Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Seçime az kala bütün siyasilerde yoğun bir çalışma başladı. Adaylar belli olduktan sonra. İster istemez bazı nahoş olaylara tanık olduk. Adayların sıralamasından adaylara kadar şikâyetler vardı. Ve sıkıntılar baş gösterdi doğal olarak herkes kendi desteklediği ismin aday olmasını istiyordu. Özellikle Hatay bölgesinde ön seçimin olmaması ve beklentinin karşılanmaması birçok partiliyi sinirlendirmişti. Ve bazı partililer istifa etmek zorunda kalmıştı. Sayın Refik Eryılmaz gibi CHP’den…
Geçenler de yazmıştım istifasını onaylamadığımı ve bağımsız olarak milletvekili adayı olmasını. Aynı gece HRT’de demokrasi kulvarında izledim röportajını ve ne yalan söyleyeyim üzüldüm. Ve bu sabah CHP 5. Sıra Adayı Sayın Riyat Kırmızıoğlu ile bu istifayı ve bağımsız olarak aday olmasını değerlendirmek ve Sayın Kırmızıoğlu’nu bu bapta kutlamak için bürosuna gittim.
Sayın Kırmızıoğlu her zamanki gibi ince, zarif ve düşünceli ve üslup bakımından bendenize Rahmetli hocam İsmail Cem’i anımsatan demeçleri vardı. Birçok konuda sohbet niteliğinde konuştuk karşılıklı fikir alışverişleri ile. İlk olarak aday listesi için konuştuk. Riyat bey aday listesinin olması gerektiği gibi olduğunu vurguladı. İstendiği gibi değil. Refik Eryılmaz’ın istifası hakkında ne düşündüğünü sorduğumda; “Bizler bir elin parmakları gibiyiz birbirimizden ayrılamayız” dedi.
Ve Eryılmaz hakkında gerçekten değerli ve güzel sözler söyledi, onun çalışkanlığını övdü, Suriye politikasında ve taşın altına elini sokmaktan hiçbir zaman imtina etmediğini anlattı, her zaman en iyi şekilde görüştüklerini anlattı ve sonra “duygusal günler yaşıyoruz” diye ilave etti. Gördüğümde oydu. Gerçekten bir duygusallık hâkimdi konuşmalarına. Aslında kendileri de onun aday olmasını bekliyorlardı ancak olmayınca üzüldüklerini ama nihayetinde bunun bir bayrak yarışı olduğunu ve sonunda bayrağın arkadan gelene devredileceği gerçeğini de unutmamak gerektiğini söyledi. Bendeniz onun kadar hoşgörülü olmadığımı ve bu istifayı onaylamadığımı ve yazılarımla onu azıcık hırpaladığımı söylediğimde Riyat Bey; “Aman yapmayın” dedi. Ancak yeniden söylemek zorundayım ki HRT’de izlediğim röportajı çok canımı sıktı.
Ve diğer adaylar hakkında konuştuk. Riyat bey bütün adayların çekirdekten CHP’li ve çok çalışkan olduklarını anlattı. Ve en azından 6 milletvekili çıkarmak için çalıştıklarını vurguladı. “En çok istediğimiz şey bir kadın milletvekilinin çıkması bu yüzden daha çok çalışıyoruz” dedi.
Bağımsız bir adayın, oyların dengesini bozup bozmayacağı sorusuna ise “ister istemez oynamalar olabilir tabi” dedi. “Ancak bizler çalışarak bu oynamaları telafi edebileceğimizi biliyoruz. Bu yüzden çalışmalarımıza dört bir koldan hızla başladık. Hatay’ın en ücra köyünden başlayarak girilmedik ev bırakmamayı hedefliyoruz. Ve bu çalışmaların semeresini alacağımıza inanıyoruz” dedi.
Çok güzel tabi bizde inanmak istiyoruz canı gönülden hayal kurmadan. Sayın Riyat Kırmızıoğlu’na son soru olarak, “Partinin geleceğini nasıl okuyorsunuz bu adaylarla, dengeler şaşar mı?” diye sordum. “Kuşkusuz” dedi. “Eğer tek parti olarak gelemesek kesinlikle bir koalisyon olabilir”
“HDP’nin meclise gireceğini sanıyor musunuz çünkü aldığımız duyumlara göre Hatay bölgesinde birçok CHP küskünü HDP’ye oy vermeyi düşünüyormuş” “Olabilir” diye tedbirli yanıt verdi. “Tabi siyaset ince bir sanat” dedim. “Aslında hayatın kendisi ince bir sanat” diye düzeltti.
Ve bendenizde düşünüyorum. Bağımsızlar ve HDP baya düşürebilir oyları zahir. Tabi biz gazeteciler, siyasiler gibi düşünmüyoruz. Bizde salt gerçek var. Duygusallık çok değil, daha çok gerçeği görmek ve gerçeği yazmak istiyoruz. Yani bendeniz istediğim kadar listedeki, bazı isimleri çokta benimsemediğimi söyleyebilir, Sayın Eryılmaz’ın davranışını eleştirebilirim. Bazıların Adaylığını desteklemediğimi vurgulayabilirim. Ve şükrettim sırf bu yüzden siyasi olmadığıma. Ve sevgili okuyucularım şimdilik sağlık ve sevgiyle kalalım bütün ayrım gayrımlara inat el ele. Yase
Günün Şiiri
Tutuklunun Günlüğü’nden
kara bir balta buldu akşam vuracak noktayı
hücreler doldu bir ıslık en yakın maçka tramvayı
kim bırakmış yalnızlığıma bu hüzzâm şarkıyı
kimin bu karanlık kimler sürgülemişler kapıyı
insan olan bağlar her koptuğu yerden yaşamayı
daktilolar camları bulutlu sorgu odalarında
didiklemez mi özgürlüğünü sansaryan hanı’nda
küflenir suyun bir bakır çalığı birikir ağzında
kendini öldürmeyi belki bin kere tasarlarsın da
bir kere aklından geçmez bitirmeden ölmek şarkıyı
gönlünde büyüttüğün o müthiş ünlem içindir ki
seni kapattıkları öyle rezil o kadar çirkindir ki
çıplak bir lâmba mısın dört duvar içindeki
ne lâmbası/söndürülen bütün ilk gençliğindir ki
gözlerin zehirlense de suç sayarsın ağlamayı
görülmez dev böceklerdir sanki büyülü duyargalar
uçaksavar ışıldakları gökyüzünde bir yanlış arar
tophane rıhtımı’nda acı acı gemiler kalkar
hücreleri akşam olur haydut öfkeleri kaplar
ezerim sanırsın vurursan tek bir yumrukta dünyayı
tutanak 2
elektrik elletirler kıvılcım yalatırlar
tuzruhu damlatırlar kulak boşluğuna
çekip alınlar kerpetenle tırnaklarını
öğrenmek istedikleri aslında bildikleridir
geceleri rüyalarına girip uykularını kaçıran
insanın insanı soyduğu derisini yüzdüğü
duruşma arası
(o varsa kırılır buzlu camları kışın
anlamı yoğunlaşır anlamsız bir yaşayışın
gerçi farkındayız adı belirsiz bir yanlışın
acaba ben çok mu esmerim o çok mu sarışın
yansımaz oldu aydınlığı yüzüme haftalardır
yazdıklarında bile gizli bir uzaklık vardır
eylem bir dağıldı mı bütün boğazlar daralır
ben başka bir erkek olurum o başka bir kadın)
gereği düşünüldü
mahcup yaseminler son balkonların süsü
özgürlük özlemleridir genişletir gönlümüzü
savcılar ağır sürgünlerden yankılansa da
bir yer gelir ki artık ne savunma içgüdüsü
ne heyecandır kalır ne de yürek üzüntüsü
yalnız bir daktilo çıplak bir masada
toplumcularız karakollarda açtık gözümüzü
verirse halklar verir tarihte hükmümüzü
gizle de yargılansak 3.ağır ceza’da
Attila İLHAN
Günün Fıkrası
Yolculuk sırasında mola vermek isteyen yaşlı bir adam, bir hana girdi, bu sırada hana bir başka yolcu daha girdi ve ikisi birden hancıdan yiyecek bir şeyler istediler. Fakat hancı yiyecek olarak yalnızca bir balık olduğunu söyledi ve bunu paylaşmalarını önerdi. Bunun üzerine yaşlı adam, hancıya, “Ben balığın yalnızca başını yiyeceğim” dedi. Hancı bunun nedenini sordu, yaşlı adam da, “Balık başı zekâyı artırır, balık başı yiyen insan akıllı olur” dedi. Bunun üzerine öteki yolcu hemen atıldı ve yaşlı adama: “Balık başını niye sen yiyeceksin, ben yemek istiyorum” dedi. Yaşlı adam da itiraz etmedi ve balığın koca gövdesini yedi ve bir güzel karnını doyurdu. Öteki yolcu ise yalnızca balığın başını yedi ve sonra yaşlı adama seslendi: “Sen koca gövdeyi yedin karnını doyurdun ben yalnızca kafayı yedim aç kaldım” dedi. Yaşlı adam da bu sözlere şöyle karşılık verdi: “Bak nasıl akıllandın.”
Günün Sözü
Bir insan hakkında, başkalarının onun için söylediklerinden çok, Onun başkaları için söylediklerinden fikir edinilebilir…
Leo Alkman