldı, düzelttik” mesajıyla kendi tabanını konsolide etme ihtimali de vardır.
İktidar, eğer kamuoyu tepkisinin çok olumsuz olduğunu görürse geri adım atabilir. Ancak bu, her zaman İmamoğlu ve CHP’ye doğrudan seçim kazandırmaz. Sürecin nasıl yönetileceği, muhalefetin birlik olup olamayacağı ve seçmenin ekonomik kaygılarının nasıl şekilleneceği, seçim sonucunu belirleyecek temel unsurlar olacaktır.
Eğer CHP bu süreci bir “halk zaferi” olarak anlatabilir ve bölünmeden ortak bir duruş sergileyebilirse, bu durum muhalefet için büyük bir avantaja dönüşebilir. Ancak, iktidar da elindeki medya gücünü ve devlet olanaklarını kullanarak bu algıyı yönetmeye çalışacaktır.
Sonuç olarak, geri adım atılması muhalefete ciddi bir rüzgâr kazandırabilir, ancak seçim sonucunu kesin olarak belirlemek için diğer faktörlerin de dikkatle irdelenmesi gerekir.