Eğitimde Yönetişim!?

0
789

“Okul toplumunu oluşturan birey ve grupların yönetime ve eğitim sürecine doğrudan katılımı günümüz çağdaş eğitim anlayışının gereğidir. Çünkü eğitim sürecinin yarattığı değerlerden öğrenci, veli, toplum, devlet, nihayetinde de insanlık ailesi doğrudan etkilenir.”

Eğitimde “yönetişimi” öngören bu paragraf,(EARGED) Eğitim Araştırma Geliştirme Dairesi’nin projeler bölümünden ve on küsur yıl öncesinden.. Bu tür projelerde imzası bulunan on küsur yıl öncesinin İlköğretim Genel Müdürü Prof. Dr. Yüksel Özden de, “Eğitimde yetkili kişiler liderliği paylaşmayı ve katılımcı yönetimi sağlamayı öğrenmelidir” talebiyle eğitim yönetiminde “yönetişimi” önermişti..

Toplum da dahil toplumsal kurum ve kuruluşların tarihsel süreç içinde insanlık ailesi yararına gelişerek değişmesi tezinin öğretmenlerinden Marks, tez anti tez sentez diyalektiği üzerinden bu sürecin mekanizmasını; “gerçek yaşamın üretimi ve yeniden üretimi” cümlesinde özetlemişti.. Yönetişim kavramını bu bağlamda irdelemek istiyorum..

Yönetişimi bir tez olarak savunanlar özetle şöyle diyor: “Yönetim, (Government) yöneten ile yönetilen taraflarını varsayan ve yönetilenin yöneten üzerinde etkide bulunma olanaklarını sınırlı tutan, dolayısıyla demokratikleşme sürecini kesintileyen bir kavram. Oysa günümüz demokrasilerinde, yöneten ile yönetilen taraf ayırımı ortadan kalkıyor. Yönetişim, (Governance) bu ayırımın ortadan kaldırılmasının kavramsal karşılığı oluyor. Çağdaş dünyada, otoriter vesayet anlayışlarına dayalı yönetimlere artık yer yok! Yönetimler süreç ve mekanizmalarını çağa uygun bir hızla yönetişimin “şeffaflık, adillik, hesap verebilirlik, sorumluluk” ilkeleri doğrultusunda demokratikleştiriyorlar! Dolayısıyla yönetişim, vatandaşın pasif tüketici durumundan aktif katılımcı konumuna geçerek kendisini ilgilendiren kararlarda söz sahibi olmasını öngören ileri bir demokrasi aşamasıdır!” (C. İpek, 2008, Yönetim Teorileri, Türk Eğitim Sistemi ve Okul Yönetimi, Pegem Y. Ank.)

Yönetişim tezine karşı duranlar da özetle şöyle diyor: “Yönetişim, yönetsel iktidarın toplumca paylaşılması anlamına gelmiyor. Tam tersi küresel sermaye kesimine teslim edilmesi amaçlanıyor. Vahşi kapitalizmin feodal şirket ve yöneticilerini demokratisazyonla insanileştirilmesi felsefesine dayanan bu türden uygulamalar, aslında yaşamın “kapitalizmle sürdürülmesine” yönelik üretilmiş neoliberal tezlerdir. Katılımcılık esası üzerine yükselecek, yetkilerin doğrudan ve kolayca denetlenebilir biçimde kullanılmasını sağlayacak yönetim anlayışını kim istemez? Fakat Liberalizm eşitlik sorununu görmezden gelerek özgürlüğü hep sermaye kesimi için talep etmiş, bu kesimin elde edeceği özgürlüklerin dalga dalga ya da damla damla tüm topluma yayılacağı varsayımı ile hareket etmiştir.. Liberalizm, toplumu sermayeden ibaret saydığı ve eşitlik sorununa körleştiği için “Batı Demokrasisi” yalnızca gelişmiş batı için geçerli kalmış ve liberal özgürleşme sürecinin, azgelişmiş ülkeler için daha çok yoksullaşmadan ibaret olduğu pratikte açığa çıkmıştır! Dolayısıyla kamusal bir hizmet olmaktan çok kurumların ekonomik kazancına yönelik bir uygulama olan yönetişimle, aslında kamunun yararını koruyan ve küreselleşmeye karşı çıkan ulus devletlerin zayıflatılması amaçlanmaktadır.” (İ.E: Başaran, Ş.Çınkır, 2012, Türk Eğitim Sistemi ve Okul Yönetimi, Ekinoks Y. Ank.)

Tez ve karşı tez bağlamında, “yönetişim” kavramını eğitim yönetimine sentezlediğimizde; yönetim süreç ve mekanizmalarının demokratikleştirilmesi gereğini öne çıkarttığını görebiliriz diye düşünüyorum.. Dolayısıyla süreç ve mekanizmaları demokrasi içermeyen eğitim yönetimlerinin kaş yapayım derken göz çıkarttığını, eğitimde “yönetim körlüğüne” neden olduğunu söyleyebiliriz diye düşünüyorum.. Buradan hareketle de, eğitimde yönetişimin; “ben yaptım oldu” türünden dikteci yönetim anlayışlarına karşı, “toplumda eşitlik, adalet duygusunu sağlamaya ve yaşatmaya yönelik en geniş katılımlı demokrasiyle yönetme/yönetilme” talebi anlamında değerlendirilmeye değer olduğunu söyleyebiliriz diye düşünüyorum..

Artı, “marufu emr, münkeri nehy” değeri üzerinden sormak istiyorum.. Yönetişimin içeriğinin; eğitimi, “ahlaki, kültürel ve bilimsel faaliyetlerin toplamı” şeklinde ele alan ve “temelde bireyin eşit, parasız, kamusal eğitim hakkının güvence altına alınmasını isteyen” toplumcu eğitim anlayışıyla yeniden üretilerek, (kurumların ekonomik kazancına yönelik değil kamusal bir hizmet anlamında) uygulanabilirliğinin tartışılması düşüncesi acaba değerlendirmeye değmez mi?

Selam ve saygılar…

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here