Bir Zamanlar Gazetecilik (1)

0
41

Değerli Okurlarım, şimdiye kadar gazetecilik ve spor yazarlığıyla ilgili önemli konuların altını çizerek sizlere sunduğum, hepinizin malumu. Memnuniyetinizi de karşılaştığımız yerlerde teşekkür edişinizden anlıyorum.

Her mesleğin kendine özgü asaleti, rehaveti, kutsiyeti, sanat yönü, mahremiyeti, avantajı, paylaşımı ve şu anda aklıma gelmeyen birçok özellikleri bulunmaktadır şüphesiz. Gazetecilikte ezbercilik değil, yaratıcılık vardır. Bunun aksini düşünenler bana göre gazeteci değildir ya da bu meslekte iğretidir.

Gazeteci ilginç insandır olmadık yerlerde (olaylara neden olanlar konumuzun dışında) düşünerek yazan, düşünerek yorulan bazen de düşünsel ve beyinsel mola veren meslek erbabıdır. Bazen yorgunluktan, bazen de ihtiyaçtan mola verir bu mesleğin erbabı… Ruhumuz demoralize olduğunda da, verdiğimiz molanın içeriği, adı tamamen başkadır. Buna zaman-zaman ihtiyaç duyarız. Sizlere anlamsız da gelse, mantığınıza ters bile düşse inanın bu iş böyle.

Anlattıklarım, anlatacaklarım yarım asır önceye aittir. Şimdilerde neler oluyor, neler yapılıyor fazla bilgim yok. Taşra Basını ile Ulusal Basın arasında bir uçurum olduğunu hala düşünmekteyim. Devam edelim…

Bir zamanlar, cepte metelik yok, mide bomboş bile olsa, atarız kendimizi hayal dünyamızın olmadık güzelliklerine, beş yıldızlı oteller, en pahalı restoranlar içinde yüzer dururuz. Bunlar yetmediyse, yetmeyebilir de renkli gözlü sevgilinizle Everest’in zirvesinde piknik yaparız, orada Yaradan’a ulaşmaya çalışan kardelen toplarız. Teker-teker, incitmeden, bir yerine zarar vermeden, O’nun yarattığı canlıya hürmette kusur etmeden.

Hayal âlemi bir anlıktır, tahayyüldür, düşüncedir… Daha sonra, ne zaman beynimizin boşaldığını, o kaldırmadığımız ağırlığın birer-birer eridiğini hisseder, karamsarlıktan kurtulduğumuzu anladığımız anda gerçek yaşamımıza döneriz. Cebinizde metelik olmasa da, mideniz guruldasa da boşalmış beyin yeni bilgilere açık ve onlara ev sahipliği yapabilecek niteliktedir. Buna inanmakta şart.

Efendim, bu duyumlarla sizleri yarım asır geriye götürdüm. Hilesiz hurdasız o dönemin Gazetecileri ve yaşam biçimleri aynen böyleydi. Şu istisna dediğimiz hadise de, o zaman bile kaideyi bozmuyordu. Bu meslekte ilgili okulu bitirmek önemli değil. Moral-Motivasyon en üst düzeyde olmalı. Yapılması gereken şudur: Sayfanın mizanpajını, yazılarını hazırlarken kelimeleri cımbızla çekeceksin, çalışmanla ilgi odağı olacaksın ve mesleğinde yükseleceksin. Başka türlü izahı olamaz.

Moral-Motivasyona ihtiyaç duyduğum dönemde o muhteremle ve aynı zamanda Kardelenler ile tanıştım. O günden sonra kiliselerin çan sesleri bana melodi gibi gelmeye başladı ve şimdilerde de aynı saygıyı duymaktayım. “Dann, Dann…” Bu seslerde önemli anılarım yatmaktadır. Birine de rahmet göndermekteyim.

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here