Sanat Yazısı
Değerli Okurlarım, öyle yaralar vardır ki tedaviyle mümkündür. O yara geçer unutulur ve de hatırlanmaz bile. Aile içi şiddet olaylarında bile, tahrip gücü ne olursa olsun hemen akla tokat, yumruk, sille gelmiyor mu? Oysa şiddetin bizim görmediğimiz, belki de göremediğimiz çok daha acı bir yanı bulunmakta. Anlatmak istediğim “Dil Yarası”… Bunun telafisi var mıdır, yok mudur anlatması oldukça zor bir hadise. Telafi etmek, unutturmak uzun zaman alır.
Bu nedenle, kadınlarımızla ya da sevgililerle olan ilişkilerimizde mutedil olmakta bu yük faydalar vardır. İnsanları küçük görmek kimseye bir şey kazandırmaz. Bunları söylerken de, insanların ömrü boyunca sessiz, şiddetten uzak durması da söz konusu olamaz. Zaman zaman gelişen stres yüklü olaylar şeytanın ekmeğine yağ sürüyor. İnsan olduğumuzdan da dört dörtlük olamıyoruz. Bu da bir gerçek…
Evliliklerde küçük de olsa tartışmalar oluyor, bu tartışmalar hakaret boyutuna ulaşmamalı. Belli bir noktaya gelindiğinde yani hakaretler karşılıklı olduğunda taraflar şiddete başvuruyor. Göz, ağız, burun birbirine karışıyor.
Ancak, aile içi şiddette en fazla zarar gören çocuklar oluyor. Büyüdüklerinde sanki mecburlarmış gibi, onlarda arada bir aynı şeyleri uygulamaya çalışıyorlar.
Aklıma gelmişken şunu da söylemek istiyorum ki; taraflar bir konuyu tartışırken daha önceki, muhtemelen üzeri kapanmış konuları gündeme getirmemeli, özellikle üçüncü kişi varken (bu kim olursa olsun) tartışmalar gündem oluşturmamalı. Öyle olursa n’olur demeyin sakın. Çok şeyler olur. Karizmanız çizilir, aile prestijiniz zaafa uğrar. Daha ne olsun ki…
Özellikle, şiddete maruz kalan kadınların psikolojik açıdan büyük bir çıkmaza girdiklerini korku, sessizlik, çekingenlik, özgüvensizlik, kendini değersiz hissetme mutsuzluk, umutsuzluk büyük ölçüde boy gösteriyor.
Sözel şiddetin izleri gözle görülmediğinden edilen hakaretin ağırlığı da kişiden kişiye değişiyor. Örneğin salak-aptal ifadeleri birilerine göre fazla bir şey ifade etmezken, bazıları için de en ağır hakaret oluyor ve bu gerçekten büyük bir hakaret.
Biz erkekler kadınlarımızı daima yüceltmeliyiz. Yaklaşımlarımız sevgi, dolu olmalı. Anlayışlı olmak, bazı şeyleri duymazdan gelmek, ekonomik sıkıntıları hasarsız geçirmeyi bilmek özverili davranmak demektir. Taraflar isterlerse bunu başarabilirler. Şiddete, dil yarasına gerek kalmadan.
Kadınlarımızın dili sivridir, paslanmaz. Şu dil kondisyonlarını biraz aşağı çekseler inanıyorum ki, sizler de inanın olaylar yüzde seksen azalır ve o zaman da hiçbir sorun kalmaz. Şiddetsiz, dil yarasız günler dileklerimle…
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA
Gönül Köşemden
Hayalleriyle Göçüp Gidenler
Değerli Okurlarım, insanlar yaşarken beyni hayallerle doludur. Zaten hayal olmayınca hakikat olur mu? Her şeye rağmen yaşamı da, hayalleri de ciddiye alıyoruz. Bu noktada içinden çıkılamayacağını bilmiyoruz, düşünemiyoruz…
Oysa, ülkeleri fethedenler, meydan savaşları kazananlar, ringlerin ve yeşil zeminin kralı olanlar, o aşamada günün birinde gözlerinin ferinin azalacağını, kondisyonun çok zayıflayacağını hiç düşünürler miydi?
İş dünyasında başarılı olan bilmem şu kadar kişi, acaba neden doyumsuzlar? İşçi hakkı yemek onlarda, işçi çıkarırken duydukları haz yine onlarda… Bu tür insanlara “Mutlu olmak nedir?” diye sorun bakalım. İnanın yanıtlayamazlar. Çünkü mutluluğun ne olduğunu bilmezler ki…
İyi ki ölüm varmış… Zengin ve şöhretli kişiler günün birinde hasta yatağında neler düşünür biliyor musunuz?
“Çok zengin oldum, her şeye sahibim ve beni tanımayan yok. Fakat bu sahip olduklarım, ölüm karşısında ne kadar renksiz, ne kadar yoksul olduğunu her şeyin ölüm karşısında güçsüz, zavallı ve acz içinde olduklarını görüyorum…”
İnsanlar ekonomiyi düzelttikten sonra ısrarla para peşinde koşmamalı. Varlık ve zenginlikle ilgisi olmayan konulara da eğilmeli. Yardımlar, dostluklar, spor, sanat ve de kurduğu hayallerin de peşinde olmalı…
Sürekli olarak zenginliğin peşinde koşan insanları kendisi şekilsiz hale getirdiğinden üzüntüyle şikayet ederek, öbür tarafa bunların hiç birini götüremiyorum. Yüce Yaradan “insanları seviniz” buyuruyor. Sevilmek için önce sevmek gerekmektedir. Herkesin yüreğinde sevgiyi hissedebilecek duygular vardır.
Seviyorsanız ve de seviliyorsanız şuna inanın ki; binlerce kilometre yol kat edebilirsiniz. Sevmek ve dost kazanmak çok önemlidir.
Geçenlerde yaşlı ve biraz da rahatsız bir dostumuz ortaya ilginç bir soru sordu ve sizlerin de ilginç bulacağınızdan eminim.
“Dünyanın en pahalı yatağı hangisidir?”
Yün yatak, pamuk doldurulmuş yatak, fabrikasyon ve teknik yataklar falan… Bu yanıtların hiç biri de doğru değilmiş… Sonunda kendisi yanıtladı…
“Hasta yatağı…”
Kendinize bakacak bir hasta bakıcı bulabilirsiniz, bahçıvan, büronuza memur mutfağınıza aşçı, arabanıza şoför falan. Bunların hepsini para karşılında bulabilirsiniz ama hastalığınızı taşıyacak yani sizin yerinize hastalanıp yatacak kimseyi bulamazsınız. Şaşırmadığımı söyleyemem…
İnsanlar ne zaman öleceklerini tabiî ki bilemezler. Rahatsızlanıp yatağa düştüğü zaman bazı şeyleri tahmin edebilir ve biraz daha ileri giderek düşünebilir diyorum.
İşte o zaman sevmediğin dostların bile kıymet kazanıyor. Her gün birkaç kişinin ziyaretini bekliyorsunuz…
Peki, sağlıklıyken neden eşimizin dostumuzun sevgilerine değer vermiyoruz? Neden sağlığımızı ciddiye almıyoruz? İnsanlara şefkat göstermiyoruz? Duruşma devam ediyor ve sanık sizin… Nokta…
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA
Günün Nabzı
Zamlara Karşı…
Kimse merak etmesin, bu millet isterse her şeye çözüm bulur. Yani zam yapılmış yapılmamış onu fazla ilgilendirmiyor. İnsanlarımızın favori içkisi rakıya son on iki yıl içinde %500’e yakın zam yapıldı. Fakat demlenenler azalmadı, aksine artış kaydetti. Şarap düşünmeyin, onun yanına yaklaşılmıyor bile.
Tütün tiryakileri de yıllardan beri yapılan zamlardan gereği kadar nasibini aldı. Bu zamlar karşısında millet boş durur mu? Rakısını da şarabını da kendi imal ediyor. Zamanında bir muhterem, rakı içeceğinize kavun, karpuz yiyin, onda da alkol demişti ya neyse. Alkole zam yapanların kötü niyeti yok… Kafası kıyak gençlik istemiyorlar da ondan…
Günün Sözü
Adam Olmanın Okulu Yoktur!
Öcal’dan İnciler
Evlilik, En Gelişmiş Savaş Biçimidir