Günaydın sevgili okuyucularım, nasılsınız bu sabah? Okular kapandı. Balkonlarda, sokaklarda çocuklar cıvıl cıvıl, ne dünyadan haberleri var, ne de kaygıları gelecekten. Sadece eğlenmek, konuşmak dertleri… Biz oruçlu olduğumuz için sabahlıyoruz ya Berke ile. Bu çocukların cıvıltısına uyanmak laf arasında azıcık sıkıcı oluyor, yani çocuklar saat 7,30’tan beri balkonlarda bin kuştan daha çok cıvıldıyorlar, şu an saat 14, hala balkondalar valla başım şişti ama onların ağzı yorulmadı…
Ne kadar güzel işte şimdi annemi daha çok anlıyorum. Çocuk her zaman çocuktur. Savaş altında bile. “Hayat Güzeldir” adlı filmi izlemişsinizdir sanırım. Ve En son 2017 yapımı sinemalarda gösterilen “Patron Bebek” adlı animasyon filmi izlediniz mi? Doğrusu izlemediyseniz öneriyorum çocuklar özellikle büyükler için çok önemli mesajlar içeriyor. 7 yaşındaki Tim Templeton, anne ve babasıyla birlikte çok mutlu bir hayat sürerken bir erkek kardeşi olur. Tim buna sevinemez bile çünkü kardeşi hiç de diğer bebekler gibi değildir, büyük insanlar gibi konuşan, takım elbise giyip bond çanta taşıyordu. Ve bir amaç için gelmişti dünyaya… Bu bebeğin amacı, Puppy Şirketi’nin başkanının kurduğu komployu boşa çıkarmak, dünyadaki sevgi dengesinin bozulmasını önlemektir. Tim, bebeğin bir an önce gidebilmesi için işbirliği yapmaya karar verir. Çok eğlenceli ve düşündürücü bir film… Özelikle şimdilerde çok güzel izlenebilir.
Ve sevgili okuyucularım bazı çocuklar sokakta, balkonda oyun oynarken bazıları kitap okuyor, bazıları yazı yazıyor. Çocuklarımız her şeyimiz, geleceğimiz, umudumuz. Onlardan bir şey esirgemeyelim ama aşırıya da gitmeyelim. Onları çok seviyorum ama şimdi azıcık uykuya gidip bendenizi rahat bıraksalar valla çok sevineceğim… Ve sevgili okuyucularım sağlıkla, sevgiyle kalalım, ayrımsız gayrımsız her zaman hep birlikte. Yase
& & & & &
Hayat…
Küçük bir çocuk parkta yürümektedir. Yere bakar ve çimenlerin içinde parıldayan bir sentlik madeni parayı görür. Onu alır, çok heyecanlanır ve sevinir. “Bedavadan” para bulmak onu o kadar memnun eder ki, her dışarı çıktığında daha fazlasını aramak için başını öne eğer ve sürekli yerlere bakınır. Yaşamı boyunca, beş, on, yirmi beş sentlik madeni, hatta birkaç dolarlık kağıt paralar bulur. Hepsinin toplamı 12.96 dolar etmiştir. Bu paraları elde etmek ona hiçbir şeye “mal olmamıştır” ya da kendisi öyle düşünür.
Ama gerçek bedel, kaçırdıklarıdır: 30 bin kadar gün batımı, 300’den fazla gökkuşağı, çocuklarının büyümesi, kuşların şakıması, cıvıldaması ve gökyüzünde uçuşması, güneşin doğuşu, insanların gülümsemesi ve daha birçok güzellik. Kafanızı kaldırıp, yaşamın sunacağı gerçek zenginlik ve görkeme hazır olun. Yaşamı dolu dolu yaşayın ve yolculuğunuzun tadına varın.
& & & & &
Gül Bahçesi
Delikanlı yıllar sonra doğduğu kasabaya döner. Sabah uyandığında aklına yıllar önce evlenmek istediği, kasabanın güzel kızı gelir. Kızın güzelliği çevre kasaba ve şehirlerde bile dillerdedir ve kimler istediyse kız bir türlü olumlu yanıt vermemiştir. Otelden çıkar ve gördüğü yaşlı adama kızı sorar. Yaşlı adam az ilerde güzel bahçe içinde bir ev gösterir, kızın orada oturduğunu söyler. Delikanlı merak eder, kızın nasıl biriyle evlendiğini. Bir köşede beklemeye başlar, bir müddet sonra yaşlıca, kel, pekte hoş görünmeyen bir adamı yolcu eder kız kapıdan… Üstelik zengin bir adam da değildir… Adam gittikten sonra delikanlı çalar kapıyı, kendini tanıtır. Sorar niye bu adamla evlendiğini kıza…
Kız söylerim der ama bir koşulla… Evin arkasında büyük bir gül bahçesine götürür delikanlıyı ve der ki: Bu bahçenin en güzel gülünü bana getirirsen söyleyeceğim sana niye bu adamla evlendiğimi… Ama asla geri yürümek yok bahçede, arkana bakmak yok, en güzel gülü istiyorum sadece… Memnuniyetle der delikanlı ve girer bahçeye…
Çok güzel sarı bir gül durmaktadır karşısında, tam elini güle uzatmışken pembe bir gonca görür az ötede, ilerler… Ona uzanırken kadife kırmızı bir gül ilişir gözüne ilerde… Derken… Birde bakar bahçenin sonuna gelmiş… Kıza verdiği söz gelir aklına… Geri dönmek yok… Ne yapsın… Mecburen bulduğu alelade, hatta solmaya yüz tutmuş bir gülü mahcup bir şekilde götürür kıza… Kız gülümser gülü görünce… “Bilmem aldın mı cevabını” der delikanlıya… Hayat bu bahçede yürümeye benzer… Her zaman daha iyisini bulmak isterken ömür geçer ve sen en kötüsüne razı olmak zorunda kalırsın. Bu yüzden gençlik gitmeden elindekilerle yetinmeyi öğrenmek gerekir…
Günün Şiiri
Mutluluk
Mutluluğun gözü kördür,
Yalnızlık sağır.
Ondandır biri tökezleyerek yürür,
Öbürü uykusunda bile bağırır.
Mutluluk yalnız kendisini görür;
Unutur bu yüzden ilkin kendisini.
Yalnızlık kendi tutukluğunda özgür,
Boyuna bekler dönsün diye sesini.
Mutluluk alışır kendisine, ölümden beter;
Borçsuzluğuyla övünür, ama kedisi doğurmaz.
Yalnızlığın gidecek bir yeri yoktur;
Boyuna kapısına döner, açan olmaz.
Mutluluğun mezarları, yalnızlığın heykeli var..
Her ikisinin de saksılarında çiçek.
Biri hep başka bir renkle solar,
Öbürüyse ha açtı, ha açmayacak.
Özdemir Asaf
Ne içindeyim zamanın,
Ne de büsbütün dışında;
Yekpare, geniş bir anın
Parçalanmaz akışında.
Bir garip rüya rengiyle
Uyuşmuş gibi her şekil,
Rüzgarda uçan tüy bile
Benim kadar hafif değil.
Başım sükutu öğüten
Uçsuz bucaksız değirmen;
İçim muradına ermiş
Abasız, postsuz bir derviş.
Kökü bende bir sarmaşık
Olmuş dünya sezmekteyim,
Mavi, masmavi bir ışık
Ortasında yüzmekteyim.
Ahmet Hamdi TANPINAR
Ramazan Fıkraları
“Buba Ramazan nedur?”
Temel’in küçük kızı Emine, Ramazan ayında babasına: “Buba Ramazan nedur?” diye sorar.
Temel: “Kiizz Emunem, Üstadum dedu ki: Ramazan İslâmun şartlarunun birunculerindendur. Bülûğ çağuna eren her Müslüman’a oruç tutmak farzdur.”
Emine: “Buba ver elime, ben de tutayum” der.
Temel: “-Kizum elle değül, bir gün yemek yemeden, içmeden aç kalarak oruç tutacaksun” der.
Emine: “-Anladum buba” der.
Temel: “-Emunem, diluna, gözuna, kulağuna da sahip olacaksun yoksa aç kalman fayda etmez” der.
Emine: “Vuuyyy, o zaman arkadaşım Hatice’ye de bir daha karuşmuyacağum buba” der.
Günün Sözü
Moda kadınlara benzer, onun da havası vardır.
Yazı ile insan daya iyi yalan söyleyebilir.
Yapabilenler yapar; yapamayanlar yapmayı öğretir.
Bir kelime yeterlidir, gerisi laftır.
Bernard SHAW