Çanakkale  Zaferi

0
76

Günaydın sevgili okuyucularım, nasılsınız bu sabah? Bu sabah bendenize “dur” diyen bir komut var. Yürekten gelen…  Ve devam ediyor: “…Dur yolcu, bilmeden gelip geçtiğin bu toprak, bir devrin battığı  yerdir / Eğil de  kulak ver. Bu sesiz yığın bir vatan kalbin attığı yerdir…” diyen. “…Bu sesiz yığın bir vatan kalbinin  attığı yerdir!”  Ne muhteşem bir dize!

Öyle bir şey ki, kendimi orada yüzyıl önce o kınalı kuzuların arasında hissediyorum! Kalbim göğüs kafesimden fırlayacakmış gibi atıyor! Ve toprağa eğilmişim ve o vatanı, vatan yapanların kalp seslerini duyurum kendi kalp sesime karışan! Kendimi müthiş  güçlenmiş, inançla taçlanmış, özgürlük aşkıyla ağırlığından kurtulmuş hissediyorum.

Ve hiç  unutmuyorum! Necmettin Halil Onan’ın “Bir yolcuya” adlı şiirini ”Dur yolcu” diyen ilkokulda iken öğrenmiştim ve o gündür bu gündür toprağa basarken çok hafif olmaya, çok ama çok dikkat ederim. Ve “Keşke özgül ağırlığımdan kurtulabilsem de  uçarak yürüsem, ayaklarım toprağı ezmesin orada sessizce yatanları rahatsız etmesin…” diye öykünür, geceleri yatarken bunu  düşlerim. Ancak düşlerim her defasında karanlığı delen topuk sesleri ile bölünürdü. Biz küçükken  herkes ayakkabısının topuğuna nal gibi bir maden parçası takardı. Yere sert basarlardı ve bazen özellikle topuk üzerine, sanki yeri  deleceklermiş gibi.  Ve düşlerimi bölen o sert topuk sesinin sahibine seslenirdim yürekten. Gözlerimi tavandan ayırmadan… “Yavaş, yavaş! Düşün biraz düşün! Topuğunun bastığı toprağın altında kefensiz yatanları ve atmaya  devam  eden yürekleri!” diye…

Ama duymazdı gececi, her kimse… Sokağı gecene dek yankılardı topuklarının sesi. Sıkıntıyla yan dönerdim ve burkuldu yüreğim. Aynen şu anda burkulduğu gibi… Ve  büyüdüğümde bu yüzden ayrı düştüm bazı arkadaşlarımdan “Gerçekçi değilmişim. Topağın, taşında  yüreği olabilirimi?” diye alay edildim. Ve şimdi  yine o bilmem kaç santim olan topuklarla  bir basıyorlar ki yere “dünyayı ben yaratım çekilin önümden. Yeri de delerim göğe de ererim” der. Gibi.  Ve benim yüreğim  her zaman ağlar bu yüzden. Tırmık, tırmık kanayarak…

Ve bu hafta 18 Mart Çanakkale Zaferi, Zafer Haftası! Bir devrin bitip diğerinin başladığı ve 100’cü yılına erdiğimiz bir kahramanlık destanın yazıldığı zaman.!  Bu yüzden aşırı hassas yüreğimiz aşırı vicdan azabı yüklüyüz. Çünkü incittiğimizi düşünüyorum o sesiz yatanları.

Ve bir kez daha yeniden hep yeniden sımsıkı bu cennet vatanı koruma zamanı diye düşünüyorum. Biz Çanakkale Ruhu ile yaşayanlarız çünkü. Vatanı vatan yapmak için, derme çatma silaha ve inanca yürekten sarılanların  torunlarıyız. Bu uğurda  can verenlerin torunlarıyız.

& & & & & &

Bir buluşma esnasında Mısır Devlet Başkanı ve Ulu Önder Atatürk’ün arasında geçen konuşma çok güzel teyit eder bu ruhu… Şöyle ki Mısır Devlet Başkanı Atatürk’ü takdir ettiğini söyler ve ekler;

“-Ekselans benim milletimin de sizin milletiniz gibi hürriyete ve istiklale ihtiyacı var. Bunu nasıl temin edebiliriz? Tıpkı sizin Çanakkale Boğaz Savaşında Düvel-i Muazzama Ordusuna karşı kazandığınız zafer gibi bizim de böyle bir ordu ve stratejiye ihtiyacımız var. Bize bu konuda yardım edebilir misiniz?” sorusuna Mustafa Kemal: “Vatanı için şehit olacak bir buçuk milyon Mısırlı genciniz varsa bu işi yapabiliriz. Bunun haricinde olmaz!” deyince,

Mısır Devlet Başkanı “-Maalesef bizim öyle ölecek bir buçuk milyon Mısırlı gencimiz yok…” der. Mustafa Kemal de: “-O zaman sizin de hürriyet ve istiklale hakkınız olamaz…” deyiverir.

İşte biz o vatanı için şehit olan bir bucuk milyon Mehmet din torunlarıyız. Büyük bir dehanın eseriyiz.

Ve Çanakkale Zaferi

Çanakkale stratejik konumu itibariyle çok önemli bir şehirdi. 19. yy’da Osmanlı devletinin Avrupa devletleri karşısında zayıflamasıyla beraber şehrin önemi daha da artmış küçülen Osmanlı Devletinin bu şehri koruması Boğaz’ların ve İstanbul’un güvenliği için çok önemli olmuştur. Merkezi devletler yanında savaşa giren Osmanlı Devletini saf dışı bırakmak amacıyla İtilaf Devletleri tarafından düzenlenmiş olan Çanakkale Harekâtı, 1. Dünya Savaşı’nın en önemli askeri faaliyetlerinden birini oluşturmaktaydı.

18 Mart 1915 sabahı Boğaza giren ve tabyaları topa tutan İngiliz ve Fransız Filoları Çanakkale Boğazının iki yakasındaki mevzilerden açılan yoğun ateş ve Karanlık Limana dökülen mayınların etkisiyle, mevcutlarının % 35 ini kaybedip geri çekilmek zorunda kaldılar.

18 Mart bozgunu, İtilaf Devletlerine karadan destek olmaksızın yalnız deniz kuvvetleriyle Boğazın geçilemeyeceğini gösterdiğinden General Hamilton ‘un emriyle bir Çıkarma ordusu hazırlandı. Çıkarma Harekâtı 25 Nisan 1915 günü sabaha karşı başladı. Sarp bir kıyı olan Arıburnu bölgesine çıkan düşman kuvvetlerini 19. Tümen Kumandanı Mustafa Kemal karşıladı. Kıyıya çıkan İngiliz ve Fransız kuvvetleri geri püskürtüldü. Bundan sonra her iki cephede de siper savaşları sürdürülmüş özellikle 21 Haziran Kerevizdere, 28 Haziranda da Zığındere çarpışmaları çok şiddetli geçmiştir. Bunun ardından İtilaf kuvvetleri kesin bir sonuç almak amacıyla 6-7 Ağustos gecesi başlattıkları Harekât dört gün sürdü. Bu kuvvetler Yarbay Mustafa Kemal tarafından Conkbayırı’nda durduruldular. Böylece Birinci Anafartalar Zaferinden sonra İtilaf kuvvetlerinin yaptığı bütün taarruzlar sonuçsuz kaldı. Ancak 21 Ağustosta yeni bir saldırı başlattılar. İkinci Anafartalar Muharebesi denilen bu Harekat da başarılı olamayınca Muharebeler günlerce süren siper savaşlarına dönüştü. Bu çarpışmalarda Türk askeri Çanakkale’nin geçilmez olduğunu ispatladı. İtilaf kuvvetleri 19-20 Aralık gecesi Anafartalar ve Arıburnu Cephesinden 8-9 Ocak 1916’ da Seddülbahir’den çekildiler.  İtilaf Devletlerinin başarısızlığı ile sonuçlanan Çanakkale Muharebeleri Birinci Dünya Savaşının seyrini değiştirip uzamasına sebep olduğu gibi Çarlık Rusya’sının çöküşünü hazırlamış ve İngiltere’de Hükümet değişikliğine yol açmıştır.

Çanakkale Savaşları sonuçları sebebiyle dünyaya Türk’ün yenilmezliğini, Mehmetçiğin azim ve iradesini ve de centilmenliğini göstermiştir. Bununla birlikte bu savaşlar sırasında bir komutan parlamıştır. Mustafa Kemal! Daha sonra milleti arkasına alıp Türk’ün haklı davasını sürdürecek ve başarıya ulaşarak yeni bir devlet kuracaktır. Ayrıca bütün dünya onun dehasını takdir edecektir. Mustafa Kemal ise bir şeyin farkındadır. Bağımsızlığı ve namusu söz konusu olunca Türk askerinin nasıl ölüme koştuğunu bilmektedir. Yeter ki onu idare edecek dahi bir komutan olsun. İşte o da Mustafa Kemal idi.

Ve bu kadar duygu yükü ile sağlık ve sevgiyle kalalım, daha çok yan yana daha çok el ele ayrımsız gayrımsız, Çanakkale Ruhu ile sevgili okuyucularım. Yase

Günün Şiiri

Çanakkale Şehitleri

Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer,
O ne müthiş tipidir, savrulur enkazı beşer.

Boşanır sırtlara, vadilere, sağnak sağnak.
Kafa göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el ayak
Vurulup, tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilal uğruna yarap ne güneşler batıyor.

Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker
Gökten ecdat inerek öpse o pak alnı değer.
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
Gömelim gel seni tarihe desem sığmazsın.
Mehmet Akif ERSOY

Bir Yolcuya

Dur yolcu! bilmeden gelip bastığın
Bu toprak, bir devrin battığı yerdir.
Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın
Bir vatan kalbinin attığı yerdir.

Bu ıssız, gölgesiz yolun sonunda
Gördüğün bu tümsek, Anadolu’nda
İstiklal uğrunda, namus yolunda
Can veren Mehmet’in yattığı yerdir.

Bu tümsek, koparken büyük zelzele,
Son vatan parçası geçerken ele,
Mehmed’in düşmanı boğduğu sele
Mübarek kanının akıttığı yerdir.

Düşün ki, haşr olan kan, kemik eti
Yaptığı bu tümsek, amansız çetin
Bir harbin sonunda bütün milletin
Hürriyet zevkini tattığı yerdir.
Necmettin Halil Onan

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here