Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Bu sabah dün ve ondan önceki gün kadar gururluyum, özelim ve güzelim. Çünkü bendeniz bir cumhuriyet çocuğuyum. Anneme çok teşekkür ediyorum beni tamda cumhuriyet bayramında doğurduğu için… Günlerce sancılanmış, sonunda sabaha doğru bendeniz gözlerini dünyaya açmışım. Ne güzel ki hem özlenen hem de istenen bir çocukmuşum! Heyecan, gurur ve sevinçle kutlanan bayrama, bende dahil olmuşum ilk anlarımdan itibaren. Bu yüzden kendimi çok özel hissederim her bayram. Bu yüzden bazılarının abuk sabuk konuşmalarına kulak asmam “iftiralarınızla boğulun” demem “Allah size akıl versin “cahil” diye nitelediğiniz bütün Cumhuriyetçiler en az ben kadar sözlerinize zerre değer vermez” der geçerim. Ama bu cürete de ta içten hayret ederim. Nasıl insanlar korkmadan, utanmadan, istedikleri gibi konuşabiliyorlar, suçluyorlar, iftara atıyorlar ona şaşarım! Hoş zaten son zamanlarda yalnızca şaşıyoruz aklımız almıyor, yüreğimiz, vicdanımız el vermiyor.
Zaten askerimiz Suriye’de; yüreğimiz onlarda, ateşkes var ama yine de şehitlerimiz gelmeye devam ediyor, evlere yine ateşler düşüyor, yine yangın yerine, harabeye çeviriyor yürekleri.
Ve biz cumhuriyet bayramımızı kutlarken çorapsız ayaklarında yırtık çarıkları, bir lokma kuru ekmekleri ama dağları deviren inançları ile bizi bu günlere taşıyan, uğrunda can verebileceğimiz bir vatan armağan eden Atatürk ve silah arkadaşlarını hiç bitmeyecek bir minnetle ve özlemle ve teşekkürle anıyoruz.
Ve sevgili okuyucularım bu güzel havalar tehlike saçıyor azıcık terleseniz “pat” hastasınız bu yüzden Orhan Veli şiirindeki gibi bu havaların bizi mahvetmesine izin vermeyelim. Diyeceğim ama bendeniz çoktan izin verdim gibi hapşı tıkşı ve baş ağrısı ile uyandım. İlaca, aşıya ve şunun sapı, bunun çiçeği muhabbetlerine karşı olduğum için. Normal şartlarda vücudumun direncini yükseltmeye çalışacağım sadece. Azıcık hareket, çok değil azıcık sağlıklı gıda, azıcık temiz hava ve dinlenme, azıcık doğru nefes ve sağlam vicdan, işte ilacım ve bendenizce ilaçların şahı.
Ve şimdi sağlıkla, sevgiyle kalalım. Birlik ve beraberlikle ayrımsız, gayrımsız. Yase
& & & & &
Bu Arkadaşlığın Elidir!!
Bir lise öğretmeni günün birinde derste öğrencilerine bir teklifte bulunur: “Bir hayat deneyimine katılmak ister misiniz?” Öğrenciler çok sevdikleri hocalarının bu teklifini tereddütsüz kabul ederler. “O zaman” der öğretmen. “Bundan sonra ne dersem yapacağınıza da söz verin.” Öğrenciler bunu da yaparlar. “Şimdi yarınki ödevinize hazır olun. Yarın hepiniz birer plastik torba ve beşer kilo patates getireceksiniz!”
Öğrenciler, bu işten pek bir şey anlamamışlardır. Ama ertesi sabah hepsinin sıralarının üzerinde patatesler ve torbalar hazırdır. Kendisine meraklı gözlerle bakan öğrencilerine şöyle der öğretmen: “Şimdi, bugüne dek affetmeyi istemediğiniz her kişi için bir patates alın, o kişinin adını o patatesin üzerine yazıp torbanın içine koyun.”
Bazı öğrenciler torbalarına üçer–beşer tane patates koyarken, bazılarının torbası neredeyse ağzına kadar dolmuştur. Öğretmen, kendisine “Peki şimdi ne olacak?” der gibi bakan öğrencilerine ikinci açıklamasını yapar: “Bir hafta boyunca nereye giderseniz gidin, bu torbaları yanınızda taşıyacaksınız. Yattığınız yatakta, bindiğiniz otobüste, okuldayken sıranızın üstünde.. hep yanınızda olacaklar.”
Aradan bir hafta geçmiştir. Hocaları sınıfa girer girmez, denileni yapmış olan öğrenciler şikayete başlarlar: “Hocam, bu kadar ağır torbayı her yere taşımak çok zor.”
“Hocam, patatesler kokmaya başladı. Vallahi, insanlar tuhaf gözlerle bakıyorlar bana artık.”
“Hem sıkıldık, hem yorulduk…”
Öğretmen gülümseyerek öğrencilerine şu dersi verir: “Görüyorsunuz ki, affetmeyerek asıl kendimizi cezalandırıyoruz. Kendimizi ruhumuzda ağır yükler taşımaya mahkûm ediyoruz. Affetmeyi karşımızdaki kişiye bir ihsan olarak düşünüyoruz, halbuki affetmek en başta kendimize yaptığımız bir iyiliktir…”
& & & & &
Allah’ım! Konuş Benimle!
Bir gün, bir adam ellerini açıp yalvardı: “Allah’ım! Konuş benimle!”
Tam o sırada bir çayırkuşu adamın bahçesinde en son şarkısını söylüyordu. Ama adam çayırkuşuna hiç kulak vermedi ve yakarmaya devam etti: “Allah’ım! Benimle konuş!”
Az sonra hava aniden kapandı, gök gürültüsü ve şimşekle birlikte kuvvetli bir yağmur başladı. Fakat adam bunlara hiç aldırış etmedi, yakarmaya devam etti: “Allah’ım! Seni görmeme izin ver!”
O böyle yalvarırken, sağanak yağmur sona ermiş ve güneş bütün ihtişamıyla ışıklarını adamın evine kadar taşımaya başlamıştı. Fakat adam bu manzaraya aldırış bile etmedi. Her gün gördüğü bir şey değil miydi bu? Yalvarmaya devam etti adam: “Bana bir mucize göster Allah’ım!”
Böyle yalvarırken, yakınlardaki evlerden birinden yeni doğmuş bir bebeğin ağlayışları geliyordu kulağına ama o bunu da fark etmedi. Üzüntüsünden ağladı, ağladı… “Cevap ver bana Allah’ım! Burada olduğunu bilmemi sağla!”
Tam o an, bir kelebek gelip adamın koluna konmuştu. Ama görmemekte, duymamakta ve bilmemekte ısrar eden adam öbür eliyle kelebeği iteleyip kovdu. Sonra da: “Allah’ım! Neden, neden bana bir cevap vermiyorsun?” diye ağlayıp, yakınmaya devam etti…
Ravindre K.
& & & & &
Sadece
Sadece bu sabah için, içimden ağlamak geldiği halde yüzünü gördüğümde gülümseyeceğim. Sadece bu sabah için, ne giymek istediğinin seçimini sana bırakacağım ve gülümseyerek ne kadar yakıştığını söyleyeceğim. Sadece bu sabah, çamaşırları yıkamaktan vazgeçip seninle parkta oynamaya gideceğim. Bu sabah bulaşıkları lavaboda bırakıp bulmacanın nasıl çözüldüğünü bana öğretmeni izleyeceğim. Öğleden sonra telefonun fişini çekip bilgisayarı kapatacağım ve arka bahçede oturup seninle köpükten balonlar uçuracağım.
Bu öğleden sonra dondurma arabası için çığlıklar attığında sana hiç kızmayacağım ve gelirse bir tane alacağım Bu öğleden sonra büyüdüğünde ne olacağın hakkında hiç canımı sıkmayacağım. Yada seni ilgilendiren konularda ikinci bir düşünce üretmeyeceğim. Bu öğleden sonra kurabiye pişirirken bana yardım etmene izin vereceğim ve tepende dikilip düzeltmeye çalışmayacağım. Bu öğleden sonra Mc Donald’s a gideceğiz ve iki tane çocuk menusu isteyeceğiz ki, iki oyuncak alabilesin.
Bu gece seni kollarımda tutacağım ve nasıl doğduğunu seni ne kadar çok sevdiğimi anlatacağım. Bu gece küvette suları sıçratmana izin vereceğim ve sana hiç kızmayacağım. Bu gece geç saate kadar oturmana ve balkonda oturup yıldızları saymana izin vereceğim. Bu gece yanına uzanıp en sevdiğim TV programlarını bir kenara bırakacağım. Bu gece sen dua ederken parmaklarımı saclarında dolaştırıp bana en büyük armağanı verdiği için Tanrıya şükredeceğim.
Kayıp çocuklarını arayan anne ve babaları düşüneceğim Yatak odaları yerine çocuklarının mezarlarını ziyaret edenleri ve hastane odalarında donuk bakışlarla, daha fazla içlerinde tutamadıkları çığlıklarıyla hasta çocuklarını seyreden anne babaları düşüneceğim. Ve bu gece yanağına iyi geceler öpücüğü kondurduğumda seni biraz daha sıkı ve biraz daha uzun tutacağım kollarımda Tanrıya senin için teşekkür edip bize yalnızca bir gün daha vermesi için yakaracağım…
Günün Şiiri
Güzel Havalar
Beni bu güzel havalar mahvetti,
Böyle havada istifa ettim
Evkaftaki memuriyetimden.
Tütüne böyle havada alıştım,
Böyle havada aşık oldum;
Eve ekmekle tuz götürmeyi
Böyle havalarda unuttum;
Şiir yazma hastalığım
Hep böyle havalarda nüksetti;
Beni bu güzel havalar mahvetti.
Orhan Veli KANIK
Çalabın aşkı benim
Bağrımı baş eyledi
Aldı benim gönlümü
Sırrımı faş eyledi.
Hergiz gitmez gönülden
Hiç eksik olmaz dilden
Çalap kendi nurunu
Gözüme tuş eyledi.
Yunus EMRE
Beni bende demem, bende değilim
Bir ben vardır bende, benden içeri.
Nereye bakar isem dopdolusun
Seni nereye koyam benden içeri.
Yunus EMRE
Ey aşk delisi olan,
Ne kaldın perakende
O seni deli kılan gene sendedir sende
Yunus EMRE
Günün Fıkrası
Temel Banka Soymuş
Temel banka soymak suçundan yargılanıyormuş, son celsede hakim delil yetersizliğinden Temel’in tahliyesine karar vermiş. Temel bunu duyunca çok sevinmiş ve bağırarak hakime; “Uy cözünü sevdigumun hacim beyi , yani şimdi bu paralar penim oldu değil mu?”
& & & & &
Temel, Fransız ve İngiliz 6 yıl hapse girerler. 6 yıl hapsi yer ve çıkarlar. Çıktıklarında nerede kalacaklarını aralarında tartışırken Fransız atılır: “Benim 6 bin katlı binam var isterseniz oraya gidelim”
İngiliz: “Benim de 850 bin katlı binam var isterseniz oraya gidelim” demiş
Temel: “Haçen uşaklar kavga edeysuz ama benim bir binam var hapse girmeden önce aşagı tükürdüm hala yere düşmedi” demiş.
Günün Sözü
Sözcüklerin gücünü anlamadan insanların gücünü anlayamazsınız.
Confucus
Can vilayetlerinde gökler vardır ki bunlar bu dünyanın göklerine hakimdirler.
Mevlana