1)“İnsana özgü temel bir insani doğa var mıdır?” Düşünmeye yönelik bu sorunun yanıtı bağlamında ‘doğaya yönelerek’ soralım: Doğadaki diğer canlılardan farklı olduğumuzu düşünmede duyumsayarak fark edebiliyor muyuz? Farklı olduğumuzu fark ediyorsak o halde bu fark etme duyumsayışımız insani beyinsel özümüzde yerleşik olmalı.. Dolayısıyla bilinci; “her insanın özünde yerleşik; öncesinden sonrasına ‘yönelişindeışıyarak veya yönelişiniışıtarak’ farklılığını fark ettiren duyumsama yetisidir” anlamında tanımlayabiliriz..
2)Bu tanımın, maddesel gerçeklikten kopuk ‘soyut’ bir tanım olmadığını, “doğaya yönelerek yöneldiğimiz maddesel doğadan somut fark etme eylemli düşünsel duyumsayış fotoğraflamalarımızdan” çıkarsayabiliriz.. Kaldı ki ‘beyinsel özümüzde yerleşik’ derken, somuttan duyumsayışla düşünsel bir soyutlama yaptığımız da açıktır.. Ki temel insani doğamız da zaten; doğayı zihnimize kopyalayan, modelleyen ve yeniden kurgulayan bu düşünsel soyutlama yapabilme yetimiz anlamında bilincimizdedir..
3)Duyusal algı kayıtlarımızla oluşandüşünselfotoğraflama sürecimizin; gözlerimiz kapalı da olsa ana rahmindeyken başladığının ve gözlerimiz kapanıncaya dek dünyarahminde devam ettiğinin bireysel ve toplumsal tanıklarıyız.. Bu tanıklık, çocuklarımızın dünyaya gözlerini açtığında, “boş bir kağıt gibi” değil beyin defterinde, bebece çizilmiş ışıksal resimlerle geldiğini de kanıtlar.. Bu insanidoğa, birey olarak her bebeyi bir kimlik sahibi yapar.. Özetle, kimliğimizinsan olarak doğarız..
4) İnsani kişiliğimizi ise bu kimlik üzerinde inşa ederiz.. Dolayısıyla doğum öncesinden sonrasına, ‘yönelişlerimizde ışıyan veya yönelişlerimizi ışıtan’ duyumsayış yetimiz anlamıyla bilincimiz, bu süreçte oluşan kişiliğimizin de temel doğasıdır..
5)Bilinç üzerinde iki temel tezinolduğunu söyleyebiliriz.. Bunlardan ilkiözetle; ‘Beynimizdeki diğer canlılarla kıyaslanamayacak ölçüde yetkin olduğunu fark ettiğimiz bu algısal kayıtlama yetimizin aslında başlangıçta var olmadığını, biyolojik evrim sürecinde kazanılmış bir yetenek olduğunu, dolayısıyla insani bilincimizi içeren beynimizin, süreç içinde maddenin en gelişmiş formu olarak açığa çıktığını’ dile getirir.. İkincisi ise; ‘Bizi diğer mahluklara göre daha yaratılış anında en yetkin kılan algısal kayıtlama yetimiz bilincimizin, tohumsal özümüzde yerleşik bulunduğunu dolayısıyla bedensel nefsimizde beyin hücrelerimize nüfuz eden bu bilincin; Tanrısal bir nefha anlamında, insani yüceliğimizin bir ışığı olduğunu’ dile getirir..
6)Buradan, ister uzun meçhul bir biyolojik evrim süreci sonunda olsun, isterse maruf yaratılış anında olsun; her iki tez de diğer canlılarda olmayan duyumsal algı yetkinliğinin tümlüğü anlamında bilincimizin temel insani doğamız olduğu gerçeğinin kabul edildiğini söyleyebiliriz..
7) Bilinci içeren zihinsel emeğimizin bedensel el emeğine dönüşerek ışıdığı anlarda kopyalıyoruz doğayı, bilim üretiyoruz ışığında, teknolojik araçlarla güçlendiriyoruz bedenimizi.. İşte, yüksek dallardaki meyveleri toplayabilmeye yöneldiğimiz anda zihnimizde parlayan bilinç flaşıyla, elimizi kopyalayıp çektiğimiz ilk fotoğraf: Ağaç dalı tutan bir el! Toplayıcılık dönemimizden kalan budal tutan elinbilinçışığı vardır alın teri uygarlığımızın teknolojik tüm resimlerinde..
8)İnsani bilincimizin ışığıyla, vahşi doğanın karanlık cehalet ve rekabet arenasından uzaklaşıp, sevgi, barış, kardeşlik, yardımlaşma, dayanışma, paylaşma maruf değerlerini içeren medeni aydınlıkta toplumsal bir varlık olarak yaşamanın adıdır eğitim ve tadıdır emek.. Eğitimle tekâmül olur insan, emekle kâmil!
9)Doğulu veya Batılı eğitimci bilgeler, insanda “aklın nuru” adını verdikleri, soyutlanmış bir ışıktan söz ederler.. İnsan beyninde “bilme, anlama, dileme” yetisi olarak tarif edilen bu “nuru” da “ruh” olarak adlandırırlar. Ve “bu Tanrısal nefha, bu ışıklı özdür insanı; ilim, irfan marifet sahibi yaparak melekler karşısında yücelten” derler..
10)Bilinçle açarız gözlerimizi dünyaya.. Büyürüz, anne, baba ve öğretmenlerimizin uzun, özenli ve bilinçli emeğiyle.. Eğitimliemekle yetişir, yetkinleşiriz.. Yetkin insan oluşun özüdür emek! Her türden değere saygımızın temelinde de bu bilinç vardır zaten.. Ve zaten “değer de,billurlaşmış, dolayısıylaışıltılıinsan emeğinden başka bir şey değildir!”
11)Eğitim adına, bilincin soyut uyarılarla şartlandırılarak kayıtlanması insani değildir.. Çünkü insani eğitim, somut uyarımlar doğasında bilinci kayıtsız şartsız sürekli açık tutacak diğer ifadeyle her türden ‘yönelişinde ışıyacak veya yönelişini ışıtacak’ bilinçli emektedir..
Selam ve saygılar… ozdemirgurcan23@gmail.com
muhteşemmmmmmm