ÇKD; “Sulak Alanlar, Doğal Zenginlik Müzeleridir”

0
196

İskenderun Çevre Koruma Derneği (ÇKD) Yönetim Kurulu, 2 Şubat ‘Dünya Sulak Alanlar’ günü nedeniyle yayınladığı yazılı açıklamada, tropik ormanlardan sonra yeryüzündeki en üretken ekosistemlerin başında gelen yaklaşık 2.5 milyon hektarlık (Marmara Denizi büyüklüğünde!) sulak alanın su kaynakları yönetimindeki yanlışlıklar nedeniyle son 50 yılda 1 milyon 300 bin hektarının Kurak Alanlar haline dönüştürülmesini şiddetle kınadıklarını belirtti.

Sulak Alanların, tropik ormanlardan sonra birim alandaki organik madde üretimi ve canlı sisteme verdiği destek açısından biyolojik çeşitliliğin en yüksek olduğu ekosistemler olduğunu anlatan ÇKD Yönetim Kurulu, açıklamalarını şöyle sürdürdü;

“Pek çok tür ve çeşitteki canlılar için uygun beslenme, üreme ve barınma ortamı olan sulak alanlar, yalnız bulundukları ülkenin değil, tüm dünyanın doğal zenginlik müzeleri olarak kabul edilirler. Sulak alanlar, su rejiminin dengelenmesine katkı sağlarlar, iklim elemanları üzerine olumlu etki yaparlar, suyu temizlerler. Özellikle suların yoğun olduğu sulak alanlar, atık sulardaki organik ve inorganik maddelerin arıtılmasında önemli rol oynarlar, yeryüzünün en önemli genetik rezervuarlardır. Yapılan bir araştırma sulak alanlardaki üretimin işlev ve değerinin yıllık 20 bin dolar/ha olduğunu göstermektedir. Bunun en iyi ispatı da dünya tarım alanlarının yalnızca %16’sını oluşturmasına karşın dünya gıda üretiminin yaklaşık %40’ını sulak alanların karşılamasıdır (çeltik, balık, vb.).

Bütün bu özellikler; sulak alanların mutlak surette gelecek için korunması gerekli alanlar olduğunu ortaya koymuştur. Yaklaşık 2,5 milyon hektar sulak alana sahip olan Türkiye son 50 yılda 1 milyon 300 bin hektarlık sulak alanını kaybetti. Sulak alanların kurutulması bir devlet politikası olarak yürütülmekle birlikte, devletin görmezden geldiği birçok uygulama sulak alanların yok olmasına neden olmaktadır.

İÇKD olarak, sulak alanların korunmasına yönelik kabul görmüş uluslar arası anlayışın ve Ramsar Sözleşmesi’nin gereklerinin yerine getirilmesini ve Devlet Su İşleri’ni 2030 yılı planlarında köklü değişiklikler yapmaya, çevre üzerindeki etkileri tam olarak bilinmeyen su yatırımlılarını gözden geçirmeye ve Türkiye’nin su politikasını yeniden belirlemeye davet ediyoruz.”

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here