Bizler Nasıl İnsanlarız?

0
108

Değerli Okurlarım, biz nasıl insanlarız anlamak mümkün değil. Anlayan varsa bir adım beri gelsin, bizlerde anlayalım. Yaşamaya sanat diyoruz… Tamamen doğru… Yiyip içmek, giyinip kuşanmak, oturup kalmak, yürümek, değer vermek, hitap etmek falan…

Bunların hepsini iyi şekilde yapmaya özen gösteriyoruz, ama sadece yapmaya çalışıyoruz, başarılı olduğumuz söylenemez. Bu saydıklarımın bir bölümüyle ve özellikle karşı cinsle olan ilişkilerimizde tamamen yamuklaşıyoruz, samimiyet, samimiyetsizlik, laubalilik yada yüzgöz durumları çorba gibi oluyor.

Örnekler verebilirim… Pembe dizilerindeki aşk sahnelerini o adamlar sanat olarak yapıyor genel olarak orada bitiyor. Bizimkilerde sanat olsun diye yapıyorlar ama, bir iki bölümden sonra bu işi yatakta denemeye kalkıyorlar ve sonra da biz aşık olduk deyi ve bir iki hafta sonra yabancı oluyorlar. Yalan mı?

Birisi bize, samimi olarak selam verse hemencecik, “MÜSAİT” yada “YOLLU” damgasını vurur muyuz, vurmaz mıyız? Karşı cinsten birisi adam gibi derdimizi dinleyip, kulak verecek olsa, en münasebetsiz zamanlarda aramaya kalkarız. Yalan mı?

 Çocuğuna sürat yapma dersin, 120 Km. hızla gider… Ekmeği az ye dersin, Allah ne verdiyse yumulur… Yerel takımımız kendi saha ve seyircisi önünde galibiyet yüzüne hasrettir, sorsanız neden böyle diye. Ne yapalım deplasmanda puan alıyoruz ya derler. Yani zararımız yok, telafi ediyor derler ve istifayı düşünmezler. Yüzsüzlüğün daniskası bence…

Şöyle düşünüyorum… İnsanlar olarak, samimiyet, laubalilik, yüzsüzlük olma konularını şöyle bir değerlendirsek, iyiyi kötüyü ayırt edsek, dürüstlük, samimiyet ve laubalilik arasındaki o hassas, o ince çizgiyi fark edebilsek, öyle inanıyorum ki, n’olur biliyor musunuz? Toplumda yamuklaşmayız…

Olur-olmaz yerde işleri çorbaya çevirmeyiz… Bunları beceremezsek, AB bizi künyesine almaz. Yapamazsan yok… Mahkemelerde hakimler, resmi dairelerde yetkililer neden asık suratlı acaba? Bu saydıklarım yüzünden asık suratlı oluyorlar. Biraz tebessüm etseler hemen damgayı vururuz… Onlar yollu canım, müsait… Biz böyleyiz işte… Bundan sonra yine böyleyiz…

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

Gönül Köşemden

Bir Toplum Olma Duygusu

Değerli Okurlarım, toplum olmak, bütün olmak, takım ruhuna sahip olmak gibi özellikler, sabırla, iyi niyetle ve de yürekle olur. Kaba kuvvetle oluşturulan suskunluk, çok şeylere gebedir.

Bu sözlerimle, birkaç tane Kürt’üm diye ortalığı velveleye veren şarlatanlara “OKEY” dediğimi sanmayın sakın. Ne Kürt’üm, nede Alevi. Hıristiyan Âlemine sıcak bakıyorum o kadar. O da kimseyi ilgilendirmez. Camiye de giderim, kiliseye de. İsa’yı da severim, Meryem’i de. Anlaşıldım mı?

Mevlit okumak için kuyruğa girip de, parada anlaşanlar, o mevlitte sülalesini besliyor. Bunu anlamak mümkün değil. Anlayan varsa bana anlatsın. Paralı cenazelere yapılan muamele başka, garibanlara yapılan muamele daha başka. Bunlardan birkaç tanesinin dersini verdim de, beni fazla değil hiç sevmezler. Ben de onları sevmiyorum ve hatta nefret ediyorum.

Okurlarımdan başka bir yere sırtını dayamamış, başa bir dayanak aramamış bir yazar, bir gazeteci için, bu yoğun ilgi tek iş güvencemdir.

Bir maça gittiğimde 50-60 kişi etrafımı çevirmezse iyi bir spor yazarı değilimdir. Her hangi bir mekânda ya da telefonda (Ev telefonunda) okurlarım sanat ve kültür sayfam hakkında görüşlerini (olumlu-olumsuz) bildirmezlerse, kendimi gazeteci saymam. Köşemi doldurmaya çalışmıyorum, okurlarım için yazıyorum.

Okurlarımdan bazıları, yanlıştır doğrudur, olmuştur olmamıştır inanın hiç önemli değil. Bazı okurlarım öncelikle bu adam Kürt demişler. Bazıları da bu adam Alevi’ye benziyor iddiasında bulunmuşlar. Hıristiyan’a benziyor diyen çıkmamış üzüldüm.

Ben, yarım asra varan gazeteci-yazar olarak Alevi-Sünni diye bir farklılık olduğunu, katledilen Deniz Gezmiş, Mahir Çayan, Hüseyin Ulaş’la Devrimci Sosyalist Hareket içinde militan olarak yer aldığımda öğrendim ilk defa.

Alevilerin neredeyse topyekûn solcu olduğunu saptadığımda sempatim uç verdi içimde ve onlara hayatım pahasına kol kanat gerdim, bunu bu duygularımı yoldaşlarıma aşıladım. Bugün bile, duygularımda hiçbir değişiklik olmadığı gibi, Alevilerin “Modern Türkiye” perspektifinin çok önemli bir sigortası olduğunu düşünüyorum.

Benim için Kürt sorunu diye bir hadise hiçbir zaman söz konusu olmamıştır. Yani solculuğumla uzaktan yakından ilgisi yoktur. Doğu ve Güneydoğu benim adım adım bildiğim yerlerdir.

Çocukluğumu ve delikanlılığa geçiş yıllarımı çok iyi hatırlıyorum. Adamları, adam yerine koymadık ki. Aşağıladık, horladım, itip kalktık. Onlara genel olarak dost yüzümüzü göstermedik ya da gösteremedik. Kürtler hep bir arada yaşamak isterlerdi. Bulundukları mekânlara “KÜRT MAHALLESİ” denildi.

Sözü uzatmayalım… Onlar azınlıkta oldukları için, epeyi eziyet verdik ve şu anda ki üzüntümü de anlatabilmem mümkün değil. Çocukluğumuzda bizlerden güçlü olanlar bile bizden kaçarlardı. Bu anlattıklarım Kürt Alevi vatandaşlarımıza ilişkin yazışımı belirleyen objektif öğeler. Bir de subjektif yarı bulunmaktadır.

Bu iki topluluk uzun yıllar sol ideolojinin etkisine açık oldu. Giderek de bu kültürün, bu felsefe onların gündelik hayatlarına, dünya görüşüne nüfus etti, içselleşti. Türkiye’nin geniş bir bölümü sağ hükümetlerin vahşi kapitalizmi, kullanım tarihi bir türlü eskimeyen bir resmi ideolojinin etkisiyle çözülmeye, dağılmaya uğrar, bir eşitsizlik, sorumsuzluk uçurumuna dönüşür.

İşte o zaman da işin içinden çıkılmaz hale gelinir. Sonra devam ederiz.

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

Günün Nabzı

En İyisiyim Diyen Kadınlarımız

öcal sanat9

Toplumda dil kondisyonunu gündeme getirip, zeki kadın yaratmaya çalışanlar, dikkat edecek olursanız zekâ düzeyleri hiç de yüksek değildir. Burada amaç, dikkat çekmek ve prim toplamaktır. İstedikleri bulundukları toplumdakileri hegemonyaları altında tutmak ve söz de itibar kazanmak…

Nereye kadar? Kısa bir süre için başarılı olurlar ve daha sonra gerçek amaçları ortaya çıkar. Hele ekonomileri de iyiyse havalarından geçilmez.

Bu söylediklerim sadece benim fikrim değil, genel yargı böyle… Oysa, az biliyorsan çok dinleyeceksin. Çok biliyorsan mütevazı olacaksın. Olduğun gibi gözüküp, insanları da olduğu gibi kabul edeceksin. Böyle yapılırsa, daha doğrusu böyle yaparlarsa kısa sürede çevreleri o kadar kalabalıklaşır ki, bunun farkında bile olmazlar.

En iyisi benim diyen kadınlar mutsuz olduğu gibi, ailelerini de mutsuz etmektedirler. Bir adım önlerini görebilseler, hem mutlu ederler ve hem de mutlu olurlar.

Mahkeme koridorları onlarla dolu ve özellikle büyük şehirlerde, zekiyim diyenler yaşamlarını tek başına sürdürüyorlar. Yalancı dünyada ve kısacık ömrümüzde fazla havalanmaya gerek yok. Mütevazi olmakta çok büyük yararlar vardır. Dost Acı Söyler!

Günün Sözü

Aşk, İki Yalnızlığın Kucaklaşmasıdır!

Öcal’dan İnciler

Başarılı Olamıyorsan Yenilmemişsindir!

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here