Bir Mustafa Kemal Portresi!

1
200

Attila İlhan, Mustafa Kemal’in “Milli kimliğini ve Asyalı vasfını” öne çıkartarak çizer “Kalpaklı Gazi” portresini “Hangi Atatürk” adlı eserinde.. İlhan’a atıfla, farklı Atatürk portrelerinin olduğunu hatırlatır Taha Akyol da “Ama Hangi Atatürk?” adlı kitabında..

Akyol, “Atatürk’ün değişik dönemlerde uyguladığı politikalar, bu politikaların anlatımı için geliştirdiği görüşler üzerine bir araştırma olduğunu” vurgular söz konusu kitabının önsözünde ve “herkesin kafasında değişik dönemlerden seçtiği görüşlerle çizdiği farklı Atatürk portreleri” olduğunu söyler.. Devamında bu durumu “normal ve kaçınılmaz” olarak değerlendirir ve bu değerlendirmesini “Avrupa Birliği” örneğiyle somutlaştırır: “Avrupa Birliği, Atatürk’ün muasır medeniyet projesidir diyenler de var, Atatürk Türkiye’sini yıkma projesidir diyenler de.  İkisi de duygularına ve görüşlerine göre seçme yapıyorlar.” Ve sözlerini şu yargıyla bitirir: “Ne tür duygulara sahipseniz, tarihi okuduğunuzda da buna göre hisleriniz oluyor..” (F. Aygündüz, Milliyet, Taha Akyol ile röportaj, 27 Ocak 2008)

Asım Aslan, Akyol’dan yıllarca önce, 1973 yılında yazdığı  “Sömürülen Atatürk ve Atatürkçülük” adlı kitabında, “Atatürk’ü istediğiniz kılığa sokabilirsiniz” başlığı altında şöyle der: “Kimi kişiler, Atatürk’ün çeşitli zamanlarda çeşitli nedenlerle yaptığı konuşmalarından kendi görüşlerine, kendi eğilimlerine uyan bazı sözlerini almakta ve onu yüzlerine maske yaparak büyük kurtarıcıyı alabildiğine sömürmektedirler..” (s.7 Şafak Y. Ank. 1993)

Tarihi okumalarda, “ne tür duygulara sahipsek ona göre hislerimiz” tabi ki olabilir.. Ve fakat bu; tarihi yazanların, yapana sadık kalmamaları anlamına gelmez! Burada “sadıktan” kastedilen anlam, öznel sadakat bağı değil, nesnel şahitlik boyutuyla “doğru sözlü” olmaktır.. Kaldı ki, tarihi yapan özneye sadakatle bağlı olan tarih yazarlarının, “nesnel” olmak bir yana kendi öznelliklerini de yitirdiklerini, “iliştirilmiş tarihçi” tamlamasından okuyabiliriz.. Ki bunun da tarih yazmak değil yazılmış tarihi sahip olduğu duygulardan hislenerek okumak olduğunu söyleyebiliriz.. Öte yandan, tarih ve toplum bilimlerinde, özneye atıfla, “o olduğu için öyle olmuştur veya o olmasaydı öyle olmazdı yahut onun yerine şu olsaydı” gibi varsayımlardan hareketle yargıda bulunulamayacağı ve tarihsel hareketin düz ve doğrusal bir çizgi üzerinden değil, “birbiriyle kesişen sayısız güç” çevriminden ilerlediği de tarih ve toplumbilimcilerin malumudur! Özetle ben; tarihteki Mustafa Kemal portresinin, tarihsel ve toplumsal koşulların bir sonucu olduğunu düşünüyorum.. “Milli kimliği ve Asyalı vasfı” belirgin “Kalpaklı Gazi” portrelerinin ise duygularımın ifadesi olduğunu söyleyebilirim..

Batının ünlü tarihçilerinden Prof. Arnold Toynbee, Mustafa Kemal’in tarihi portresini çizerken; onu önce “imkânsızı gerçekleştiren büyük devrimci” çerçevesi içine alır ve sonra imkânsızı resmeder: “Bin yıllık sürecin on yıllık bir zaman dilimine sığdırılması! Öyle bir an düşünün ki, Batı dünyasında Rönesans, reform, XII. Yüzyılın bilimsel ve kültür ihtilali, Fransız İhtilali ve endüstriyel ihtilallerin hepsi bir insan hayatının içine yığılmış olsun. İşte Atatürk, 1920 ile 1930 arasında bu kadar kısa süre içinde ve hiçbir ülkede uygulanamamış en ihtilalci programı gerçekleştirdi.” (Atatürk’ü Anlamak, H. Par, A. Önen, s. 273, Serhat Y, İst. 1981) Tarihçi Toynbee, 1921-1922 yıllarında  “Manchester Guardian” gazetesinin muhabiri olarak, “imkansızı gerçekleştirme” sürecinin tanığıdır aynı zamanda.. Yani? Hem görmüş Mustafa Kemal’i, hem de hissetmiş duygularını, düşüncelerini!  Dolayısıyla, Toynbee’nin, “uygarlıkların çevrimsel gelişmesi ve düşüşüyle ilgili çözümlemesine dayalı tarih felsefesi” anlayışını ortaya koyduğu on iki ciltlik “Tarih  Üzerine Bir İnceleme” adlı hacimli eserinin ilham kaynağı; birebir tanığı olduğu Mustafa Kemal önderliğinde Türk Milletinin emperyalizme karşı verdiği destansı kurtuluş ve kuruluş mücadelesi olabilir.. Zira Toynbee, temelinde;  “Tarihin, destansı mitik önderler ve tinsel mistik etkenler tarafından biçimlendirildiği ve imanlı toplumların her güçlüğü aşarak uygarlıklarını yükseltebileceklerini” bir tez olarak işler söz konusu eserinde..

Toynbee’nin tarih tezinin temelini oluşturan bu görüş, her bunalım çağında geçerli olabilir mi? Sorokin, bu soruya yanıt anlamında “Bir Bunalım Çağında Toplum Felsefeleri” adlı kitabında Toynbee’den şu paragrafı aktarır.. “Tarihsel incelemelerin akılla kavranabilir alanları, hem mekân hem de zaman içinde ulusal devletlerden, ya da şehir devletlerinden yahut başka her türlü siyasal topluluklardan daha büyük bir yayılımı olan toplumlardır.” (s.146, Sorokin, Türkçesi, Mete Tunçay, Göçebe Y. İst. 1997)

Toynbee’nin, “imkânsızı gerçekleştiren büyük devrimci” olarak nitelediği Mustafa Kemal, “Samsun’a çıktığım gün elimde maddi hiçbir kuvvet yoktu. Yalnız büyük Türk Milleti’nden doğan ve benim vicdanımı dolduran yüksek ve manevi bir kuvvet vardı” çerçevesi içinde “Bütün bu muvaffakiyet milletin azim ve imanıyla çalışmasını birleştirmesi neticesidir” resmiyle çizer  kendi portresini..

Buraya kadar yazılanları bir Mustafa Kemal portresinin çerçevesi olarak düşünebilirsiniz.. Çerçeveyi bırakıp resme baktığınızda, sahip olduğunuz duygulardan hislenmiş olarak  bir Atatürk portresi de siz çizebilirsiniz..

Selam ve saygılar…

1 YORUM

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here