Sanat Yazısı
Değerli Okurlarım, demokrasi yenilmez, içilmez, satın alınmaz ya, olan ülkelerde hissedilir ve aynı zamanda yaşanır. Demokrasiye demokrat olanlar hem yaşar ve hem de hazmeder. Sadece faşistler o önemli hadisenin farkında olmazlar. Bu duygularını her yerde, her ortamda söylerler ve bununla da prestij kazandıklarını sanırlar.
Bundan uzun yıllar önce, elinde silah olan bir faşiste sordum ve aldığım yanıtlar çok ilginçti.
-Sövdüğün kişinin yüzü, saçları, gözleri, ağzı, burnu, boyu posu seninkilere benziyor mu?
-Kardeş miyiz ki, neden benzesin ki?
-Peki, yumurta ikizi kardeşin olsaydı, tıpkı basımın olmasını ister miydin?
-Asla.
-Demek ki beyinlerinizde benzemediğini kabul ediyor ve istemiyorsun?
-Elbette.
-Öyleyse farklı beyinlerinizin farklı düşünceler üretmelerini niçin kabul etmiyorsun ya da edemiyorsun?
Bu soruyu sırıtarak yanıtlıyor o faşist kişi. O dönemde, sıklıkla yaşadığımız ve bizler için sıradan olaydı bu. Oysa bu olay, özünde hem doğaya, hem ahlaka, insanlığa ve hukuka ve de özellikle ülkemizin yapısına aykırıdır. Doğaya aykırı. Çünkü etkinliği düşünmek, düşünecek olan beyinler başka başka. Ürettikleri düşüncelerin de başka başka olması öyle doğal ki.
Ahlaka aykırı. Çünkü yaratılmışların en onurlusu olan insanın dokunulamaz özgür alanına, beynine ve ürünlerine saldırı. Hukuka aykırı. Çünkü sövme suçtur bu kesin. Ayrıca anayasalar, bırakınız sövmeyi, düşüncelerin, inançların, kanıların kınanmalarını bile yasaklamışladır.
Ağzımızdan çıkanı kulaklarımız duymalı biraz olsun. her hakaret kişinin kesesine kalırsa, bunun önüne geçilemez. Yukarıdakiler de aynı şeyleri düşünmeli, aynı duygular içinde olmalı. En saygın insanlar, en güzel tatil beldeleri, en leziz yemekler bile yeri geldiğinde ve dozunda bırakmak kaydıyla eleştirilebilir.
Bizlere komünist denildiği dönemlerde eleştiriye açıktık ama kınanmaya tahammülümüz yoktu. En geçerli rejimler bile eleştirilir, fakat kimsenin kınama lüksü yoktur. Tartışmalar, tartmalarla olur. Karşılıklı tartma yoksa tartışmada yoktur. Sentez zaten beklenemez.
Demokrasinin içeriği çok şeyler ihtiva etmektedir. Meclistekiler faşist diye dozunda eleştirilebilir ama kesinlikle kınanamaz.
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA
Gönül Köşemden
Nelere Hasret Kaldım
Değerli Okurlarım, savaş görmüş cumhurbaşkanlarımızın asaletine, vakur tavrına, Yüce Türk Ulusu’nu kucaklamalarına hasrete kaldım.
Özür dilemenin ve istifa etmenin bir korkaklık, bir acizlik olmadığını, aksine, verilemeyecek hesabım yoktur, mahkemeler rahat karar vermelidir diyerek onuruna sarılanların varlığını görmeye hasret kaldım.
Birbirimize sonuna kadar inanmaya, güvenmeye, kimsenin kimseyi suçlamadığı, hakaret etmediği ve de şehitsiz bir güne hasret kaldım.
Hırsızların, yolsuzların, milleti dolandıranların ve bu şekilde balkon konuşması yapanların, din istismarı yapanların kendilerini dindar sandıkları, ülkeyi ısıtmak ve aydınlatmak adına metrelerce yerin altında kazma sallayan, çocuklarını muhannete muhtaç etmemek olan günahsız insanları göz göre göre ölüme gönderen ve sorumluluğu üstlenme erdemi göstermelerini beklediğimiz siyaset erbabı, kalantör patronlar, denetlemekle yükümlü elemanlar her ağzını açtıklarında milletçe pişkince alay ederken, mutsuzluktan ve acıdan kaskatı kesilen zavallı insanlar tokatlanıp tekmelenirken…
Kendilerini demokratik bir ülkede yaşadıklarını zannederek itiraz edenlerin koluna üçer beşer polis girerken, hukukun en önemli ayağı sandığımız avukatlar hukuk dışı uygulamalarla kelepçelenip içeri atılarak, dışarıyla irtibatları kesilirken, toprağın metrelerce altında can veren yakınlarını, dostlarını son bir kez görmek isteyenlerin üzerine biber gazı sıkılıp, TOMA marifetiyle büyükler, çocuklar acımasızca kovalanırken, bu kadar zalim ve gaddar düzeni kurup ve onu kollayanlar, yani yaşanan sorunların müsebbibi olanlar, utanmadan sıkılmadan “Halledeceğiz, düzelteceğiz” yalanlarıyla milleti uyuturken…
Yaşanılan hayatın çekilmez olduğunu bilenler, insanlar “İstikrar bozulursa ifadesini sık sık kullananlar çevremizi kuşatmışken, o insanlık dışı olayı dünyaya kapatmak ve sözde Soma’ya yardım amacıyla gitmeye ve fotoğraf vermeye gerek yokken bir sürü gereksiz insanın olayı magazinleştirmelerine izin verilirken, sarı saçlı mavi gözlü birinin; Samsun’dan hareket ederek, Asteğmen Kubilay’ı katledenlere verdiği cezayı bunlara da vermesine hasret kaldım.
Daha hasret kaldığım çok şeyler var…
Sanat Güneşimiz Zeki Müren’in inceliğine, zarafetine, nezaketine, “Beni babamın ayak ucuna gömün diyen Bozkır tezenesi Neşat Ertaş’ın hayranlarına saygısına ve bozlak bilgeliğine…
Çevresindeki yoksullara yardımcı olabilmek için boyundan büyük işleri yapmaya çalışan İbrahim Tatlıses’in dostça ve samimi özgüvenine…
Müslüm Gürses’in rakısından bir yudum aldıktan sonra “Olmadı Yar” diyerek en zarif en hassas isyanına hasret kaldım. (bu ifadeye tanık olmuştum…)
Daha hasret kaldığım çok şey var ya, muhtemelen değişik başlık altında yine Gönül Köşemden sütunlarında sizlere sunacağım. Bazı şeyler yazmakla bitmez. Onların gelmesine ben karar vermedim. Ama gidişleri muhteşem olacaktır. Anladınız değil mi?
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA
Günün Nabzı
Neden Namaz Kılarız?
İslamiyet’te dinin direği olarak kabul edilen namazın, Allah’a ibadet için yapıldığını söylememe gerek var mı? Ancak, bu ibadet sadece kişiye mahsus değildir. Allah için yapılan bu ibadet toplum için de gereklidir. Bencil olunursa, bu ibadetten bir fayda sağlanamaz.
Yanımızda birisi can vermek üzere iken, bizler dört rekat namazı bitirmeye çalışırsak ve özellikle o kişi de ilgisizlikten dolayı can vermişse, kıldığımız namaz bizi çarpar, cinayetle eş değerdir.
Yüce Yaradan kainatı insanlar için yaratmıştır. Demek ki, insan önemli bir unsur… İbadet önemlidir şüphesiz. Ama insan sağlığı ve yardımlaşma bence daha da önemlidir. Allah’ın sevgisini kazanmak, insanların birbirini sevmesi ve yardımlaşmasıyla mümkün olur. Bu zor bir şey değil, bencilliğe de, estağfurullah demeye hiç gerek yok…
Günün Sözü
Çocuklar Evin Çiçekleridir!
Öcal’dan İnciler
Öğretmenlik Kutsal Meslektir.