Değerli okurlarım, “değişim rüzgârı” pencere camlarını kırmadan, kapınızı omuzlamadan, ona tebessüm edin, davet edin, iltifatta bulunun. Anlatmaya çalıştığım değişim, dağdaki eşkıyayı şehre indirip, toprak altını silahla doldurup, insanlarımızın şehit olmasına olanak sağlayan değişim değildir. Başka bir isimle dillendirmek gerekir o değişimi.
Şu köhne dünyada ömrümüzü aheste-aheste tüketirken ilginç olaylar da yaşarız ya da görürüz. Yaşayalım veya tanık olalım, olumsuzluklarını kendimize yakıştırmayız. TIPKI ÖLÜM GİBİ! Zamandan çalıntı olan ömrümüzde sevinçler, üzüntüler, mutluluklar, mutsuzluklar her neyse, hepsi de bizler içindir. Bütün bu yaklaşımların çözüm isteyenini masaya yatırıp kangren olmasını önlemek. Değişim budur. Değişimi zaten başka türlü düşünemeyiz.
Beyin denilen o muhteşem gücü değerlendirecek olursak ve de şartlayabilirsek inanın hayallerimiz gerçekleşebilir. En karmaşık ortamlarda bile bir çıkış yolu bulunup sabrımızın ve beyin gücümüzün aşırı şartlanması doğrultusunda yaşamın bizi ödüllendirdiğini çok geçmeden görebiliriz…
Tecrübelerime dayanarak şunları söyleyebilirim. Değişimi kucaklamak; olağanüstü yeniliklere, mutluluklara yelken açmak demektir. Değişimi benimsemek, bir yerde sevmek demektir. Şu kısacık ömrümüzde “Neden sevgimi söylemedim, neden bu değişime yaklaşmadım” diyerek diz dövmenin esbab-ı harbiyesi olamaz.
Olağanüstü hayaller bile olsa gözlerinizin önünden eksik etmezseniz, yani çok isterseniz, en inanılmaz hayalleriniz bile gerçekleşebilir. Allah’ın yanında her şey çok, istemeyi bilmek yeterli! Bunun için de yüreğimizde insan ve hayvan sevgisini eksik etmeyip, iyi niyetimizi belli etmeliyiz. Değişim ışığında gerilerde kalmak zorunda değiliz, önlerde olmalıyız ki, yaşadığımızda belli olsun.
Yardım amaçlı düşüncelerin olağanüstü yararları vardır. Bazen, birine yardım etmeye çalışırken, varıldığından habersiz olduğumuz bir yeteneğimizi keşfedebiliriz. Bana önemli değişimler hayatı sevgi dolu yaşamaktan, yeniliklere açık olmaktan geçer.
Yaşamımızın kriz dönemlerinin hiç birinde “Şimdi ne yapacağım” ve de “koşulları nasıl değiştirip de bu olumsuzluktan kurtulabilirim” diye kendinizi yiyip bitirmemelisiniz. Her şeyin çözümü var, bunu sizde biliyorsunuz. Değişim, taviz vermek anlamında düşünülememelidir. Bunun iyi günlerini kabullenip, bu felsefeyle yola çıkarak koşulları kabullenip, olasılıklara açık, değişik bir tavır sergilemek bizleri sıkıntıdan kurtarır.
İnsanoğlu hiç hata yapmadan yaşamını sürdürebilir mi? Tabi ki hayır. İnsanların en büyük hatası, değişime sıcak bakamamasıdır. Yaptığınız işin başarılı olup olmadığına fazlaca kafa yormamalısınız, sonuca giden yolda emin adımlarla ilerlemelisiniz.
Bir geçiş dönemindeyseniz, başkalarının aynı olayları daha önce yaşamış olduklarını fark edip, onların değişiminden kendinize pay çıkarabilirsiniz. Değişim kılavuzları, çevrenizde yakından tanıdığınız ya da hiç tanımadığınız, ama hikâyelerini bildiğiniz kişilerdir.
Yaşamın sizlere bakış açısına göre duruş sergilememelisiniz. Bunu beceremiyorsunuz, bir adım bile atmaya cesaretiniz yoksa o zaman bazı şeyleri kabulleneceksiniz. Bunun başka alternatifi yok! Yaşam acımasızsa ki öyledir. Siz de acımasız olacaksınız. Size yumuşak gözüküyorsa, siz de mülayim ve tavizkâr gözükeceksiniz. Pes etmek, küsmek, şiddet kullanmak yok. Hepinize iyi değişimler dilerim.
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA
Gönül Köşemden
Komedi Filmleri Tedavi Yöntemidir
Değerli okurlarım, bazı kliniklerde operasyonlardan önce hastalara komedi filmleri izlettirdiklerini duyuyoruz. Nedenleri de oldukça mantıklı. Hastanın moral itibariyle üst düzeyde olması, hayata bağlanması… Genel olarak da insanların ufkunun genişlemesi, eleştiri yapma yeteneğinin artması. Daha önemli faydaları ne sağlayabilir ki…
Ancak bunun için de, insanları üzmeden, zorlamadan, keyif veren, güldüren gerçek ustalar gerekli. Komedyen yetiştiren okullar olduğunu biliyoruz. Fakat öyle komedyenler var ki okul yüzü görmemiştir. Halk içinden çıkan, Allah vergisi yeteneği olanlar muhteremler.
Aşırı üzgün olduğumuzda değil ama strese yenik düştüğümüz anlarda gerçek bir komedi filmi inanın kendine getiriyor. Deneyin isterseniz. Komedi filmleri için senaryo yazmak da oldukça önemli. Yazılan senaryoların her anına gülünürde, o oyunu oynayan kişide sanatçı, komedyen ruhu varsa tiyatro olsun, film olsun hiç unutulmaz, daima işlenir.
İnsanlar zorla hiçbir şey yapamaz, gülemez de! Bir güldürünün etkisinde kalmalısınız. İşte o zaman koşullar ne olursa olsun kim tutar seni. Bir kahkahanın iki kalem pirzolaya tekabül ettiğini söylüyor büyüklerimiz. Pirzola yemesek bile sözün doğruluğuna tam not…
Gülmek, çenenin yaptığı iki önemli hareketin ikincisidir. Birincisi ve de en faydalısı kapalı durmasıdır. Bu ifadeyi ikinci kez kullanıyorum. Aklınızda kalırsa çok faydalıdır. Günlük yaşamımızın ağır koşullarından kurtulmak azda olsa moral depolamak için ara sıra komedi filmleri izlemek şart.
Yaşam gerçekten zorlaştı. Su, elektrik faturaları da son yıllarda garipleşmeye başladı. Açma-kapama veda tamirat yazıyor. Bunların yapıldığını bilemediğiniz gibi, bilgi verecek merci de yok.
Bu gülme eylemi yazlıklarda daha belirgin. Geçtiğimiz yaz bitişik komşumuzda komedyenlere şapka çıkartacak bir olay gerçekleşti. Komşum oğluyla birlikte bir komedi filmi izliyor. Yazlıklarda su elektrik faturaları normalden fazla geliyor. Belki de bunun için sinirlenen evin hanımı gündüz gelen faturaları eline alarak hışımla kocasının karşısına dikiliyor. Üzgün ve ağlamaklı bir ses tonuyla;
“-Yine televizyon karşısındasınız?”
“-Ne yapmamızı istiyorsun hanım?”
“-Baba oğul usandım maçınızdan… Şimdi de komedi filmleri…”
“-Seyretmeyelim mi?”
“-Seyredin ama bu faturaları kim ödeyecek?”
“-Biz ödeyeceğiz…”
“-Hadi gidip ödeyin, faiz yemeyelim bari…”
“-Hanım şimdi gece her taraf kapalı, sabah ola hayır ola…”
Komşunun dedikodusunu yapmıyorum katiyen. Mülakatın gece olması oldukça ilginçti. İçeriye geçtim ve güldüm ama buruk bir gülmeydi benimki. Anladığınızı ümit ediyorum. Ülkemizde milyonlarca hanede ve tek odalı mekânda, faturalarını ödeyemeyen insanlara dilediğiniz kadar komedi filmleri izlettirin. Acaba diyorum o zavallı insanlara gülerler mi? Ağlarlar mı?
Şimdiki komedyenler soytarılık yapıyorlar ve biz de onları para vererek izliyoruz. Çok sayıda komedyen izledim. Harold Llyot, Bop Hop, Charlie Caplin gibi güldürü ustaları. Bizde de rahmetli Kemal Sunal vardı. Bizi çok güldürdü ama bizlere erken veda etti, bu defa da bizleri çok üzdü. Yine filmlerini izliyoruz ya, biraz buruk ve de sitemkâr. Allah rahmetini esirgemesin.
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA
Günün Nabzı
Çay Deyip Geçmeyelim
Suyun faydaları tabiî ki tartışılmaz. Ancak bazı bilim adamları, çayın sudan daha sağlıklı bir içecek olduğunu ısrarla söylüyorlar. Bazı uzmanların açıklamaları da oldukça ilginç! Su içildiğinde, daha önce vücuttan atılmış olan suyun telafisi olarak değerlendirilirken, içilen çayın ise, hem sıvı kaybını giderdiği ve hem de bazı kalp hastalıklarına ve kansere karşı önleyici olduğu belirtilmekte. Çay, içindeki antioksidanlarla hücre yıpranmasını da önlüyor. Yine de günde 1-2 litre su içmeliyiz. Bunun yanı sıra üç dört bardak çay tüketilmesi çok faydalıdır. Söylemesi bizden…
Günün Sözü
Aşk Deyip Geçme, Sev de Gör!
Öcal’dan İnciler
Sevmiş Olanlar Duruşundan Bellidir