Demokrasilerde ‘hakem’ millettir. Vatandaş, “31 Mart” günü belediye başkanlığı ve meclis üyelerini seçmen için sandık başına gidip son kararını verecek. Kentimizin kaderini tayin etme hakkı ve yetkisi vatandaşa ait olduğuna göre, “sorumluluk bilinciyle” hareket etmelidir.
Bu “hak ve yetkiyi” kullanırken de köklü ve gerçekçi çözümler getirebileceğine kanaat getirdiği belediye başkan adayını ince eleyip sık dokuyarak seçmelidir. Sandığa atılacak oyların hedefi şaşmamalı, kentimizin mutlu bir geleceği yakalama fırsatı elden kaçırılmamalıdır.
Sandıkla buluşacak her oy, bu kentte yaşayan insanlarımızın “umudu” olmalıdır. Son kararı verirken, “bir değil yüz değil, hatta bin kez” düşünülmelidir.
Seçmenlerimiz aldatılmak ve ileri zamanlarda “pişmanlık” duymak istemiyorlarsa kendi iradelerini başkalarının keyfine teslim etmemeleri ve vicdanlarıyla baş başa kalarak oylarını kullanmalıdır.
Oy kapmacada kimin eli kimin cebinde belli değil. Seçimlerin cilvesidir, doğal olarak her parti, oyları kendi yönüne doğru çekmenin yollarını arayacak, vatandaşı ikna etmek için kuşatma altına alacaktır. Ancak vatandaş, umut tacirlerine karşı kül yutmamalı, uyanık davranmalıdır.
Oy verme tercihlerini daha akıllıca bir temele oturtmalı ve takım tutar gibi taraftarlığı fanatizmin boyunduruğundan kurtarmanın, duygusal yaklaşımların önüne geçilmelidir.
Seçimler, siyasetçilerin yanlış ve eksik uygulamalarına karşı “caydırıcı ve uyarıcı” bir yöntemdir. Demokrasilerde emanet edilen makamın hakkının verilip verilmediğine bakılır.
Milletin sesini duyma zahmetinde bulunmayan, görev ve sorumluluğunu ciddiye almayan siyasetçiye, sandıkta bedeli ödetilmelidir. Çünkü demokrasinin gereği halk hesap sorar, siyasetçi de hesap verir.
Demokrasilerde “koltuğa ilelebet yapışmak” diye bir kural yoktur. Halk isterse emaneten verdiği görevi geri alır, bir başkasına devreder.
Vatandaş pazardan elma armut seçmiyor. Seçeceği belediye başkanının, karakaşına kara gözüne, fiziki görünümüne ya da ünlü olup olmadığına göre oy vermeyecek. Halk; dürüst, namuslu, çalışkan, haram lokmaya tenezzül etmeyen ve görevini layıkıyla yapabilecek bir şahsiyet arıyor.
Oylar körü körüne bol keseden tüketilmemeli, tasarruf tedbirleri alınarak oy israfına bir son verilmelidir. Geçmişte halktan aldıkları “oy kredisini” har vurup harman savuranların, kredilerini tüketenlerin, şimdi yumurta kapıya dayanınca hangi yüzle tekrar oy isteyecekleri merak konusu.
Vatandaş oy verirken geçmiş seçimlerden ders alarak aynı hatalara düşmemeli, oy konusunda tutumlu, hatta cimri davranmalıdır.
Duygusallık bir yana, bilinçli oy “akıllı oy’dur!” Şaşırmaz gideceği yeri bilir.