Değerli Okurlarım, dün iyi bir konuya temas ettiğimi düşünüyorum. Bu dikkat çekmeyen, aslında çok önemli bir konu… Nedense hiç dikkat çekmiyor ve hiçbir yayın kuruluşunda da gündem oluşturmuyor. Neydi dünkü söylediklerim? Ülkemizde bulunan yabancı uyruklu futbolcular… Bu oyuncular kendi lisanlarıyla konuşuyorlar doğal olarak. Bunların hepsi de (TFF Başkanının dediği gibi) sütten çıkmış ak kaşık mı?
Evet, aynen öyle ama bir şeye de açıklık getirmem zaruret haline geldi… Her sözün başında, futbol şöyle hoylu böyle demiyor muyuz? Onunla yatıp, onunla kalkmıyor muyuz? Ona mersiyeler dizmiyor muyuz? Bunların hepsi doğru… Gelin görün ki, O futbolu oynamakta kolay bir hadise değil… Peki, ne yapılması gerekiyor? Anlatayım!
Bir futbolcu müsabaka için yeşil zemine ayak bastığında; düşünce olarak o maça kendini hazır hissedecek, Performansı yeterli olacak, Kurallara uyacak, Rakibine saygılı olacak, Hiç kimse ile olumsuz diyaloga girmeyecek, Mesleğine de son derece saygılı olacak, En önemlisi, futbol, yani spor ahlakını özümlemiş bulunacak… Bunların söylemesi kolay diyeceksiniz… Peki, yapması çok mu zor? Hiç de fazla zorluğu yok.
Dikkat ederseniz, kondisyonunu 90 dakikaya yayabilen ve işleri iyi giden bir futbolcudan daha efendisi yoktur. Bu söylediğim genel olarak tüm futbolcular için geçerlidir.
Aksini düşünecek olursak, diyelim ki, bir futbolcu müsabakanın ilk devresinde varını yoğunu ortaya koydu ve hatta gol bile attı. Fakat ikinci devre sahada yürümekte bile zorlanıyor. Bunu takımın teknik direktörü fark edip hemen değiştirecek. Takımın en iyisi olsa bile.
Değiştirmezse n’olur? Fiziki kondisyonu sıfırlanan o futbolcunun ya da futbolcuların, bu defa dil kondisyonu tavan yapar. Bırakın hakemleri, rakip oyuncuları, kendi arkadaşlarıyla bile sürtüşür. Rengini bilemem ama kart görmesi kaçınılmaz olur.
Hakemlerimiz yabancı dilden yoksun olduklarından, kendilerine söylenen o güzel sözleri anlayamıyor, süzemiyor ve de yutuyorlar. Bu olay yerli futbolcuların dezavantajıdır. 18 metreden ne söylense duyarlar ve kırmızı kartı düşünmeden yapıştırırlar. Daha sonra da hakemlerin özel yaşamlarıyla yakından ilgilenirler, bu da tamamen yanlış. Hakemlerimiz bunlar, bunlarla idare edeceğiz.
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA