Dünyanın En Kolay İşi Eleştiri Yapmak…

0
52

Eleştiri dünyanın en kolay işi… İstersen al mikrofonu konuş ve salla. İstersen geç klavyenin başına yaz ve salla. Olmadı sosyal medyada anlamadan dinlemeden acımasızca yorum yap ve yine salla…

Vaktiyle belediyede çalışmak gibi bir deneyimim olmamıştı. Gün geldi oldu. 2008 ve 2009 yılları arasında İskenderun Belediyesi Basın Halkla İlişkiler Birimi’nde görev yaptım. Daha önce hem İskenderun Belediyesi’ne hem de diğer bazı belediyelere, başkanlarına acımasız eleştirilerim oluyordu. Çok sert ve çok kırıcı yazılar yazdım.

Sonra masanın bu tarafına yani belediye tarafına geçince masanın iki yanında oturan biri olarak ufkum açıldı. Belediyelerin hangi şartlarda çalıştığına bizzat tanık oldum. Sonrasında İskenderun Belediyesini ve diğer belediyeleri eskisi gibi sert değil de biraz daha yapıcı bir üslupla eleştirir oldum.

*Gazeteci ve Eleştiri

Gazetecilik mesleğinin belki de birinci kuralı daha iyiyi, daha güzeli bulmak için eleştiri yapmaktır. Geçtiğimiz günlerde meslektaşım Yılmaz Akpınar, İskenderun Devlet Hastanesi Başhekimi Veysel Yıldırım’ı eleştirdi ve istifasını istedi.

Başhekim Yıldırım hassas bir insan… Ben çok iyi biliyorum ‘İstifa edin!’ başlıklı yazıyı okuyan Veysel bey, kendi ailesine, kurumuna ve mesai arkadaşlarına bile danışmadan istifa dilekçesini sunmuştur. İşin için de gurur ve onur olduğunda danışıklı dövüş olmaz. Bu sistem işlemez. Belli ki Veysel Yıldırım ille de makamım olsun peşinde değil.

*Ali Dingiltepe “Yerel Seçimi Kaybedersem Ben Kazanırım…”

Vaktiyle İskenderun Belediye eski başkanlarından merhum Ali Dingiltepe, 1989 yılı yerel seçimlerinde, DYP’den İskenderun Belediye Başkan adayı gösterilmişti. Dingiltepe öncesinde İskenderun’a, CHP’den seçilen bir belediye başkanı olarak hizmet vermişti. Ali bey 89 yılında emekliydi ve sağlık sorunları vardı. Bu yüzden adaylığı kesinlikle istemiyordu. DYP Genel Başkanı Süleyman Demirel ve kendi akrabalarının ricasına karşı koyamayarak adaylığa kerhen razı oldu. Ve Ali Dingiltepe yerel seçim öncesi şu tarihi lafı etti… “Kazanırsam İskenderun halkı ve İskenderun kazanır. Kaybedersem ben kazanırım çünkü sağlığım pek yerinde değil…” Bu vesile ile merhum Ali Dingiltepe başkanımızı da saygı ve rahmetle anmak isterim.

*Başhekim Veysel Yıldırım İçin de Aynı Şey Geçerlidir…

Cildiye Uzmanı Doktor Veysel Yıldırım için de aynı şey geçerli. Veysel bey bugün Başhekimlik görevinden ayrılsa, sırtından çuvallar dolusu yük ve sorumluluk kalkar, günde 60-70 cilt hastasını muayene eder, ondan sonra da gider evinin civarında paşalar gibi yürüyüş yapar. Bugün Devlet Hastanesi’nde Allah göstermesin ama yangın çıksa sorumlusu Veysel Bey, hastaneden bir varil akaryakıt çalınsa sorumlusu Veysel hoca olur. X bir oksijen tüpü patlasa sorumlu yine Veysel beydir.

Kim böyle ağır bir sorumluluk ve stresle görev yapmak ister? İstifa etmene rağmen istifan kabul görmüyorsa bu şu demektir; “…Lütfen göreve devam et. Şartlar oluştuğunda biz bir atama yaparız. Şimdi görevden kaçma, elini taşın altında tutmaya devam et. Kurumu yarı yolda bırakma…”

Devlet terbiyesi almış biri de bu şartlarda görevine devam eder. Üstelik deprem felaketi olmuş ve sorunlar yumak değil yumak dağları olmuştur. Aslında mazeretle tam görevden kaçma zamanıdır. Biliyorsunuz, depremden hemen sonra Hatay’da, mazeretle görevden kaçan oldu!…

*Tereyağı, Çökelek, Gecelik, İç Çamaşır ve Hastane

Çalışan insan hata yapar. Veysel beyde yıllardır hizmet ediyorsa mutlaka hizmet kusurları hizmet eksikleri olabilir. Ben de defalarca İskenderun Devlet Hastanesini eleştirdim. Bir defasında bir floresan lamba aylarca diskotek lambası, hatta çakar gibi geceden sabaha yanıp-yanıp sönüyordu. Yazdım, hem güldürdüm hem düşündürdüm ve sorun giderildi.

Yine şimdi Diş Merkezi olan Devlet Hastanesi eski binasında röntgen filmi koruyucu poşetleri içinde tereyağı, çökelek ve lor satılıyordu. Birkaç hasta bakıcı köylerinden getirdikleri süt ürünlerini pazarlıyorlardı. Bazı hastabakıcılar saat 16.00’dan sonra, hastaların odasına giderek, bay bayan hastalara gecelik, pijama ve iç çamaşır satıyorlardı. ‘İskenderun Devlet Hastanesi, yakında Perşembe Pazarı olur’ diyerek yazmaya başladım. Yine hem gülümsettim hem de düşündürdüm ve işin doğrusu bulundu. Başhekim Yıldırım eliyle bu saçma işler sonlandırıldı…

*Rakamlar, Çoğunluk Hastanın Şifa Bulduğunu Gösteriyor

İskenderun Devlet Hastanesi’ndeki her bir olumsuzluğu bir kişiye mal etmek bence doğru değil. Yılların devlet, bakanlık, kurum ve vilayet ihmalleri var. İskenderun Devlet Hastanesi de ekiple yönetilen bir kurumdur. Yatan hastanın, ayakta tedavi görenlerin, ameliyatların, şifa bulanların, bulmayanların, vefat edenlerin, sarf malzemelerinin, ilaçların ve iğnelerin hesabı bir-bir tutulmakta ve sorulmaktadır. Vazgeçtik hastanelerden sağlık ocaklarındaki uzman olan ya da olmayan hekimler için bile sağlık bakanlığınca memnuniyet anketi yapılmaktadır. Bu derece yakın takip söz konusudur.

Bir yıl da hatta yıllar içinde binlerce, yüz binlerce hastaya bakan, yoğun hasta sirkülasyonun olduğu bir yerde rakamlar çoğunlukla olumlu veriler vermektedir. Kısaca şifa bulanlar, yaşama tutunanlar rakamsal anlamda fazladır. Aksi olsa İskenderun Devlet Hastanesi’nde yönetici olarak koltuğa oturacak doktor kalmaz…

*Biraz Empati Lütfen…

Meslektaşım Yılmaz lütfen biraz da empati yapsın. Şu an Yılmaz arkadaşıma bu satırlar aracılığıyla ağır eleştiriler getirsem, onu kırıp, yerden yere vursam, bu yazımı sadece Yılmaz mı okuyacak? Yılmaz’ın mesai arkadaşları, dostları okuyacak. En önemlisi Yılmaz’ın sevgili evlatları, eşi ve yakınları okuyacaktır. Bugün artık bu tür olaylardan direk aile bireyleri yani evlatlar etkilenmektedir. Yılmaz’ın kıymetli evlatları olduğu gibi Veysel beyin de sevgili evlatları vardır. Onlar babaları için yazılan yazıları kolay-kolay hazmedemezler. Özetle herkesin bir gururu, bir onuru ve haysiyeti vardır. Bunu göz önüne alarak ılımlı bir üslup kullanmamız gerekiyor. Buna ben de dahilim…

*Evlatlarımızı Üzmeyelim

Başka İskenderun, başka Hatay ve başka Türkiye yok. Ne kendimizi ne de çok kıymetli evlatlarımızı lütfen üzmeyelim. Eksik, hata, yönetim beceriksizliği, zafiyet varsa bunu incitmeden dile getirelim. Başhekim Yıldırım, yıldırım hızıyla herkesten habersiz istifasını verdi. Ya istifa yerine bir bunalıma girip kendine zarar vermenin bir yolunu arasaydı inanın bana bu işe önce Yılmaz Akpınar çok üzülür ve belki de yaşam boyu vicdan azabı çekerdi. Gelişmelerin böylesi sakıncaları halleri de mevcuttur…

*Ense Tıraşından Girdim Çözümde Buluştuk

Yıllar önce İsdemir, biz medya mensuplarını toplantı salonun en arkasına almıştı. Gün boyu önümde ense ve ense tıraşı gördüm. Ertesi gün köşemde haberin ayrıntıları yerine gördüğüm ense tıraşlarından bahsettim. Yazım bol-bol gülümsetiyor, yapılan bariz hatayı işaret ediyordu.

İsdemir İletişim ve Basın Biriminden dönemin ilgili müdiresi aradı… “Doğan bey yazınızı hem utanarak, hem gülümseyerek okuduk ve hatamızı net olarak anladık. Size söz veriyorum. Bir daha siz basın mensuplarını en önde ağırlayacağız ve haber yapmanız için tüm kolaylıkları sağlayacağız” dedi.

Ense tıraşı ile girdim ve çözümde buluştuk. Hep birlikte çözüm ve güzelliklerde buluşalım…

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here