Eğitimde Eşit(siz)lik!

0
114

23 Mart tarihli Hürriyet gazetesinin eğitim sayfasında, “YGS sonuçlarının analizi” üst başlığı altında sınav sonuçlarına atıfla, “Eğitim Sistemi Alarm Veriyor!” manşetiyle “eğitimde yaşanan eşitsizlik” görmezden gelinerek “görülen sefalet” haberleştirilmişti.. Nuran Çakmakçı imzalı haber özetle şöyleydi:  “ÖSYM’nin açıkladığı istatistikler, öğrencilerin başarı seviyeleriyle ilgili vahim sonucu gözler önüne serdi. Sonuçlardaki başarı düşüklüğü eğitimi, müfredatı, sınavları masaya yatırmanın şart olduğunu anlatıyor.”

Sayfada, son altı yılın YGS sonuçlarının karşılaştırmalı sayım dökümü de yapılmıştı.. YGS’ye giren ve puanları hesaplanan öğrencilerin, her sınav türünde sorulan 40 soruya verdikleri ortalama doğru cevap sayılarını gösteren tablo ise şöyleydi…

2010 2011 2012 2013 2014 2015
TÜRKÇE 21.6 21.8 18.02 17.20 19.00 15.90
SOSYAL 12.4 11.3 11.3 12.0 10.9 10.4
MATEMATİK 11.9 7.8 7.27 7.9 6.5 5.4
FEN 5.5 4.9 4.43 4.5 4.5 4.6

“Eğitim Sistemi Alarm Veriyor!” manşeti aslında tablodaki verilerin yorumuydu.. 23 Mart tarihli Cumhuriyet gazetesinin eğitim sayfasında ise bu tablo “Eğitim Sistemi Çöktü!” yorumlu haber manşetiyle yer almıştı.. Söz konusu yorumlu haber manşetinin altında, Eğitim-Sen eski Genel Başkanı Alaattin Dinçer, sonuçlar üzerinde şu değerlendirmeyi yapmıştı: “YGS’nin sayısal dağılımlarına bakıldığında çürümeye ve her yönü ile sorunlar üretmeye devam etmekte olan bir eğitim sistemi görmekteyiz. Soru çözme ortalamalarına göre matematik ve fen bilimlerinde alarm zilleri çalmakta.. Aslında bu durumun yıllardır var olan ve sorun üretmeye devam eden sınav odaklı, niteliksiz ve bilimsellikten uzak eğitim sisteminden kaynaklandığını söyleyebiliriz.”

Söz konusu sayfalarda, sınavlarda derece yapan öğrencilerle ilgili haberler de vardı.. Başarılı olanlar hem “elit” bir okulun hem de “bir dershanenin” öğrencisiydi.. Sınavlarda, öğrencilerin büyük çoğunluğunun başarısız olmasına rağmen bazı öğrencilerin çok başarılı olması, yoksa bu nedenden mi kaynaklanıyordu? Acaba az sayıda öğrenci sınavları başaracak, çoğu da başaramayacak şekilde mi yetiştiriliyordu? Yoksa acaba eğitim sisteminin bizatihi kendisi mi eşitsizlik üretiyordu?

Şubat 2012’de yayımlanan Dünya Bankası raporundan bir paragraf, soruların yanıtı bağlamında yorumlanabilirdi.. “Türkiye’de sınav odaklı eğitim sistemi dershane ve özel derslere ihtiyacı körüklüyor. Bu durum farklı ekonomik seviyedeki ailelerin çocukları arasında eğitim eşitsizliğini artırıyor, gelir dağılımındaki eşitsizlik eğitime erişimi de kısıtlıyor. Anadolu ve Fen Liseleri “elit devlet okulları” olarak biliniyor. Bu liselere giden bir öğrenci genel liseye giden bir öğrenciden okuma olarak 2, matematik olarak 3 okul yılı ileride. Fen Lisesi öğrencilerinin üçte ikisi ve Anadolu Lisesi öğrencilerinin yarısı nüfusun en zengin yüzde 20’lik diliminden geliyor. Buna karşın, her 30 Fen Lisesi öğrencisinden biri ve her 17 Anadolu Lisesi öğrencisinden 1’i en yoksul yüzde 20’lik dilimden geliyor.”

Yani? Bilgi, beceri, yetenek ve yeterlik kazanma ve geliştirmenin temelinde sosyoekonomik koşullar yer almaktaydı.. Dolayısıyla toplumsal eşitsizlik, eğitimdeki büyük eşitsizlikleri doğurmakta, eğitimde yaşanan eşitsizlikler de toplumsal eşitsizliği beslemekteydi.. Ve fakat bu pratik gerçek, “eğitimin sefaletini” manşete taşıyan gazetelerin teorik yorumlamalarında ise yoktu.. Sayfa editörleri yoksa bu gerçeğin farkında değil miydi? Acaba sistemin sefaletini sekiz sütuna manşetten veren o editörler, “modern zamanlarda” eğitimin, “yarışmak serbest” marifetiyle piyasaya sürülen bir tüketim nesnesine dönüştüğünü; “ahlaki, kültürel ve bilimsel faaliyetlerin toplamı” olması gereken eğitim, sınav kazanma üzerinden bırakınız yarışsınlar piyasasında ticarileştiğini.. Artı, ticarileşen eğitimin anne babaların eğitim algılarını; makro düzeyde seçkin okullara yönelttiğini,  mikro düzeyde ise kendi çocuklarının bu okulları kazanıp kazanamayacağına odakladığını bilmiyor olabilirler miydi? Ben, bilmediklerini sanmıyorum.. Zira YGS özelinde eğitimde yaşanan sefaletin manşetten duyurulduğu sayfalarda yer alan “elit okul” reklamlarının, bizatihi kendisi eşitsizlik üreten sistemin de çok iyi bilindiğinin ilanı olduğunu düşünüyorum..

Son tahlilde ben, eşitsizliği görmezden gelerek yapılan sefalet yorumlarını “ahkam kesme” olarak yorumluyorum.. Çözümü ise, “marufu emr, münkeri nehy” teori pratiği üzerinden, toplumcu eşitlikçi bilgenin; “yorumlamak yetmez, sorun onu değiştirmektir” hükmünde görüyorum.. Ve bu düşüncelerle kutluyorum “Meclisimizin” açılışının 95. yılını..

Selam ve saygılar… ozdemirgurcan23@gmail.com

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here