Bir Şiir İçin Neler Verilmez

0
200

Değerli okurlarım, şiir; kulağa hoş gelen, üzen, düşündüren ölçülü, kafiyeli ya da nesir şeklindeki sözlerdir. Nesir de ölçü kafiye aranmaz ama çok anlamlı etkileyici eserlerdir. İlk şiirimi 16 yaşımdayken yazmıştım. Şiirin ismi “Kırmızı” idi…

Ruhumun her yerine nüfuz etti kırmızı,

Tanrı olsam boyardım, kırmızıya her kızı

Maziyi andıkça, içimi kaplar sızı,

Tanrı olsam koyardım, kırmızıya her kızı,

Altı kıtalık bir şiirdi. Diğerlerini hatırlamıyorum ama ilk kıtası buydu, yarım asır önce yazdığım ve aklımda kalan bu. Buna da şükür. Kişi kendine şairim demez, eseri hakkında bir şeyler anlatmaz, anlatırsa ona şair denmez. İçeriğinde her şey mevcuttur.

Hayat bir eleme süreci aynı zamanda. Nelerin gerçekten önemli, nelerin önemsiz olduğunu yaşayarak öğreniyoruz. Günlük yaşamın bin bir cephesinde kıvılcımlar uçuşur, ateşler yanarken, gönül kazanlarımızda bir çeşit damıtma işlemi durmadan yol kat ediyor kendiliğinden.

Son yıllarda benim imbiklerimden öyle damlalar oluşuyor ki, her biri bir ton ağırlığında adeta. Düştüğü yerden ses getiriyor. O nedenle birçok yapıtlarıma başka isim koyuyorum. Belki bir gün!

Efendim, şair, tek bir özel yaşamdan yola çıkarak, onu bütün bireyselliği içinde olduğu gibi dile getirir ama bunu yaparken, aslında bütün insanlığın yaşamını yansıtmaktadır. Tek bir özel yaşamla görünse bile, asıl ilgilendiği her yerde her zaman yaşananlardır. Böyle olunca da, dramatik şairlerin cümleleri özlü söz olmadığı halde, tıpkı özlü sözler gibi, toplum yaşamında sıklıkla rastlanır.

Şiirde asıl olan şairin duyuşu ve bu duyuşunu, başka türlü söylenmesine imkân vermeyecek biçimde dile getirerek bir şiir iklimi yaratmasıdır. Bir şiir hangi milletin eseri olursa olsun, başka bir dile çevrildiğinde içeriğini korur. Şiiri yaşatan da bu değişmeyen özüdür. Çeviri bir şiiri inceleyen iyi bir araştırmacı, daha ilk bakışta o şiirin doğum yerini bilir en azından sezer.

Çünkü içinde, yaratıldığı toplumun kültürü, o şiirin dokusuna işlemiştir. Şiirin kendine özgü konusu olmaz. Hatta sözcükler de olduğu söylenemez. Yani kelimeleri seçemeyiz, öyle bir şansımız yoktur. Şiir her şeyiyle bir özgürlüktür. Yeter ki, estetik, biçim ve duygunun uyumu olsun, düşündürücü olsun, bir yerlere varabilsin. Şiirler yazılırken düşünülür, düşünürken yazılır.

Şiir öylesine bir dilsel düzenlemedir ki, sözcüklerden biri çıkarılır ya da birinin yeri değiştirilirse, şiirin bütün büyüsü bozulur ve de etki alanı daralır. Her meslekte olduğu gibi, şiir yazdığını sanan, kendisine şair denilmesini isteyen o kadar çok “Yavşak” var ki, hesabı belli değil. Allah o insanları ıslah etsin. Sürç-i Lisan ettiysem af ola. Şiire başka bir zaman yine devam edeceğiz. Bir sayfa ile olmaz.

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

Gönül Köşemden

Duyguları Anlatabilmek

Değerli okurlarım, gökten rahmetin yağması insanları baharı müjdeliyor ama sürekli ve hızlı yağan yağmurları, o havalara fazla muhabbetim yoktur. Yarım asırdan beri iri yağmur tanesini elimde hapsetmeye bayılırım.

O iri yağmur taneleri beni pencerenin yanına çeker ve “Beni izle” der adeta. O iri yağmur tanelerinin bana verdiklerini kimse verememiştir. Çünkü o iri yağmur taneleri, yıllar süren yalnızlığımda ve pencerenin önünde onları izleyerek demlenmişimdir. Hepsi güzelde, o güzel manzara gönül yarama ve yalnızlığımı katmerleştiriyor. Bir kene gibi tüm uzuvlarıyla tenime perçinleniyor sanki.

öcal sanat11

Duyguları anlatabilmek zordur, bazen de imkânsızdır da. Öncelikle seninle eş değerde, seni saygıyla dinleyecek, soru sormayacak birileri gerekli. Boğazına, eline, diline ve de beline sahip olursan dünyada senden makbul kişi yoktur kanaatindeyim. Bununla beraber kaderden de şikâyetçi olmamalıyız.

Kaderin ne günahı olabilir ki. Ona yön veren, yönlendiren biraz da bizleriz. Yaşam biçimimiz, dünyaya bakış açımız, insanlarla olan ilişkimiz, sevmek konusunda ki maharetimiz çok etkilidir. Her önüne gelene selam vermenin belki bir sakıncası olmayabilir. Her önüne gelenle selam vermenin belki bir sakıncası olmayabilir ama her önüne gelenle çın-çın yapılmaz. İlerleyen dakikalarda duyguların zaafa uğrar, bunu kesin olarak söyleyebilirim.

Kasımpaşalı bir dostum vardı. Şimdi yükseklerde uçuyor. Eli kolu uzundu ve yalanın kralını söylerdi. Bir defasında “Duygulara fazla aldırmayacaksınız, demegoji yapacaksınız, yalan söyleyeceksiniz, iftira atacaksınız ve hatta gıybet yapacaksınız” demişti. Onu soyutlamıştık ve çoktandır da görmüyorum o şahsı!

Duyguları anlatabilmek, bir çalgıyı öğrenebilmek kadar zordur zaman-zaman. Bazen sözcükler kifayetsiz kalır, bazen de akordu bozuk bir keman gibi olur. Duyguları anlatmada kişilerin gönül zenginliği oldukça önemlidir.

Duygu anlatımında ailenin dışında birileriyle daha rahat edersin. Bu kişi erkek olabilir, kadın da. Hiç fark etmez, yeter ki bu insan adam gibi adam olsun. Duygularını anlatırken seni hayal kırıklığına uğratmasın. Vücut dili seni rahatsız etmesin.

Duygular, insanları başka âlemlere götürür. Bazen renkli rüyadır, hurilerin arasında geçer zamanın. Bazen de kâbus gibidir zebanilerle uğraşırsın. Dostum dediğin o kişiyle kadeh parlatırken, dünyada başka kimse yoktur ve alabildiğine hürriyetini yaşarsın. Konuşulanlar seni hem ağlatır ve hem de güldürür.

Ben, kapkaranlık yalnızlığımda o iri yağmur tanelerini izlerken, kaderimi düşünürken hiç gülmedim. Genelde ağladığımda söylenmez ama müthiş duygu yüklü olurum. Oturduğum yerden kalkmayı canım istemez. O yağmur damlalarının birinin avucumun içinde olması beni müthiş duygulandırır.

Duygularını anlatırken dostunun seni övmesi, yermesi söz konusu değildir. Sadece mazide kalmış bazı olaylar seni yıllarca gerilere götürmüştür. Hepsi o kadar. Mazi unutulmaz, unutulmamalıdır. Çünkü o bir ışık, bir rehberdir. İyisiyle kötüsüyle geride kalmıştır ama unutulmaz, unutulmamalıdır.

Duygularla baş başa kalabilmek için, bazen insanlardan uzaklaşmak gerekiyor. Kendinle, mazinle baş başa kalabilir misin? İnsanlardan uzak sakin bir ortamda kişinin kendisiyle derin bir sohbete girerken kandırmaca olmaz, olmamalı.

Bu yalnızlığı yaşarken biraz da kendi kendine gülmeli. Bir zamanlar yaptığım gibi. İnsanların yaratıcı bir güce sahip olduğunu korkmadan çekinmeden mırıldanabilmeli. Başkalarının yargılarına da fazla itibar etmemeli. Maziyi de hiçbir zaman unutmamalı…

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

Günün Nabzı

Kitapların Konumu ve Şiir

Emek verilerek yazılan kitaplarda doğru, güzel, iyi dediğimiz yüksek kültür değerlerinin dildeki anlayışları tespit edilmiştir. Bunların sadece söz de kalarak unutulması önlenmiş, yeni kuşaklara aktarımı sağlama bağlanmıştır. Kuşaklar edindikleri bilgi ve görgüleri birbirine aktarır. Gelenek dediğimiz de budur zaten.

Kültürün sürekliliğini, bir yazboz tahtası olmamasını sağlayan gelenek değil midir? Bunların yazıya da geçirilmesi çok önemlidir. Ancak, şiirlerin kendine has özellikleri vardır. Mütevazıdır, gözü yüksekte değildir. İyi bir şiiri kötü bir kâğıda, kötü bir biçimde basılmış olsa bile şiir olma niteliğini yitirmez, okuyucusunu bulur.

Çünkü ses uyumuna, zihinsel-duygusal çağrışımlara, imgelere dayalı bir türdür şiir. İnsan onu doğrudan zihniyle algılar. Yani film gibi değildir. Film göze ve kulağa hitap eder. Görüntüsü bozuk, sesleri anlaşılmayan bir film, beğeni kazanamaz. Herkes filmde oynar ama nedense şiir yazamazlar.

Günün Sözü

Hayal Olmayınca, Hakikat de Olmaz!

Öcal’dan İnciler

Güzel Sözlü Olanların Hepsi Şair Değildir.

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here