Günaydın sevgili okuyucularım, nasılsınız bu sabah? İskenderun’da kaldırmalar sökülüp yenileniyor, asfaltlar yamalanıyor, ama ortada temiz bir şey görünmüyor, molozlar olduğu yerde kalıyor, yürürken dikkat et düşme sakın. Sahildeki kaldırımlar kırık dökük özelikle 1 No’lu sosyal tesisin 2 nolu’ya doğru ilerleyen kaldırmalarında ve devamında. İnsanlar takılmamak için o kırık dökük kaldırım taşlarına özelikle dikkat ediyorlar birde onların içine su dolmuşsa düşünün, adımınızı, attığınız gibi foş ayaklarınız çamur içinde, onları hep yaşadık, şimdi ise toz ve böcek yuvası oralar…
Valla orda da yürümeye korkuyorum. Böcekler fışkırıyor her yerden. Zaten çimenlere serilmiş, yatak döşek, çizgili pijamalılardan tutunda çimlere yayılmış bir çok insanın yerlere attığı çekirdek kabukları, buruşuk mendiller ve yemek artığı dolu siyah plastik torbalara hangi böcek, hangi sinek gelmekten çekinir ki. Ve geliyorlar. Düşünüyorum belediye başkanı sayın Dingil acaba kendi başına çıkıp şöyle bir dolaşmaz mı sahilde yanında kimse olmadan sade bir vatandaş gibi? Eminim biraz dolaşsa baksa etrafına görecek bizim görmediğimizi bile.
Havalar sıcak, insanları anlıyorum, oruçlarını sahilde, çimlerin üzerinde açmak istiyorlar, çoluk çocuk ne kadar güzel. Çok hoşuma gidiyor bu görüntüler. Ancak ne olurdu bu güzelliği etrafı temiz tutarak taçlandırsalar. O mekânlar hepimizin ve temiz tutmak bizim ilk ödevimiz olmalı, evimizi, mutfağımızı, yemek yediğimiz yeri kirli tutuyor muyuz evimizde? Hayır değil mi? O halde sokakları, kaldırmaları, çimleri de temiz tutmalıyız. O zaman ne böcek gelirdi ne de sinek.
Çevreyi temiz tutmayanlara bir yaptırım uygulanmalı diye düşünüyorum. Sayın Civelek zamanında vardı bu yaptırım işi. Ama sonra kim kime dum duma olduk. Laf aramızda Feyezan kanalının duvarlarını yüksek yapmışlar ya ona da sevindim. Çünkü böylece kanal boyundaki halk çöpünü, pazar artığını kanala atamayacak. Ne yazık ki bundan önce gerçekten çok kötüydü, çer çöp içindeydi her taraf, koku bir yandan sinek bir yandan. Tamam devletten, belediyelerden istediğimiz şeyler olacak tabi, vergisini ödeyen, askerliğini yapan, namuslu ve düzgün vatandaşlar olarak ancak bize düşen görevler de var, bizde onları ihmal etmemeliyiz değil mi?
Örneğin kanalları ve çevreyi temiz tutmak gibi bu o kadar zor olmamalı. Bir ağaç kesilince hepimiz ayaklanıyoruz haklı olarak, etrafı kirletenlere de aynı tepkiyi göstermek zorundayız o halde. Bendeniz yürüdüğüm yolda köpek dışkısı, çekirdek kırıntısı, kırık dökük kaldırım taşı, ayağımın altından sıçrayan böcekler ve bisiklet yolu dururken sürekli yürüyüş yolundan giden sevgili bisikletçilerden kurtulmak için ayrıca zikzak çizmeden yürümek istiyorum çok mu şey istiyorum.
Ve şimdi en can alıcı soruya geliyorum. Kardeşim neden ilaçlama yapılmıyorrr??? O kadar zor mu bu, ne oldu size? Büyük şehir olunca dengeler mi şaştı? Bundan önce her yıl ilaçlama kimse hatırlatmadan hatta sıkıntı verecek kadar çok yapılırdı şimdi ne değişti? Sineklerden sıtma mikrobu almak iş bile değil valla abartısız. Zaten havalar sıcak direncimiz düşük. Ve sevgili okuyucularım, şimdilik sağlık ve sevgiyle kalalım, hep birlikte, ayrımsız gayrımsız… Yase
& & & & &
Bir Öykü
Bir padişah acemi bir köle ile gemiye binmişti. Köle hiç deniz görmemiş, mihnetini tatmamıştı. Ağlamağa, inlemeğe başladı. Tir tir titriyordu, avutmağa çalıştılar ama bir türlü sakinleşemiyordu. Padişahın keyfi kaçtı. Herkes acizken gemide bulunan yaşlı bir adam padişahın huzuruna çıktı. “Müsaade buyurursanız ben onu sustururum” dedi. Padişahta “lütfetmiş bulunursunuz” dedi.
Yaşlı adam emretti köleyi denize attılar. Köle birkaç kez battı çıktı sonra saçlarından tutup gemiye doğru çektiler. Köle gemiye yaklaşınca iki eli ile dümene sarıldı. Ve oradan kendini gemiye çekti. Bir köşede uslu uslu oturmağa başladı. Yaşlı adamın yaptığı iş padişahı hayrete düşürdü. “Bu işteki hikmet nedir?” diye sordu. Yaşlı adam yanıt verdi; “Köle evvelce suya batmayı tatmamıştı. Gemideki selametin değerini bilmiyordu. İşte huzur ve saadette böyledir, bir felâkete maruz kalmayan kimse huzurun değerini bilmez.”
Belki bu doğrudur. Fakat hayret etmek bence başka bir şeydir. Dilerim siz hayretle uyanmıyorsunuzdur güne. Bu günkü yazımız hayret çıkıverdi valla ortaya biz hayreti hala yaşarken…
Sevgiyle kalın sevgili okuyucularım. Ne kadar natürel olursanız o kadar iyi olur unutmayın. Hiçbir zaman karışık bir yumak olmayasınız inşallah. Yase
Günün Şiiri
Dost
Bir gece habersiz bize gel.
Merdivenler gıcırdamadan
Öyle yorgunum ki hiç sorma
Sen halimden anlarsın
Sabahlara kadar oturup konuşalım
Kimse duymasın
Mavi bir gökyüzünde olsun kanatlarımız.
Dokunarak ucçalım.
İnsanlardan buz gibi soğudum
İşte yalnız sen varsın
Öyle halsizim ki hiç sorma
Anlarsın.
Cahit KÜLEBİ
Yeniden doğuş
Yıllardır kimse bakmadı bahçeye. Ama işte
Bu yıl- mayısta mı haziranda mı –yeniden
Çiçeklendi kendiliğinden.
Parmaklıklara kadar dirildi- binlerce gül,
Binlerce karanfil, binlerce sardunya, binlerce kokulu burçak-
Mor turuncu yeşil sarı,
Renk renk kanatları- öyle ki eski süzgeçli kovasıyla
Yeniden sulamaya çıktı kadın- yine güzel,
Dingin, belirsiz iyilikli bir güven içinde. Ve bahçe örtü kadını
Omuzlarına kadar, kucakladı onu, tam kazandı onu,
Havaya kaldırdı, O zaman gördük güpegündüz,
Bahçe ile süzgeç kovalı kadının ağdığını gökyüzüne
Ve böyle yukarılara bakarken biz,süzgeçten birkaç damlan su
Damladı usulca yanaklarımıza çenemize.
Dudaklarımıza
Yannis RİTSOS
Kaldırımlarda Bir Kadın
Bugün kaldırımlarda bir adam ve bir kadın
Karşı kaldırımda adamı bir zamanlar…
Delicesine, bilinçsizce seven kadın…
Akıllandı şimdi, sevmiyor artık.
Ve verdiği nefes, adamdan kalan…
Bulut olmuş, uçuyor artık.
Zehra ÇETİN
Günün Fıkrası
“Hayrola Nereden?”
“Be be ben mi? Rad rad radyodan geliyorum”
“Ne vardı radyoda”
“Spi spi spi spiker sı sı sınavı vardı”
“Ee ne oldu?”
“Bırak ya ya ya hu kı kı kıravat tak tak takmadık diye almadılar.”
Günün Sözü
Hayatta hiçbir şeyden korkmayın, yalnız her şeyi anlamaya çalışın.
Marie Kurie
