Değerli okurlarım, 2014 Dünya Futbol Şampiyonasını çok sevdim. Bundan öncekilerin ne eksiği vardı demeyin lütfen. Tabi ki gözün gördüğü bir eksiklik yoktu. Muhtemelen artıları vardı da bizler farkında olamadık. 2014 Dünya Futbol Şampiyonasını (kendi adıma konuşuyorum) sevmek ve beğenmek zorundayım. Şu aşamada başka bir seçeneğim bulunmamaktadır. Çünkü bundan önce de yayımlanan makalemde de sizlere duygularımı ve de endişelerimi sunmuştum. O konuyla ilgili küçük bir paragraf düşmek istiyorum.
2014 Dünya Kupası sona erdi ve şampiyon da belli biliyorsunuz. Şampiyon kim olduysa olmuş, umurum da bile değil. Benim milli takımım Brezilya’ya gidemedi ki… Peki, neden henüz geride bıraktığımız bu dünya kupasını çok sevmiş oluyorum? Çok büyük bir aksilik olmazsa 2018’de aynı kupa için başka bir ülkede yine kıyasıya maçlar oynanacak. Bunda ne var demeyin. 2018’e kocaman dört yıl var. Sözlerim sadece bizim kuşak için değil, herkes için geçerlidir…
2018 Dünya Kupasını Gören Canlar Sevinsin… Evet, geride bıraktığımız Dünya Futbol Şampiyonasında hemen tüm müsabakaları izlediğimi söyleyebilirim. Oynanan tüm maçların kritiğini yapacak değilim. Yarın asırlık bir gazeteci olarak ilgimi çeken, şampiyonaya renk katan, aynı zamanda sportmenliğe aykırı, centilmenlik dışı olaylarla birlikte siyah-beyaz izlediğimiz dönemlerdeki anılarımı da sizlere sunacağım.
2014 Dünya Futbol şampiyonasında üç önemli olgu yaşanmıştır. Futbolda söz sahibi ülkelerin ilk turda elenmeleri, Afrika Futbolunun ses getirmesi, Futbolun durarak değil, savaşarak oynandığı! Bu üç önemli husus bu şampiyonada çok belirgindi. Birçok müsabakalarda götürdüğümüz gibi sistemdeki kilit oyuncuların genç ve dingin oluşlarıydı. İngiltere, İtalya ve İspanya sistemlerinden dolayı zaafa uğradılar.
Önemli turnuvalara hazırlanırken milli oyuncuların sık-sık beraber olmalarını sağlamak, sınır ötesi müsabakalar yaptırmak, sistemi ezberletmek şarttır.
İlk turda elenen futbolda söz sahibi takımların dünya şampiyonlukları da bulunmaktadır. Hele İtalya, büyük hayal kırıklığı yaşadıklarından eminim. Bana göre, turnuvanın (ilk tur için) en şanssız takımı Fildişi Sahilleri Milli Futbol Takımı idi. Uzatmanın son dakikasında bir penaltı golüyle elenmiş olmalarıydı. Sporda şans faktörü çok önemlidir. Meşin yuvarlak sizi seviyorsa, şanslısınız demektir.
İlk turda elenen ve dünya şampiyonlukları bulunan takımları konumuz dışında tutacak olursak, bütün takımlar turnuvaya değer vermişler ve çok güzel çalışmışlar, çok iyi hazırlanmışlar. Başka türlü kendilerinden olumlu şekilde söz edemezdik. İyi niyetli olmak ve çok çalışmak başarıyı getirir. Zaten çalışmadan hiçbir şey kazanılmaz ki! Neden bizim milli takım yoktu? Hiç çalışmadı ve bunun aksini de kimse söyleyemez!
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA