Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Derin bir soluk almak istiyoruz bu sabah. Çünkü nefes almakta zorlandığımızın ayrımındayız artık…
Bir Soluk Al!
Bir soluk al yaşamdan, ta ciğerlerine kadar çek nefesini, nasıl bir güzelliğe sebep olacaklarını o nefeslerin, anla. O nefesle, neler görebildiğine bir bakabilsen. Adet haline gelmiş bakışlarını o bakışların ardına bir çevirebilsen. Yaprağı tek görüp, yeşili ayırıp, fark edemediğini; o yaprağın oluşundaki dalları, kökleri, bilemediğini göremediğini, perde ardında olanları sezemediğini ne zaman anlayacaksın?
Bir soluk al mutluluktan; Mutluluk donuk, anlık fotoğraflarda değil; mutluluk, mutluluk oyunu oynamak da değil, onu yüreğinde, gözlerinde, içinde seyretmektir. Hiç sabahın ilk ışıklarıyla çiçeklerin üstündeki buğulu damlaları seyrettin mi? Ya toprağın ilk yağmura kavuştuğundaki saldığı kokuyu, o kokudaki vuslat sevincini duyamayan sen, içinde mutluluğu nasıl yakalayabileceksin? Aslında, ne kadar doğayla bir olduğunu, toprağında, suyunda senden olduğunu, o vuslatı senin yaşamanın gerekliliğini hiç düşünmedin mi? Aklını o soluklarda tekrar al kullan. Hiçbir şeyi anlamamışa benziyorsun. Saklıyorsun bir hazine gibi mutluluk kapısının kilidini. Aç onu. Vurma kilit. Yağma et. Göreceksin ki, fazlasıyla geriye dönecek. Gönül mahzeninde sakladığın, icap ederse kullanırım dediğin ve kendi belirlediğin mutlulukları yerlere, üstüne dök ve kendini de çevreni de tutuştur. Işık saç, bütün renkleri kullan. Zamana bak, binlerce yıl geriye, binlerce yıl ileriye bakabilirsen ve baktığın yerde de kendinin olduğunu bilebilirsen…
Zaaflarınla, hilelerinle iyiliklerinle, güzelliklerinle, yoğunluğunla korkma. Örnek al. Derin bir soluk al tekrar, bak, o cesareti göster. Tanımla kendini inancın; sınırsız, şüphesiz, özgür, bütün güçlükleri yenecek kapasitede olmalı korkak değil Kendini mutsuz sevgisiz bırakırsan ancak, karşındaki de mutsuz sevgisiz kalır. Aşılarsın ona beyninden geçen olumsuzlukları. Derin bir soluk al ciğerlerine çek bütün havayı tek bir nefeslikmiş tek bir nefesin kalmış gibi. Ve sinirlenme, hiçbir yerden küçük rüzgarlar hissedilmez ama dağlardaki karlar görünür… O da sistemin ruhunun gösterisidir. İnsanın küçüklüğünün, büyüklüğünün göstergesidir.
Ruhundaki yaralarla giyinme; ömrünü, mutluluğu, üstüne. Elbiselerin kirlenmesin, yaşamın lekelerle dolmasın, Temizle onları sevgi antiseptiğiyle. İyileşsinler, temelden sil onları… Yaşamla alay edilmez, o hep galiptir, yaşamla dost olmaya bak. Kendine tanrılar efendiler yaratma. Özel tanrıların yerine, bir doğaya baksana. Yarattığın tanrıların; tabiatının, huylarının, hırslarının neticesi olduğunu anlayacaksın. Sonuçta tek başınasın kalabalıklar arasında. Diyebilirsen; kendi dünyandan çıkıp hakiki dünyaya, merhaba de… Karanlıkla yaşama.
Derin bir soluk al. Sevgiyi sana kimse bağışlayamaz. Yaşamını da asla geri veremezler. Sevgi, hayatla arandaki gerçek bağ, gerçek ilişkidir. Başka ağlara takılma. Yaşam mucizesini solukla. Var oluş hakkını kullan dünya planındaki. Cesaretle öfkesiz kuşkusuz basiretini özünü kalkan yap savun kendini, soluklarını kuvvetlice alarak. Kendini, mutluluğunu kemirtme etrafa. Bir çınarın kuvvetle tutunduğu gibi doğaya; sen de yaşama tutun sevinçle. O öyle bir mucize ki asla inkar edilemez.
Soluklan derin derin. İçinden bak, gözbebeklerinle bak. Yaşamla işbirliği yap, barış imzala. Bak kuşlar yine aynı ötüyorlar. Kimi baş şişirdiğini düşünür kimi, serenat yaptığını, kimi de çiçeklere olan aşkını. Sen sonuncuyu bul kulaklarınla. Kuş yuvasındaki minik kuş yavruları gibi teslimiyetle yaşama sarıl. Verilenleri kabul et. Ömür anne seni besler. Yeter ki sen ağzını aç, iste. Yaşam bir şiirdir. Sen insanca bestele onu. Besten buram buram sevgi, insan koksun. Bilmeseler de fark eder yürekler sevgi tınısını. Bahar bahçelerinin kokusunu…
Derin bir soluk al. Her an yeniden başla sevgiye, sevince; yaşadığını hisset güneşte, suda. Onlar yaşarsan var, görürsen var. Hepsi de soluklarında. Neticede yaşam ilk aldığın solukla son verdiğin soluk arasında. Bu iki soluk arasında insan insanca bakmalı, insanca yaşamalı, insanca kokmalı, bütün ritimleri. Müziği yaşamına sokmalı.
Derin bir soluk al sabahları, Yaşama atıl cesurca. Olumsuzlukların; olumlu olayların habercisi olduğunu, gerçeğe giden yol olduğunu bil. Ruh kabızlığının sıkıntısını çekme. O zaman mutluluk hırsızı olursun. Coşkuyla yaşamın kucağına atıl, onu beşik olarak kabul et. İnsanlığı yetiştiren bir beşik… Yaşamın çığlıklarını duymazsan, çağrısını doğadan algılayamazsan, tek yere, tek yöne takılırsan, çözebilir misin yaşamın gizemlerini? Bir bütünün parçasısın, bu bütünde sen varsın… Bu bütüne, tümel akla erişmeye çalış.
Bir soluk al… Derince… İçinden yaşamaya bak, dışına özünü vur…
& & & & &
Ve sevgili okuyucularım sağlık ve sevgiyle hep birlikte kalalım her zaman ön yargısız sağduyu ile. Yase
Yaşam Nedir?
Gökyüzünde dünyayı yaşarken sonsuz özgürlüğümle birlikte, yaşamı arıyordum ne olduğunu bilemeden… Bir su damlasıydım, güneşin ışıklarında renklerle oynayan, karanlıklarda yıldızlarla konuşan… Mutluydum rüzgarla birlikte maviliğe savrulurken, mutluydum kuşlarla kanat çırparken, mutluydum gökkuşağı olup renkleri saçarken…
Takılmışken bir bulutun peşine, görürdüm yaşayanları yeryüzünde… Hepsi zamanla koşar gibi, hep bir şeylerin peşinde… Bazen bir kuşun kanadına karışır, uçardım onunla, rüzgâra karşı çığlıklarla birlikte.
Yaşamı sorardım kuşlara, nedir diye? Özgürlük derlerdi bana… Göklerde özgürce kanat çırpabilmek, rüzgâra baş kaldırmak. Ama yağmur yağdığında özgürlükleri elinden alınır, ağırlaşan kanatları daha fazla çırpınamazdı damlalar karşısında… Sığınırken bir kaya kovuğuna, özgürlüklerini teslim ederlerdi yağmura, sessizce…
Karıştım bir gün yağmur damlalarının arasına, gücü hissedebilmek için… Toprağa karışmak istedim, çoğalmak istedim, azgın bir nehir olup akmak istedim, deniz olmak istedim, yaşamı bulmak istedim, yaşam olmak istedim… Terk ettim gökyüzünü güneşe veda edemeden… Altımda gittikçe büyüyen yeryüzü beni kendine doğru hızla çekerken daha da büyüdüm, çoğaldım. Koşmaya başladım bir an önce toprağa kavuşabilmek için. Yaşamı hissedebilmek için… Yaşam olabilmek için…
Toprağa ilk dokunuş, ilk sarılış… Sıcaktı toprak, gökyüzünün olamadığı kadar… Beni sarmaladı şefkatle, beni içine aldı sevgiyle… Sevdim onu… Seviyorum dedim yaşamayı seninle birlikte… Toprağın derinliklerinde, karanlık sıcaklıklarda güveni hissettim… Zaman geçtikçe büyüdüm, çoğaldım… Yerimde duramaz hale geldim…
Güneşi özledim… Yıldızlara merhaba demek istedim… Terk ettim toprağı. Sıcaklığını, şefkatini. Bir sabah çiçekler açarken gökyüzünü gördüm yeniden… Öylesine mavi, öylesine sınırsız, öylesine özgür…
Aktım, gittikçe büyüyerek… Beni sarmalayan toprağa dokunarak aktım… Nereye gittiğimi bilemeden… Sadece yaşamı öğrenebilmek için aktım… Benimle çiçekler açtı ağaçlarda, topraktan otlar fışkırdı delicesine… Ben onlara yaşamı sunarken, cevap veremediler bana yaşam nedir diye sorduğumda… Büyümek istedim… Daha hızlı akmak, denize kavuşmak istedim… Aktım gökyüzünün görünmediği ıssız ormanların arasından, yıllardır kımıldamaktan korkan taşları peşimde sürükleyerek, başkaldırırcasına… Başakların rüzgârla dans ettiği ovalara geldiğimde duruldum… Onları seyredebilmek için yavaşladım… Sordum uçuşan kelebeklere yaşamı… Rüzgarla dans mı diye?.. Cevap vermediler bana… Denizi aradım uzaklarda, görebilmek için köpürdüm, taştım ona bir önce dokunabilmek için.
Sonra bir sabah, daha güneş ışıklarını serpmeye başlamamışken dünyaya, uzaklarda maviliği gördüm… Gördüm orada canlılığı, başkaldırmışlığı, hasreti… Kavuşmak istedim bir an önce, sarılmak istedim… Koynuna girmek istedim bir sevgili gibi… Sevişmek istedim onunla… Yaşamı istedim ondan… Dokunduğumda denize, balıklar kaçtı benden, suyum karıştı denize… Bir oldum onunla…
Ufacık bir damlaydım, bulut oldum, toprak oldum, deniz oldum, okyanus oldum. Kapladım dünyayı canlılığımla. Dalgalarla oynarken derinliklere karıştım… Derinliğin sessizliğinde güzellikleri buldum… Yaşam gizlenmiş güzellikler midir diye sordum denize? Cevap alamadım… İnsan olmak istedim… Yaşamın ne olduğunu öğrenirim diye… Döl oldum genç bir erkeğin ateşli vücudunda… Yıldızlı bir gecede can oldum bir dişiyle… Büyümeye başladım içinde olduğum insana fark ettirmeden… Büyüdüm, büyüdüm…
Aynı toprak gibi sıcak ve karanlık bu yer bana güven verdi, huzur verdi… Zaman geçtikçe, yerime sığamaz hale geldim… Güneşe sarılmak istedim… Yıldızları görmek, denizle konuşmak istedim… Yaşamı insanlara sormak istedim… Işıkla tekrar kavuştuğumda özgürlüğümü hissettim yeniden… Küçük bir su damlasıyken gezdiğim gökyüzünü yeniden görebilmek mutluluk verdi…
Büyüdüm zamanla… Diğer insanlarla birlikte, zamanla birlikte… Sordum insanlara yaşam nedir diye?.. Cevap veremediler… Bir gün aşık oldum birisine, neden diye sormadan kendime… Bir kuş gibi özgürce, bir nehir gibi delicesine akarak, bir deniz gibi sınırsızca sevdim birisini…
O zaman anladım ki; YAŞAM SEVGİDİR… SADECE SEVGİ.
Günün Şiiri
Başsağlığı
Ben uzaklarda olmalıyım, çok uzaklarda
Acılar unutulduktan sonra
Dönmeliyim.
Ölümlerin karşısında şaşırıyorum
Ne desem ki
Düşünüyorum.
Kalanları ağlıyor gidenin
Benim gözlerim kuru
Herkes bana bakıyor, biliyorum
İçlerinden geçenleri.
Başsağlığı dilemek
Garibime gidiyor
Ölen öldü, sen yaşa
Küçültmeye benziyor.
Beni böyle kitaplar mı yaptı ne
Kağıtlarda gidenlere içlenip ağlayan ben
Hayattaki ölümlerde put gibi duruyorum.
Ben canavar ruhlu muyum?
Bir ölü evinde tek söz söylenmeden
Put gibi duruyorum
Kimse anlamaz derdimi
Ben uzaklarda olmalıyım, çok uzaklarda
Bir yakınım öldü mü?
Behçet NECATİGİL
Günün Sözü
İnsanlar, kötülüğü arzuları güçlü olduğu için değil, vicdanları zayıf olduğu için yaparlar.
J.S. MİLL