Doğma, büyüme İskenderunlu bir vatandaşım. 1954 yılında İskenderun Kurtuluş ilkokulunda eğitime başladım. Okulumuz tarihi bir binaydı. Daha önce hastane olarak kullanıldığı söylenir. 2. ya da 3. sınıftaydım, merhum babam Muhtar Beyazıt Bilgin üzerinde ambalaj kâğıtları bulunan “Humber” marka lacivert renkli yeni aldığı bir bisikletle geldi eve. Sevincimi tahmin edemezdiniz. Kısa zamanda bacak arasından bisikleti kullanmayı öğrendim.
Uzun çarşıda soğuk demir atölyemiz vardı. Çıraklara bir anahtar yaptırdım. Babam bisikleti bırakıp bir yerlere gittiğinde kendi anahtarımla bisikletin kilidini açar şehrin dört bir yanını artık çatı üstünden kullanarak gezerdim. O yıllarda Ralley, Rudge ve Humber markalar en gözde bisiklet markalarıydı. Her evde 1-2 bisiklet bulunur, işçisi memuru bu araçla işine gider gelirdi. Araba tek tük zenginlerde bulunan lüks bir binek aracıydı.
Bunları niye anlatıyorum? Milletin eli para gördükçe motosiklet ve araba sevdası ağır bastı. Çok kısa mesafelerde dahi insanlar araba kullanmaya başladı. Biz lise yıllarımızda Arsuz’a bisikletle gider gelirdik, hem de en az iki kişi olarak. Saatte bir kamyon ya geçer ya geçmezdi. Şimdi bırakın bisikleti, motoru, artık arabayla bile gidip gelmek zorlaştı. Tabii bizimki de iş değildi ama o günün şartları ve genç kanımız kaynıyordu.
Tabii bugün o yollara artık bisikletle gidip gelmek imkânsız. Ancak İskenderun içerisinde de bisiklet kullanmak çok zorlaştı. Bir zamanlar Türkiye’nin en fazla bisiklet kullanılan yerleşim birimi Konya, ikincisinin de İskenderun olduğu söylenirdi. Çünkü düz arazi bisiklet kullanmaya çok elverişli ama gel gelelim, lüks tutkusu ve israf ekonomisi nedeniyle artık hemen-hemen hiç kimse şehir içinde bisiklet kullanmak istemiyor. Ben son günlerde şehir içinde bisiklet kullanmaya başladım.Ne yazık ki birkaç arkadaşım bisiklete binmemi yadırgadı ve şakayla karışık küçümsedi.Sanki suç işlemişim gibi hissettim kendimi..!
Caddeleri bırakın artık sokaklarımızda bile arabalar çift sıra park ediyor. Şehrimizde park yeri bulmak adeta imkânsız hale geldi. Bu araçların hepsi şehir dışından mı geliyor? Hiç ta sanmam. Adam Dumlupınar Mahallesinden gelecekse arabası ile geliyor. Süleymaniye Mahallesinden gelecekse ha keza…
Dünyanın refah seviyesi en yüksek ülkelerinden Hollanda, İsveç ve Danimarka’da halk işe, alışverişe, ziyarete bisikletle gidip geliyor desem inanır mısınız? Ama bu gerçek! Hollanda başbakanı ve bakanları bisikletle işine gidip geliyor. Ülkenin nüfusu 16 milyon, ülkedeki bisiklet sayısı 20 milyon. Ve Avrupa’nın genelinde bisiklete binme eğilimi başlamış. Bizde ise tabiri caiz ise tuvalete bile neredeyse araba ile gidilecek. Hele başbakan ve bakanları bırakın bir belediye başkan yardımcısını hatta müdürünü bile yaya bir yere gönderemezsiniz. Bisiklete binmek mi? Klâs meselesi…
Eğer bir başbakan veya bakan Cuma namazına gidecekse, halkın parası ile alınan ve yakıtı yine halkın parası ile doldurulmuş kırmızı plakalı, zırhlı Mercedes’in önün de ve arkasında motosikletli ve arabalı polislerin bindiği eskortlar yolları sirenlerle açacak ve israf ekonomisi saltanatları sürecektir. Bu işe kimse bana ne diyemez..! Parası halkın cebinden çıkmaktadır. Bu ülkede bulabilen şanslı insan için asgari ücret 1400 liradır. Bu yoksul millet bu saltanatı kaldıramıyor, altında eziliyor, hepimiz eziliyoruz..!
Konu konuyu açtı Hatay’ımızın yetiştirdiği büyük şair Rıza Polat’ın dediği gibi “delik geniş, yama dar…” Asıl bahsetmek istediğim yazımın başlığından da anlaşılacağı gibi “bisiklet” meselesi… İskenderun Pınarbaşı’ndan, Karaağaçtan bu yana dümdüz bir yer. Gelin eskiden olduğu gibi bir bisiklet seferberliği başlatalım. Herkesin arabası kapısının önünde dursun. Gerektiğinde kullansın ama şehir içinde kesinlikle bisiklet kullanalım.
Bu hareket hem trafiği rahatlatacak, inanın hem cebimizi… Bu hususta belediye başkanımızdan da yardım istiyoruz. Sakın ha “kırk yıllık meseleyi sen mi düzelteceksin” gibi bir yılgınlık içeren bir ifadeyi beklemiyoruz başkandan. Bu bir öneri, hem de çözüm getirecektir şehir trafiğine. Bununla beraber diğer şehirlere model olacak, öncü kent olma hüviyetini kazandıracaktır. Yalnız yapılması gereken şey, belediyenin bisiklet için yolların bir bölümünü ayırmasıdır.
Palmiye ve bisiklet eskiden İskenderun’umuzun simgesiydi. Bu simgeleri yerine koyalım ve koruyalım ve özümüze dönelim.
- Yaşar BİLGİN