Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Yarısı kış yarısı yaz işte Şubat ayının kısacık tarifi. Güneş bugün ısıtıyor… Sahil ve sokaklar pandemiye rağmen kalabalık. Güneşlenmek isteyenler istila etmiş her tarafı ne güzel. Kediler köpekler ve sahipleri de güneşten nasiplenmek için sahilde… Ve bu sevimli dost yaratıkların pislikleri de kaldırmalarda. Yürüyüş yapıyorsanız kesinlikle yere bakmak zorundasınız ayağınız her an bir şeylere takılabilir çünkü. Hayvanlarına bu kadar değer veren insanların, azıcıkta insanlara da saygılı olması gerekmiyor mu? Hayvanlarının pisliğini toplama gibi bir sorumlukları yok mu?
& & & & &
Merkez
Bir gün köyün gençleri Hocayı sınavdan geçirmeye karar vermişler. Köyün alanında toplanıp Hoca’nın yolunu beklemişler. Biraz sonra Hoca çıkmış karşılarına. İçlerinden bilgi bakımından kendine güvenen biri: “Hocam sana bir soru soracağım. Bakalım bilecek misin?”
Hoca da sor bakalım demiş.
Delikanlı sormuş; “Dünyanın merkezi neresidir?”
Hoca anında yanıtlamış; “Ayağımın bastığı yerin altındadır.”
Çocuklar ne diyeceklerini bilemeden dağılmışlar.
Ve aslında hepimiz ayağımızın bastığı yeri merkez bellemiş değil miyiz? Bu kadar kayıtsızlığımız ve umursamazlığımız bundan kaynaklanmıyor mu?
Çocukluk dönemi yoksullukla geçen Alexander Murray, yazıyı eski bir köy arabasının üzerine yazarak öğrendi. Yazım malzemesi olarak da ucu yanmış bir değnek kullandı. Başlangıcı bu şekilde olan bir öğrenim hayatına rağmen Murray, bulunduğu şartlara bağlı kalmama duygusu sayesinde ilerleyen yıllarda ünlü bir dil bilgini olarak başarı yakaladı.
Ve sevgili okuyucularım şimdilik sağlık ve sevgi, birlik ve beraberlik içinde kalalım… Sizleri birkaç kıssa ve güzel şiirlerle baş başa bırakıyorum. Yase
& & & & &
Timsahla Sırtlan
Suların yükseldiği sırada Nil kıyısında bir sırtlan ile bir timsah karşılaştılar, durup selamladılar birbirlerini. Sırtlan konuştu ve dedi; “Günleriniz nasıl geçiyor efendim?” Timsah cevap verdi; “Kötü geçiyor, gün oluyor acılarım ve hüznüm içinde ağlıyorum ve yaratıklar diyorlar ki, bunlar yalnızca timsah gözyaşları, bu beni her sözün ötesinde yaralıyor.” Sırtlan dedi ki; “Acınız ve hüznünüzden söz ediyorsunuz ama bir an için beni düşünün. Dünyanın güzelliğine, harikalarına, mucizelerine bakıyorum ve salt bir sevinçle, günün güldüğü gibi gülüyorum. Ormanın insanları diyorlar ki; bu yalnızca bir sırtlan gülüşü.”
Halil Cibran
& & & & &
Çalmayı Bilmek
Tarihin en ünlü filozoflarından biri olan Sokrates (MÖ:470-MÖ:399), Atina kanunlarına göre yargılanıp ölüme mahkum edildi, Sokrates’i son kez görmeye gelen öğrencilerinden birinin elinde bir saz gördü. Sazın nasıl çalınacağını öğrenmek istediğinde öğrencisi hayretle “-Üstadım ama nasıl olur? Az sonra zehri içeceksiniz, çalmaya vaktiniz olmayacak ve bir zevk duymayacaksınız” dedi. Sokrates ölmeden önce son dersini verdi; “-Evladım! Asıl zevk çalmakta değil, çalmayı öğrenmektedir.”
& & & & &
Servet
Meşhur bir filozofa: Servet ayaklarınızın altında olduğu halde neden bu kadar fakirsiniz? diye sorulduğunda filozof: Ona ulaşmak için eğilmek lazım da ondan, demiş.
& & & & &
Soyunsun Gözlerimin Cilası
Soyunsun gözlerimin cilasında
İçersinden aydınlanmış tarlalar
Soyunsun beyazlığı içlerinden gelen evler
Soyunsun utancını arzular
Yıkansın gözlerim yıkansın! ..
Soyunsun gözlerimin cilasında
Gelmiş, gelecek bütün kızlar,
Soyunsun hafızanın insan gözü değmemiş yerinde
Sineler, buseler, arzular
Ve bütün bir ömür
Lahzada harcansın
Yıkansın gözlerim yıkansın! ..
Dağlar’da Ağlar
Sıra sıra dağlar.
Uzanmış…
Bulutların altında. sessizce ağlar…
Belli ki. bugün
Bu görkemli sarayda
Matem var…
Şimşekler çakıyor.!
Bulutlar çığlık çığlığa…
Her can sinmiş bir köşeye.
Halleri, korku dolu gözleri
Yürek dağlar…
Hani nerde…?
Geceye hayat veren
Yıldızlar…
Her gece yaşanan
Şatafat ihtişam,
Görkem’de
Nerde..?
Yoksa! boşuna…
Matem marşı çalmaz,
Gece yağan yağmurlar…
Melih BAKİ
Kalbimin Işıkları
Kalbimin ışıkları sönerken
Yeni yeni aydınlanan yolları
Tekrar karanlığa büründü
Tek ışığım gözlerindi
Gözlerinle beslenirdi sevgim
Yokluğunla parçalanırdı
Alışmak istesem de sensizliğe
Bana engel oldu ellerin
Çok vakitler yalnızlıkla
Boş vakitler sensiz geçti
Adını taşıdığın çiçeklerle
Süslerdin hayalimi
Berke FAKIOĞLU
Gül Ağacı Değilem
Gül ağacı değilem
Her gelene eğilem
Çek elini elimden
Ben sevgilen değilem
Nice güle arzeyleyem
Kızıl gülem ben
Kollarını sar boynuma
Sevgilinem ben
Elimde eli yarim
Olmuşam deli yarim
Bugünüm böyle geçti
Sabahı bekle yarim
Günün Şiiri
Özgür Birlik
Orman ateşi saçlı karım
Isı şimşeği düşünceli
Kaplan ağzında susamuru bel’li karım
En iri yıldızlar demeti ağızlı kokart ağızlı karım
Ak toprak üzerinde ak sıçan izi dişli karım
Amber dilli perdahlanmış cam dilli
Kesilmiş kurban dilli karım
Gözlerini açıp kapayan bebek dilli
İnanılmaz taş dilli karım
Çocuk elyazısı elifi kirpikli karım
Kırlangıç yuvası kenarı kaşlı
Kışbahçesi tavanı şakaklı arduvaz şakaklı karım
Cambuğusu şakaklı
Şampanya omuzlu karım
Buz altında kalmış yunus başlı çeşme omuzlu karım
Kibrit bilekli
Rastlantı parmaklı kupa beyi parmaklı karım
Kesilmiş saman parmaklı
Zerdeva koltukaltlı karım
Saint-Jean gecesi ve kurtbağrı koltukaltlı karım
Deniz köpüğü ve bölme kollu karım
Değirmen ve buğday karışımı kollu
Füze bacaklı karım
Umutsuzluk ve saat makinesi devinimli karım
Mürver ağacı iliği baldırlı
Baş harf ayaklı karım
Anahtar demeti ayaklı su içen gemi işçisi ayaklı karım
İncili arpa boyunlu karım
Val d’Or boğazı boyunlu
Sel yatağının ta içinde sözleşmek boyunlu karım
Gece göğüslü
Yakut potası göğüslü karım
Çiğ altında gül görüntüsü göğüslü
Günlerin açılan yelpazesi karınlı karım
Dev pençe karınlı
Dikey uçan kuş sırtlı karım
Civa sırtlı
Işık sırtlı karım
Yuvarlanmış dövülmüş taş ve ıslanmış tebeşir enseli
Ve biraz önce içilen bir bardağın düşüşü enseli karım
Tekne kalçalı
Avize ve ok tüyü kalçalı karım
Ak tavuskuşu tüyü sapı kalçalı
Duyulmaz dengeli
Kumtaşı ve amyant kabaetli karım
Kuğu sırtı kabaetli
Bahar kabaetli karım
Glayöl kasıklı
Altın damarı ve ornitorenk kasıklı karım
Yıllanmış bonbon ve yosun kasıklı karım
Ayna kasıklı
Islak gözlü karım
Menekşe zırh takımı ve mıknatıslı iğne gözlü karım
Uçsuz bucaksız çayır gözlü
Hapishanede içilecek su gözlü
Hep balta altında kalan odun gözlü
Su düzeyi gözlü hava toprak ve ateş düzeyi gözlü karım
André BRETON / Çeviri: Selahattin HİLÂV
Günün Fıkrası
Dursun Temel’e sormuş; “ Uşağum oruçlu oruçlu kaç hamsi yiyepilursun?” Temel; “100 tane” demiş. Dursun; “Hadi oradan yesen yesen 1 tane yersin geriye kalan 99 hamsiyi oruçsuz yersin” demiş. Bu espri Temel’in çok hoşuna gitmiş. Yolda Cemal’i görmüş ve hemen sormuş; “Uşağum oruçlu oruçlu kaç hamsi yiyepilursun?” Cemal; “50” demiş. “Ha uşağum 100 deseydun sana müthiş bir espiri yapacaktum” demiş.
Günün Sözü
Varacağın yeri bilmiyorsan vardığın yerlerin hiçbir önemi yok.
Altınları zamanla biriktirerek satın alabilirsiniz. Ancak zamanla biriktirdiğiniz altınları vererek geçen zamanı asla satın alamazsınız.
Haksızlığa sapıp bütün insanlar seni takip edeceğine, adaletle hareket edip tek başına kal, daha iyi.
Düşünmekten öğrenmek, zaman kaybetmektir.