Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah. Sanki akıl tutulması yaşıyoruz bu kutsal Ramazan ayında. Nasıl bir rahatlık bu akıl almıyor? Kocaman adamlar, kalkmışlar bir diğerini dinsizlikle itham ediyorlar büyük bir pervasızlıkla. Buna talihsizlik demeyeceğim, diyemem! Bendenizce “Dervişin zikri” bu açıklama. Velev ki gerçekten dinsiz, ateist olsun o sözü edilen parti ya da partililer kime düşmüş onları yargılamak ya da inançlarını söz konusu yapmak? Üstelik gerekçe olarak bir başkasının görüşüymüş gibi siyasete malzeme olarak kullanmak? Valla yakışmadı. Yazık çok yazık…
Bunu sıradan biri yapsa cahilliğine yaptı der geçeriz. Peki, ama şimdi ne yapılmalı? Çıkıp özür dilense acaba özür kabul edilir mi? Söz çıktı bir defa onu geri almak mümkün mü? Velev ki özür diledi tepkilere karşı koyamayarak. Özrü kabul etsek bile unutabilir miyiz? Bir daha asla! Benim bildiğim partiyse MHP bunun çaresine bakacaktır diye düşünüyorum. Zaten tepkilerini de ortaya koydular. Hiç dert değil. Bu beyefendinin söylemi ile dinsiz olunuyorsa, onun gibi dinci olacağıma, dinisizliği bu oruçlu ağzımla milyon kez tercih ederim doğrusu… Zaten biz alışkınız dinsizlikle suçlanmaya tarihler boyu! Bir eksik bir fazla fark etmiyor. Ama biz, dinsiz iken, haram yemeyiz, kul hakkına yan gözle bakmayız, dilimize, belimize ve elimize sahip çıkar, oruç tutar yoksula yoksul oluruz. İnsanları sen ben diye ayırmayız.
Gönül soframız herkese her zaman açıktır, kırmaktan, incitmekten, gıybetten, ön yargıdan “veba”dan korkar gibi korkarız. Ve dinsizken biz, din sahibi arkadaşlara yan gözle bakmayız. “Dininiz sizin dinsizliğimiz bizim olsun” der geçeriz. Gözleri yiyorsa, bizim gibi dinsiz olsun bakalım hazretler.
& & & & &
Ve dün ve her gün ayrımsız gayrımsız kalalım diyorum ya. Geçenlerde kütüphanemi temizlerken kıyıdan bucaktan minnacık bir kitap düştü kucağıma sanki hazine dairesinden kaçmış kocaman bir mücevher parçası! Kendisi küçük avucum kadar ama içeriğini sormayın anlatamam tıka basa bilgi dolu. Sararmış sayfalarında karıncadan minik yazılar yer, yer silinmiş, sayfaların kenarı yanmış kavrulmuş. Kapağı içine inat parlak beyaz ve yazılar yine parlak siyah sanki yeni basılmış adı “RESULLERİN İŞLERİ”. Hemen okumaya başladım bağdaş kurduğum yerden hiç kıpırdanmadan.
Satırlar gözlerimin önünde dans ediyordu. Belleğim görmeden yutuyordu yazılanları, gözlerimin feri sönmüş gibi başımda bir ağırlık olmasına rağmen, dediğim gibi belleğim görüyor gözlerim değil sanki. Çok şükür… Ha, dedim işte çok güzel bir bölüm. Ayrım gayrım yapanlara kocaman bir ders niteliğinde. Bilgisayarımı aldım dinsizliğim ve parmaklarımla okuduklarımı geçirdim Word sayfasına sizlerle paylaşmak için.
& & & & &
Kutsal Kitap Bölüm 11
Yahudiye’de olan resuller ile kardeşler, Allah sözünü milletlerin kabul ettiklerini işittiler. Petrus, (Hz. İsa’nın havarilerinden biri) Yeruşalime çıkınca, sünnetli olanlar, sen sünnetsiz adamların yanına girdin ve onlarla beraber yedin diyerek kendisi ile çekiştiler. Petrus söze başlayarak onlara sırası ile anlatıp dedi. Ben yafa şehrinde dua etmekte idim. Vecit halinde bir rüya gördüm. Büyük çarşafa benzer bir kap dört köşesinden asılı olarak gökten iniyordu. Ve ta yanıma kadar geldi. Onun üzerine gözlerimi dikince düşündüm ve yerin dört ayaklılarının, vahşi hayvanları, sürünen hayvanları ve göğün kuşlarını gördüm. Ve bana; “Petrus kalk boğazla da ye” diyen bir ses işittim. “Fakat” dedim “haşa ya rab çünkü ağzıma bayağı ve murdar şey hiç girmemiştir.”
Ve ses ikinci defa gökten verdi. Allah’ın temizlediği şeyleri sen bayağı etme ve üç defa bu vaki oldu. Ve hepsi tekrar göğe çekildi. İşte o anda Kayseriye’den bana gönderilen üç adam evimin önünde durdular. Ve ruh hiç ayırt etmeyerek onlarla gitmemi istedi. Bu altı kardeşte benimle geldiler. Ve o adamın evine girdik. O da meleği nasıl gördüğünü ve evinde durup kendisine Yafaya birini gönder Petrus lakaplı Simon’u getirt sana sözler söyleyecektir. Bütün evin ve sen onunla kurtulacaksın dediğini anlattı.
Bende söylemeye başlayınca, başlangıçta bize olduğu gibi onların üzerine de ruhul Kudüs indi. Ve gerçi Yahya su ile vaftiz etti fakat siz Ruhul Kudüsle vaftiz edileceksiniz diye Rabbin söylediği sözü hatırladım imdi rab İsa Mesih’e iman ettiğimiz zaman bize olduğu gibi eğer onlarda da aynı vergiyi Allah verdi ise, ben kim oluyorum ki Allah’a karşı durabileyim? Onlarda bu sözler üzerine sustular. Ve Allah’a hamd edip dediler. Öyle ise Allah hayat için tövbeyi milletlere de ihsan etti!
Ve şimdilik sağlıkla sevgiyle hep birlikte kalalım sevgili okuyucularım ayrımsız gayrımsız. Yase
Ramazan Ayetleri
Ramazan ve Hayır Faaliyetleri (İçtimai Hayat)
Sosyal hayat adına da Ramazan’ın yeri bambaşkadır. Ramazan vesilesiyle dargınlık ve kırgınlıklara son verilir. Mü’minler birbirlerini ve özellikle de fakirler ve talebeleri iftar ve sahur soflarına davet ederler. “Rasüllullah (sallallahu aleyhi ve sellem) insanların en cömerdi idi. Onun en cömert olduğu anlar da Ramazan’da Hazret-i Cibrîl’in, onunla buluştuğu zamanlardı. Cibrîl (aleyhisselâm), Ramazan’ın her gecesinde Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) ile buluşur, karşılıklı Kur’an okurlardı. Bundan dolayı Rasülullah (aleyhissalatü vesselam) Hazret-i Cibrîl ile buluştuğunda, hayır getiren bereketli rüzgârdan daha cömert davranırdı.” (Buhârî, Savm, 7; Müslim, Fezâil, 48, 50) Mü’minler de çoğunlukla zekatlarını bu ayda verir, Allah yolundaki himmet ve sadakalarında Allah Rasülü’nü örnek alırlar.
Günün Şiiri
Nen Var Kardeşim (Kırmayanın)
bir salkım üzüm bir bardak şaraba
ne kadar benzerse
bir nefes tütün bir demet yaprağa
ne kadar benzerse
nen var canim kardeşim?
her nefeste biraz daha buğulanıyor cam
hep bir buzlu camin arkasından
bakıyormuşsun gibi geliyor yüzüme
çıldıracam
iki nokta bir benek gözlerim
erimiş uzanmış dökülmüş ellerim
nen var canim kardeşim?
hay camına camekanına büyüsüne buğusuna aldıranın
kırmak mi dedin
kırmayanın..
Bedri Rahmi Eyüboğlu
Evlerimizi Takdim Ederim
Şu karşıdaki delikli kutuya ev derler
İnsan, oğulları burada yer burada içer
Ve daha tuhaf, tuhaf işler görürler
Bunların çoğu ayıp şeylerdir söylenmez
Evlerimizin üstü kapalıdır
Ve bütün şairler gökyüzüne pencereden bakarlar
Halbuki kuş yuvalarının üstü açıktır
Ve kuşlar şiir yazmazlar
Bedri Rahmi Eyüboğlu
Günün Fıkrası
Tilki’nin Orucu
Tilki ormanda gezmektedir. Bir ağacın dalında bir geyik budunun asılı olduğunu görür. Açtır ama şüphelenir, kontrol edince tuzağı anlar. Çünkü geyik budu iple bir bombaya bağlıdır. Epeyce uzağa gider ve başını kollarının üzerine koyarak yatar, biraz sonra kurt gelir, budu ve yatan tilkiyi görür. Tilkiye sorar: “Napıyorsun dostum?”
Tilki cevap verir: “Hiiçç…Yatıyorum.”
-Burada bir but var.
-Evet var.
-Neden yemedin?
Tilki sakince cevap verir;”Bugün oruçluyum.”
Kurt kendinden emin:”Ben yiyeyim o zaman.”
Tilki; “Buyur afiyet olsun.”der.
Kurt, buta uzanır uzanmaz bir patlama ile ortalık toz duman olur. Kurt yaralı, perişan halde yatarken, tilki sakince budu yemeye başlar. Bunu gören kurt;”Hani sen oruçluydun?” deyince tilki pişkin-pişkin; “Biraz önce top patladı duymadın mı?”
Günün Sözü
İnanan insanın yüzünde güleçlik vardır, kalbindeyse hüzün. Gönlü her şeyden geniştir, nefsi her şeyden alçak. Yücelikten nefret eder, şöhrete düşmandır, gamı gussası uzundur, düşünmesi derin, susması fazladır. Vakti yoktur, çok şükreder, çok sabreder, düşünceye dalmıştır. İhtiyacı olanları görünce, kendi ihtiyacını hatırlamaz bile. Huyu güzeldir, geçinmesi hoş ve yumuşak. Şeref bakımından serttir, huy bakımından alçak.
Hz. Ali