Sanat Yazısı
Değerli Okurlarım, millet olarak ahde vefamız biraz zayıftır, unutkanız ve de oldukça tembeliz. Neyse ki en zor anlarımızda kendimizi inkar etmiyoruz o kadar. Örnek olarak 29 Ekim Cumhuriyet Bayramını verebilirim. O gün neler oldu dersiniz? Yurdumuzun dört bir yanından gelen Atatürk’ün gençleri ellerinde sadece Türk bayrağı ve Ata’sının posteri vardı, yani marjinal gruplar değillerdi. Atalarına şöyle seslendiler; “…Bize emanet edip, miras olarak bıraktığın Cumhuriyet, demokrasi ve hürriyet, vatanımızın bölünmezliğine, ilke ve inkılaplarına, sadığız ve sonuna kadar sahip çıkacağız. Yolundan sapmayacağız… Rahat uyu…”
Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ü öğretmenlerimizin ağzından duymaya başladığımızdan beri hep Ata’mızla beraberiz. Unutmamız da mümkün değil. Hür olarak yaşıyorsak bunu Ata’mıza borçluyuz.
Atatürk’ü henüz anlamış ve de anlatabilmiş değiliz. Cahiller kendi ihtiraslarını Mustafa Kemal’e taşıtmaya kalkıyor. Ulu Önder ayak takımlarına, çömezlere alet olamazdı. Olmadı da… O’nun sayesinde bugüne kadar hürriyetimizle, cumhuriyetimizle rahat ve huzur içinde yaşadık. Bu huzurun sonsuza kadar devam etmesi için de, öncelikle kişisel çabamıza, aklımıza, fikrimize bağlı.
Atatürk’ün bizzat kaleme aldığı Conkbayırı’nda yapılan ölüm kalım savaşlarını okurken olağanüstü heyecanlanmıştım. İngilizler 30-40 bin kişilik büyük bir kuvvetle Conkbayırı’nı almak ve çevrede söz sahibi olabilmek için kendilerine has İngiliz oyunlarının peşindeydiler ve tam siper hücum anını bekliyorlar, şafak atarken 8. tümen komutanı ve subayları çağıran Atatürk onlara şunları söylüyor;
“…Hangi şartlarda olursa olsun, onları yeneceğinizden hiç şüphem yok. Sadece acele etmeyin. Ben düşman siperlerine gideceğim ve kırbacımla işaret verdiğim zaman hep beraber ileri atılacaksınız, zafer sizin olacaktır. Bu durumdan askerlerini de haberdar etmelerini istedim. Bu saldırı baskın şeklinde olacaktı. Sakin adımlarla süzülerek düşmana 20-30 metre yaklaştım.
Conkbayırında ölüm sessizliği hakimdi, çıt çıkmıyordu, bütün askerler bu sıcak gecede sadece dua ediyorlardı. Düşmanı kontrol ettikten sonra kırbacımı başımın üstüne kaldırıp çevirdim, birden aşağı indirdim. Tan yeri ağarırken kıyametler kopmuştu. İngilizler neye uğradıklarını şaşırmıştı. Allah-Allah sesleri bütün cephelerde can alıyor, karanlıkta gökleri yıkıyordu.
Mahşeri bir gün yaşanıyordu, düşman topları düştüğü yerlerde büyük oyuklar açıyor ve her yere şarapnel ve kurşun yağıyordu. Büyük bir şarapnel parçası tam kalbimin üzerine çarptı, sarsıldım. Elimi göğsüme sürdüm, kan akmıyordu. Olayı Yarbay Servet Bey’den başka kimse görmemişti, elimle susmasını emrettim. Çünkü vurulduğum duyulduğunda cephelerde panik olabilirdi. Kalbimin üzerindeki saat paramparça olmuştu. O gün akşama kadar birliklerimin başında daha hırslı çarpıştım. Yalnız bana çarpan şarapnel, vücudumla kalbimin üzerinde aylarca gitmeyen derin bir kan lekesi bırakmıştı.
Bu savaşta İngilizler binlerce ölü bırakarak tamamen geri çekildiler ve Çanakkale’nin geçilemeyeceğini onlarla beraber müttefikleri de anlamış oldular…”
Cumhuriyet korkak babalar tarafından kaybedilir ama yürekli evlatlar tarafından geri alınır. Atatürk de Cumhuriyet de payidar olacaktır…
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA
Gönül Köşemden
Laikliğe Bakış Açımız
Değerli Okurlarım, Cumhuriyet’in laiklik anlayışından ve deforme olmuş uygulamalarından rahatsız olan (!) belli bir kesim, kendi İslami ideolojilerine göre bir laiklik tanımı yapıp teşkilatlarına postalamışlar. Bu tek taraflı tanımı, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na bile girmesini tavsiye edenler bile bulunmaktadır bu belli kesimde.
Bu belli kesimin laiklik tanımı şöyle; “…Laiklik, devletin tüm dinler ve inançlar karşısında tarafsız kalması, eşit mesafeyi koruması için takınılan kurumsal bir tutumdur. Laiklik çoğulculuk, tolerans ve tarafsızlık kültürü üreten bir mekanizmadır. Laiklik, inanç ve din özgürlüğünün garantisidir…”
Bu neye benzedi biliyor musunuz? Kayseriliye sormuşlar: “İki kere iki kaç eder?” Kayserili cevap vermiş, “Alırken mi? Satarken mi?”
Laiklik kavramını her önüne gelen, işine geldiği gibi tanımlayacak olursa, bazılarının kemikleri sızlamaz mı? Bize göre, tabi ki kemikleri sızlar!
Yukarıdaki tanım, laiklik felsefesini 1789 Fransız Devrimi tarihinden soyutlar. 1789 Fransız Devrimi, halkın sadece soylu sınıfa karşı değil aynı zamanda kiliseye ve ruhban sınıfına karşı yaptığı bir devrimdir. İşte o devrimi yapanların kemikleri sızlamaz mı? Tabi ki sızlar. O ihtilal neden yapıldı ki? Ayrıca laikliğin bir tanımını referansları dinsel olan bir siyasal parti yapamaz. Ve de bu tanımın Anayasaya sokulmak istemesi de, tam anlamıyla Anayasaya aykırı olur.
Laikliğin tanımını herkesin anlayacağı bir biçimde doğru dürüst yapacak olursak; 1789 Fransız Devrimi, Hıristiyan Kilisesinin yeryüzü egemenliğini kurmak, onun siyasal ve ekonomik çıkarlarını korumak için yapılmadı. Tam tersine, toplumun ve bireyin din ve inanç özgürlüklerini kilise baskısından kurtarmak, özgürlük, eşitlik ve demokrasi için yapıldı.
Türkiye Cumhuriyeti’ni kuranlar, laikliğin tarihini ve felsefesini çok iyi biliyorlardı. Kurulduğu günden beri, Cumhuriyetimiz laiktir ve laik kalacaktır diyoruz. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucularına saygısızlık etmeye kimsenin hakkı yoktur. Onların rahat uyumalarını sağlamak da bizlerin görevidir.
Türkiye Cumhuriyeti laiktir, laik kalacaktır!
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA
Günün Nabzı
Dikkatinizi Diri Tutun
Efendim, yaşamımızın her anında dikkatli olmakta yarar vardır. Bu mümkün olmasa bile, kendimizi ona göre ayarlamalıyız. Emaneti almaya geldiğinde dilediğimiz kadar dikkatli olalım faydasız… Yaratıcı, tahayyül gücü yüksek ve hatta zeki de olabiliriz. Ancak beynimiz iyi çalışmıyorsa bu saydıklarım bir işe yaramaz.
Dikkat zihinsel bir olaydır, bir yandan ayrıntıları incelerken, bir yandan da resmi bütün olarak görebilmeyi ister. Yapacağımız birkaç şeyle dikkatin en önemli kaynağı olan konsantrasyonumuzu geliştirebiliriz. Yapacağımız ilk şey canlanma seviyemizi yükseltmek. Unutmayalım ki, kendimizi ne kadar canlı hissedersek, konsantre olmamız da o kadar kolay olur.
Akşam için balık aldıysanız, bunu kola ile ya da ayranla yemeyeceğinizden eminim. İki duble bulut renkli lezzet sizi yaşama konsantre eder. Spor yapmak ama tadında bırakmak kaydıyla… Güzel bir bayanla çın çınlamak önemli bir konsantrasyon aracıdır. O muhteremden izin aldığım için artık bayanlarla konuşabiliyorum. Her şeye rağmen uzun mesafeli direksiyon kullanacaksanız, arada bir direksiyonu bırakıp azıcık yürümekte yarar var. İyi günler dilerim.
Günün Sözü
Atatürk de Cumhuriyet de Payidar Olacaktır
Öcal’dan İnciler
Cumhuriyetimiz Laiktir ve Laik Kalacaktır