Değerli okurlarım, şehrimizin en çok okunan yayın organıdır İskenderun Gazetesi. Ben de bu gazetede yıllardan beri yazmanın onurunu ve gururunu yaşıyorum. Bu on beş yıllık zaman dilimi içinde genel olarak sizin talepleriniz yoluma ışık tuttu. Sizlere müteşekkirim.
Engelli, engelsiz gençlerimiz, tüm sporcularımız ve de amatörlerimiz… Uzun vadede bu tür konular hakkında sizlere bilgiler sunmuştum. Bize ihtiyaç duyulursa herkesle fikir alış verişlerinde bulunabiliriz. Makalemizin konusu, çocuklarımız ve onlar için neler (!)yaptıklarımız. Açık yüreklilikle söylemek isterim ki, elbirliği etmişçesine çocuklarımız hakkında kılımızı bile kıpırdatmıyoruz. Neme lazımcıyız, cebimizde akrep ya da yılan var.
Kefenin cebi olmadığını bir öğrenebilsek yeter. Batı Bölgemize bir seyahatte -ki orada kendini spora adamış eski dostlarımla hasret giderme fırsatı da buldum- dostlarım kulüp binasını gezdirdiler, yöneticilerle tanıştırdılar, spor komplekslerini çıplak gözle izledim de çim sahaları özellikle dikkatimi çekti.
Yetkililere sordum: “-Bu sahalar için ödenek aldınız mı?” (Keşke sormasaydım, aldığım yanıt beni hem şaşırttı ve hem de utandırdı. Şu yanıtı verdiler:
“-Spor tesisleri için ödenek talep etmeyiz, bunu kendimize hakaret sayarız. Birkaç arkadaş bir araya geldik ve hemen hal oldu. Fazla külfeti de yok. Daha önemlisi bu zeminlerde çocuklarımız, gençlerimiz oynuyor, spor yapıyorlar. Tahmin ediyorum İskenderun’da durum daha da farklıdır. İşadamlarınız plaketli ve vergi rekortmenleri…”
“-Evet, tahmin ettiğimiz gibi tesis açısından durumumuz çok iyi. 5-6 tane işadamlarımızın yaptırdığı çim sahamız var ve çocuklarımız gençlerimiz rahatça antrenmanlarını yapıyor, maçlarını oynuyorlar.
Plaketli ve vergi rekortmeni zenginlerimiz, işadamlarımız böyle ufak tefek işler için ödenek istemeye müsaade ederler mi hepsinin gözü tok, ülkelerini seven insanlar. Başka söze gerek yok.
Efendim, yukarıdaki paragrafı iki kez yazdığımın farkındayım. Israrla yazıyorum ki birinin gözüne çarpsın ve desinler ki; “Ya biz hakikaten ayıp ediyoruz, geçlerimize yazık oluyor. Parayı seviyoruz ama biraz da sporu sevmeye başlayalım. Mideci olmanın bir anlamı yok. Çocuklarımızı kahve köşelerinden, uyuşturucu alışkanlığından, kötü insan olmaktan kurtaralım…”
Günün birinde şehrimiz için mutlaka güzel şeyler yapacaklar demiyorum, diyemiyorum. Sadece düşünecekler ve düşünceleri bile uygulayacak zamanları yok, yollar kısaldı. Çünkü Azrail gelmiş ve emaneti almak üzeredir. Para geçersiz, Azrail şikesiz…
Sözlerimden yanlış anlam çıkarılmasın, sadece “Ortaya” bir gerçekten söz ettim. O gerçek ki, herkes için gerçekleşecek. En kral vergi rekortmeni olsan bile. Kapitalist insanların mal varlıklarının bir bölümünü hayır kurumlarına hibe ettikleri görülmemiştir. Hele spor kuruluşlarına hiç! Bağıra-bağıra can verirler, mal varlıkları da şeycilere kalır o kadar. Bu yardım konusunda eski Belediye Başkanlarımızdan Mete Aslan öncülük yapmıştı, selam olsun. Bu güzel şehirde doğup büyü, dört köşe ol ama gençlerimiz için, çocuklarımız için kılını kıpırdatma. Yemezler!
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYILARIMLA