Bu Cumhuriyet Kolay Kurulmadı

0
248

Değerli Okurlarım, millet olarak ahde vefamız biraz zayıftır, unutkanız ve de oldukça tembeliz. Neyse ki en zor anlarımızda kendimizi inkar etmiyoruz o kadar. Örnek olarak 29 Ekim Cumhuriyet Bayramını verebilirim. O gün neler oldu dersiniz? Yurdumuzun dört bir yanından gelen Atatürk’ün gençleri ellerinde sadece Türk bayrağı ve Ata’sının posteri vardı, yani marjinal gruplar değillerdi. Atalarına şöyle seslendiler; Bize emanet edip, miras olarak bıraktığın Cumhuriyet, demokrasi ve hürriyet, vatanımızın bölünmezliğine, ilke ve inkılâplarına, sadığız ve sonuna kadar sahip çıkacağız. Yolundan sapmayacağız… Rahat uyu…

Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ü öğretmenlerimizin ağzından duymaya başladığımızdan beri hep Ata’mızla beraberiz. Unutmamız da mümkün değil. Hür olarak yaşıyorsak bunu Ata’mıza borçluyuz.

Atatürk’ü henüz anlamış ve de anlatabilmiş değiliz. Cahiller kendi ihtiraslarını Mustafa Kemal’e taşıtmaya kalkıyor. Ulu Önder ayak takımlarına, çömezlere alet olamazdı. Olmadı da… O’nun sayesinde bugüne kadar hürriyetimizle, cumhuriyetimizle rahat ve huzur içinde yaşadık. Bu huzurun sonsuza kadar devam etmesi için de, öncelikle kişisel çabamıza, aklımıza, fikrimize bağlı.

Atatürk’ün bizzat kaleme aldığı Conkbayırı’nda yapılan ölüm kalım savaşlarını okurken olağanüstü heyecanlanmıştım. İngilizler 30-40 bin kişilik büyük bir kuvvetle Conkbayırı’nı almak ve çevrede söz sahibi olabilmek için kendilerine has İngiliz oyunlarının peşindeydiler ve tam siper hücum anını bekliyorlar, şafak atarken 8. tümen komutanı ve subayları çağıran Atatürk onlara şunları söylüyor;

“…Hangi şartlarda olursa olsun, onları yeneceğinizden hiç şüphem yok. Sadece acele etmeyin. Ben düşman siperlerine gideceğim ve kırbacımla işaret verdiğim zaman hep beraber ileri atılacaksınız, zafer sizin olacaktır. Bu durumdan askerlerini de haberdar etmelerini istedim. Bu saldırı baskın şeklinde olacaktı. Sakin adımlarla süzülerek düşmana 20-30 metre yaklaştım.

Conkbayırında ölüm sessizliği hakimdi, çıt çıkmıyordu, bütün askerler bu sıcak gecede sadece dua ediyorlardı. Düşmanı kontrol ettikten sonra kırbacımı başımın üstüne kaldırıp çevirdim, birden aşağı indirdim. Tan yeri ağarırken kıyametler kopmuştu. İngilizler neye uğradıklarını şaşırmıştı. Allah-Allah sesleri bütün cephelerde can alıyor, karanlıkta gökleri yıkıyordu.

Mahşeri bir gün yaşanıyordu, düşman topları düştüğü yerlerde büyük oyuklar açıyor ve her yere şarapnel ve kurşun yağıyordu. Büyük bir şarapnel parçası tam kalbimin üzerine çarptı, sarsıldım. Elimi göğsüme sürdüm, kan akmıyordu. Olayı Yarbay Servet Bey’den başka kimse görmemişti, elimle susmasını emrettim. Çünkü vurulduğum duyulduğunda cephelerde panik olabilirdi. Kalbimin üzerindeki saat paramparça olmuştu. O gün akşama kadar birliklerimin başında daha hırslı çarpıştım. Yalnız bana çarpan şarapnel, vücudumla kalbimin üzerinde aylarca gitmeyen derin bir kan lekesi bırakmıştı.

Bu savaşta İngilizler binlerce ölü bırakarak tamamen geri çekildiler ve Çanakkale’nin geçilemeyeceğini onlarla beraber müttefikleri de anlamış oldular…”

Cumhuriyet korkak babalar tarafından kaybedilir ama yürekli evlatlar tarafından geri alınır. Atatürk de Cumhuriyet de payidar olacaktır…

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

Gönül Köşemden

Milli Bayramları Kutlamak

Değerli okurlarım, Türk insanı Milli Bayramları iple çekiyor. O havayı teneffüs etmek, çocuklarını ve yakınlarını resmigeçitte görebilmek, öğretmenleriyle birlikte oyunlarını izlemek. Bütün mesele bu! İnsanlarımızın en doğal hakkı değil midir?

Dünya ülkeleri bize garip bakıyor. Nedeni basit. Tatile gelen gurbetçilerden duyuyoruz en azından! Ülkemiz hakkındaki düşüncelerini az da olsa değiştirme eğilimi gösteren insanlar, aylardan beri “Çok Başlılık” ve “Başkanlık Sistemleri” propagandalarını duymaktan gına geldi. Çağ dışı eğitim sistemini laik eğitimin karşısına koyma cehaletini hiç söylemiyorum.

Böylesine çağdaş düşünce karşısına, çağ dışı zihniyetleri dayatma ne demektir? Keza ülkeyi guruplara bölmek hiç akıl karı mı? Düşünebiliyor musunuz? Bir Milli müsabakada, yani 90 dakika için bile birlik olamıyoruz. Herkesin aklından (öyle ya da böyle) bir şeyler geçiyor. Birlik beraberlik olmazsa kalkınma olur mu?

23 Nisan ve diğer Milli Bayramların amacı, Milli duyguları yeşertmektir. Bunun ne sakıncası olabilir ki? Demek ki sakıncası var. Birilerine dokunuyor ve belki de kanatıyor ondandır. Bizleri yönetenler çok mutedil insanlar. Amaçları 23 Nisan’a karşı çıkmak değil, Çocuklarımızı korumak.

Şehrimizde Nisan ayı gömlekle gezmemize izin verir. Yazdan kalma günler gibidir de diyebiliriz. Bir de kara iklimi hüküm süren yörelerimizi düşünelim havalar soğuktur. Spor kıyafetlerle statlarda gösteri yapan çocuklarımız; üşürler mi? Üşürler. Hastalanırlar mı? Hastalanırlar. Hükümetimiz işte bunun için 23 Nisan kutlamalarını (!) sınırlıyor.

Bütün Milli Bayramları iptal etseler bile, çağ dışı eğitimi, çağdaş eğitimin karşısına koysalar bile bunların hepsi geçicidir, hem de fazla zaman almaz. Bunların gelmesine ben karar vermedim ama Gidişleri Muhteşem Olacaktır!

1921’deki Meclis’te ve günün koşullarındaki olumsuzluklara rağmen, Ulu Önder Atatürk şöyle diyor; “Suret-i umumiye de prensip şudur ki, hududu milli olarak çizdiğimiz daire dahilinde yaşayan anasırı muhtelife-i İslami’ye, yekdiğerine karşı, ırk, muhit, ahlak olarak bütün hukukuna riayetkar öz kardeşlerdir…” Yıllar önce söylenen o müthiş sözler kahraman Meclis tarafından çılgınca alkışlanıyor.

Atatürk devam ediyor… “…Bu nedenle onların arzuları aleyhine hiçbir şey yapmayı istemeyiz. Bizce kati olan husus şudur ki, hududu milli dahilinde Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Arap vesaire ne varsa, bütün bu İslam unsurlar, ortak menfaat çatısı altında beraber çalışmaya karar vermişlerdir…” Cumhuriyeti kuran ilk meclis alkışlarla dinlemiştir bu önemli sözleri.

Ülke geneline baktığımızda, ülkemizin bir yerinden diğer yerine bayraklar açılıyor ve sallanıyor. Bu bayraklar 23 Nisan’da çocukların elindeki bayraklar gibi değil. Hele sallanışları hiç değil. O bayraklar kin ve öfkeyle sallanıyor. İhanet, kin ve öfke çığlıkları yükselirse, o zaman o bayrak sallamanın anlamı değişir. Çok yazık olur. Müstevlilerin de istediği budur. Herkes şunu iyice bilmelidir ki; “Bu ülkenin faturası ödenmiştir, böyle biline!..”

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

Günün Nabzı

Atatürk Türkiye’si

Bu vatanın nasıl kurtarıldığını bilmeyenler ya da bilmezden gelenler. Unutmasınlar ki, onların da dedeleri bu topraklar için kanlarını dökmüşlerdir. Türk Ulusu esareti sevmez, daima hür yaşamıştır. Osmanlılara gelinceye kadar kurulan Türk Devletlerinde kan bağı vardır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti de onların bir devamıdır.

İstiklal savaşımızın en şiddetli döneminde, Ulu Önder Atatürk askerlerine şu emri vermiştir; “Ben size ölmenizi emrediyorum” tarih bu sözlere tanıktır… Neden öyle söylemiştir acaba? Esir olacağımıza, hepimiz ölelim daha iyi anlamını taşımaktadır. Yüce Allah ülkemizi özel yaratmış adeta. Bizleri de şanslı kulları olarak bu aziz topraklara göndermiştir.

Gelin, her karış toprağı aziz şehitlerimizin kanıyla sulanmış vatanınıza sahip çıkalım, nohudu kömürü yine dağıtın zamanı gelince ama manevi değerlerimize dokunmayın. Çünkü o bayramlar, manevi değerler hepimize aittir…

Günün Sözü

Atatürk de Cumhuriyet de Payidar Olacaktır.

Öcal’dan İnciler

Cumhuriyetimiz Laiktir ve Laik Kalacaktır.

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here