“Eğitimdir ki bir milleti; hür, bağımsız, şanlı ve yüksek bir toplum halinde yaşatır veya bir milleti kölelik ve yoksulluğa terk eder!” diyor Cumhuriyetimizin mimarı Mustafa Kemal ve ekliyor: “Dünyada her şey için, medeniyet için, hayat için, başarı için en gerçek yol gösterici ilimdir, fendir. İlim ve fennin dışında yol gösterici aramak gaflettir, cehalettir, dalalettir!”
Hür, bağımsız, şanlı ve yüksek bir toplum halinde yaşamak denilince ilk anda zihnimizde ilim ve fen; kölelik ve yoksulluk denilince de ilim ve fennin dışında yol gösterici arayan gaflet, cehalet, dalalet resimleriyle birlikte mühendislikten hekimliğe, mimarlıktan hâkimliğe fiziki ve sosyal geleceğimizi inşa ettiğimiz eğitim gelir elbette..
Fiziki doğada sistemler, başlangıç durumlarına hassas bağlılık gösteriyor.. Oluş anından itibaren başlayan değişimler, başlangıç durumuna hassas bağlılıklarını da koruyarak dönüşüyor ve sürecin belirli bir zamanında görülebilir duruma geliyor.. Mesela; atmosferik sistem ve hava olayları.. Geçmişte, başlangıç durumuna ilişkin bilgiler tecrübeyle sabitlenmekte ve tecrübi neden sonuç bağlamlı bilgilerle tahminler yapılmaktaydı.. Şimdilerde ise, gelişen teknoloji marifetiyle toplanan verili nedenler anında değerlendiriliyor ve sürece veya sonuca yönelik oluşumlar kesinlik derecesinde tahmin ediliyor..
Sosyal doğada da benzer bir durum yaşanıyor.. Mesela, insanlığın sosyal doğasındaki değişim dönüşümleri inceleyen, topladığı verileri “başlangıç durumuna hassas bağlılıklarıyla” ilişkilendirip olayları neden sonuç bağlamında açıklayan İbni Haldun, ünlü “Mukaddime’sinde” şöyle diyor: “Olayları anlatmak yerine düşünmek gerekir. Bu da ancak, tarihsel olaylar yerine tarihsel nedenleri koymakla mümkün olur!”
Fiziki veya sosyal olaylarda, sonuçta açığa çıkan bir olayın belirli nedenleri olduğu gerçeğinden hareketle soralım: Belirli nedenler, belirli sonuçları açığa çıkartır mı? Çıkartır yargısında zorunluluk, çıkartabilir yargısında ise olasılık söz konusu oluyor.. Eğer her şey henüz oluş halinde ise, belirli nedenlerin belirli sonuçları açığa çıkartıp çıkartmaması olasılık hesaplarına kalıyor.. Böyle bir halde, düne göre yarın anlamında bugünü belirleyen neden, bugünün içinde bulunuyor.. Eğer her şey olmuş bitmiş ise, belirli nedenlerin belirli sonuçlarda açığa çıkmış olduğu da kesinlikle anlaşılıyor.. Böyle bir halde de, düne göre yarın anlamında bugünü belirleyen neden, bugünün değil dünün içinde bulunuyor.. Özetle; dar anlamda dün, bugün, yarın; geniş anlamda geçmiş, şimdi, gelecekle ilişkili görüşlerimiz, ‘oluş’ sürecinde ya da ‘olmuş’ sonucunda nedensel bağlamda belirleniyor..
Fiziki olayların sonuçlarına bakarak “olası” nedenleri araştıran, inceleyen ve bulduğu nedeni o fiziki olayın oluşum, işleyiş ve gelişimine ilişkin bir yasa haline getiren bilgelere “mühendis” deniliyor. Bu yasalardan hareketle kendi bedensel yapımız da dahil fiziki doğamız imar ediliyor, dolayısıyla mühendislik; hendese ve hesabın yanında hekimlik ve mimarlığı da içeriyor.. Ve fakat asıl önemlisi, henüz gerçekleşmemiş bir fiziki olayın, gerçekleşebileceği mekan ve zamana yönelik olasılık hesaplı tahminler yapılıyor, plan projeler üretiliyor.. Dolayısıyla bilimsel bir öngörü içeren fiziki olaylar mühendisliğinde tesadüflere yer kalmıyor..
Ya sosyal olaylarda? Sosyal olayların sonuçlarına bakarak “olası” nedenleri araştıran, inceleyen ve bulduğu nedeni o sosyal olayın oluşum, işleyiş ve gelişimine ilişkin bir yasa haline getiren bilgelere “hakim” deniliyor.. Bu yasalardan hareketle kendi psikolojik yapımız da dahil sosyal doğamız imar ediliyor, dolayısıyla hakimlik, toplum mimarlığını da içeriyor.. Yanı sıra mühendislik yasaları sosyal olaylara da uyarlanarak, olası sonuçlara yönelik sosyal yapılandırmaya plan, proje üretiliyor.. Bu tür sosyal teorisyenliğin adına da, “toplum mühendisliği” deniliyor..
Özetle, dünlerin birikimi, bugünün verileriyle yorumlanarak yarınlar inşa ediliyor.. Bu bağlamda ne diyor yüzyıllar öncesinden Kuan Tzu; “Bir yıl sonrasıysa düşündüğün, tohum ek. Ağaç dik, on yıl sonrasıysa tasarladığın. Fakat düşünüyorsan yüzyıl sonrasını eğit insanı!”
Son tahlilden hareketle ben, toplumsal yapılandırma mühendisliğini eğitimin işlevi olarak görüyor ve geleceğimizin inşasında, Cumhuriyetimizin mimarı Mustafa Kemal’in sözünü bir yön levhası olarak yazmak istiyorum.. “Yetişecek çocuklarımıza, görecekleri tahsilin hududu ne olursa olsun, her şeyden evvel Türkiye’nin istikbaline, ananat-ı milliyesine (tarihten gelen maddi ve manevi değerler toplamı hatıralar tümlüğüne) düşman olan bütün unsurlarla mücadele etmek lüzumu öğretilmelidir!
Selam ve saygılar… ozdemirgurcan23@gmail.com