“Var olan bilgiler, hemen her hafta misliyle katlanarak artıyor. Bilgi çağında öğrenmeyi öğrenemeyen bireylerin okullardan almış olduğu diplomaların hükmü, o diplomayı aldığı süre kadar geçerli olacak!” Bu cümleler, gazetede okuduğum bir habere aitti..
“Diplomalar beş yılda eskiyor” manşetiyle tek sütundan verilen söz konusu haberin tamamı bu kadardı.. Sayfa editörü ben olsaydım bu haberi sekiz sütuna manşetten; “Diplomanı her gün yenile!” şeklinde duyururdum.. Haberin bilgisini de, “kapılar” üzerinden diplomaya atıf yaparak bir afişe dönüştürürdüm.. “Bilgi ve teknoloji karmaşasında diplomamı kaybettim, hükümsüzdür!” şeklinde bir “zayi” ilanıyla konuyu özetler, “yaşam boyu öğrenme” konusuna gönderme yaparak geleneksel kabullerimizden diplomanın çerçevelenip kapıya, düzeltiyorum duvara asılacak bir tablo olmadığı, yalnızca bir çerçeve olduğunu resimleyen: “beşikten mezara kadar oku” sözüne pencere açardım..
“Yaşam boyu öğrenme, AB Eğitim ve Gençlik Programları çerçevesindeki; okul öncesinden emeklilik sonrası döneme kadar tüm yetenek, ilgi, bilgi ve nitelikleri kazanma ve yenileme amaçlı programların adıydı.. Gerekçesi şöyleydi: Teknolojik yeniliklerin ortaya çıkma sıklığı artmış, üretim ve hizmet sektöründe kısa aralıklarla teknolojiler değişir hâle gelmişti.. Bilim ve teknolojideki hızlı gelişmeler toplumsal, kültürel, siyasî ve ekonomik alanlarda devrim niteliğinde değişikliklere neden olmaktaydı.. Özetle, hızla artan bilgi ve gelişen teknoloji bireylerin eğitim ihtiyaçlarını artırmaktaydı.. Dolayısıyla “yaşam boyu öğrenme” programlarıyla kişilerin temel becerileri güncellenmeli, bilgi ve yeterlilikleri geliştirilmeli, modern çağa uyumları sağlanmalıydı..
Modern sözcüğü, Latince “tam şimdi” demek olan moda’dan geliyordu.. Modern çağlarda hızla gelişen teknoloji, modayı da hızla değiştiriyordu.. Dünün modası bugün demodeydi! Bugün moda olan da yarın demode!
Modern sözcüğünün Türkçe karşılığında, içinde yaşanılan çağa uygunluk anlam tanımlamasıyla “çağcıl” sözcüğü yazılıydı.. Çağa uygunluk, eş deyişle modern olmak; çağın teknolojik nesne tüketimi yanında teknoloji üretimiyle gerçek yaşamı yeniden üretim bilgisi, bilimi, bilinciyle tutarlı kişilikte insani bir özne olmak demekti.. Kendisi bir özne olarak teknoloji üretemeyen toplumların, tükettiği teknolojik ürünlerin nesnesi olacağı aşikardı.. Artı, bu tür toplumların giderek, teknoloji üreten toplumlar için bir tüketim nesnesi olduğu / olacağı da muhakkaktı.. Özetle, üretilmiş teknolojiyi moda olarak kullanmanın, taklidi modernleşme görünümü ötesinde bir anlamı yoktu..
Dolayısıyla, taklidi öğrenmelerin takdimi anlamında tercüme kokan “yaşam boyu öğrenme” sözüyle, kendi kültürel mirasımızı takdis eden “beşikten mezara kadar oku” sözü arasında fark vardı.. O fark, “İki günü eşit olan zarardadır” hükmü şahsiyetinde müşahhastı ve “her insan, ömür dediğimiz hayatın içinde hem öğrenen hem öğretmendir” bilinciyle “zayi” olması da mümkün değildi..
Yazının girişinde söz konusu yaptığım haberi ben, otuz yedi yıl önce öğretmenlik mesleğine atandığımda, adıma gönderilen bir mektupta da okumuştum.. Halen bende mevcut bu mektubu olduğu gibi aktarıyorum..
“Milli Eğitim Bakanlığı, Özel, Ankara, 17/10/1979
Sevgili Öğretmenim, Yaşamın yasası çalışmaktır. Çalışmak bir amacı gerçekleştirmeye yönelikse yaşam daha dolu, daha anlamlı olur. Gerçekleştirmeye değer amaçların en soylularından biri de insan yetiştirmektir.
Siz öğretmenliği seçtiniz. Yaşam boyu insan yetiştirmekle uğraşacaksınız. Gelecek kuşaklar sizin ellerinizde biçimlenecekler. Onlara yalnız bilgi ve beceri değil; aynı zamanda kişilikli ve tutarlı olmanın kurallarını, sorumluluk duygusunu, yurt ve insanlık sevgisini öğreteceksiniz. Yirmi yıl sonra 21. Yüzyıl başladığında Türkiye’yi yönetecek kadro sizin ellerinizde yetişecektir.
Çağımız hızlı değişiklikler çağıdır. Çağımıza ayak uydurmanın yolu kendini sürekli yenilemekten geçiyor. Hepimiz yaşam boyu öğrenciyiz. Sizin de başarınız kendinizi sürekli yeniden yetiştirmenize bağlıdır. Yaşamınızın bu önemli anında en iyi dileklerimle gözlerinizden öperim. Necdet Uğur, Milli Eğitim Bakanı.”
Selam ve saygılar… ozdemirgurcan23@gmail.com