Bizdeki “siyaset anlayışı” genellikle oynaktır. Bazı politikacı tipleri arsız ve yüzsüzdürler. Hiç çekinmeden, sıkılmadan “dansöz” gibi bir o yana bir bu yana kıvırtmayı adet edinmişlerdir.
Bu tip politikacılar, “ayarı bozuk” saat gibidir; elverişli bir ortam bulduklarında nabza göre şerbet verir, kılıktan kılığa girer, her telden çalıp oynarlar. İnkâr ve yalan üzerine kurulu politikanın izinden giderler. Hedeflerine ulaşınca da dün söylediklerini bugün unutuverirler. Her nedense hafıza kaybına uğramış görüntüsü verirler.
Politikacıların ağzından çıkan her sözün doğruluk ve samimiyet derecesi, o siyasetçinin “karakteriyle” ilgilidir. Güvenilir bir kişiliğe sahipse itibar, değilse tepki görür.
Politikada ideal, ilke ve söylemler arasında bağ kurulup, ahenkliğin sağlanması gerekir. Politika ihmal, keyfiyet ve tavizlerle geçiştirilemeyecek kadar hassas bir kurumdur.
Örneğin bir belediye başkanı düşünün ki, seçim öncesi hayal ürünü pembe tablolar çizerek vaatlerde bulunuyor, koltuğa oturduktan sonra yan çiziyor ve vaatlerinin arkasında durmayıp halkın beklentilerine yanıt veremiyorsa, onu bu makama getiren siyasi partinin saygınlığını zedeler.
Çünkü saygınlık çok önemlidir. Seçenle seçilen arasında güven ortamını sağlayacak öncelikler arasındadır. Kendini kanıtlamış, halkın sevgisini kazanmış bir belediye başkanı her zaman zirvede kalır. Saygınlık yitirilmişse bunun adı “siyasi iflas”tır.
Bir belediye başkanı, toplumun karşısındaki davranışlarıyla şüpheye yer vermeyecek kadar kendinden emin olmalıdır. Halktan uzaklaşma yerine yakınlaşma, her alanda gizlilik yerine ve özellikle parasal konularda uygulayacağı şeffaflık, o belediye başkanını yüceltir, vatandaşın gönlünde taht kurar.
Eğer bir belediye başkanı yan gelip yatıyorsa, oturduğu makama gölge düşürmüşse, itibardan sonra iktidardan da düşer.
Halkın referansı çok ama çok önemlidir. Yanlış adayla seçime girme hesapları sandıktan döner. Seçmen kimsenin gözünün yaşına bakmaz, “sütten ağzı yanınca, yoğurdu üfleyerek yiyecektir!.” Ismarlama, torpilli ama “defolu, raf ömrünü doldurmuş yıpranmış ve pas tutmuş” bir belediye başkanını adaylığa montajlamak, toplumun umutlarını söndürür.
Yeni yüzlerle vitrin değişikliği, en azından halka umut ve heyecan verir. Aksi halde vatandaş sandıkta STOP işaretini vermekten kaçınmaz.
Siyaset gerçekler üzerine yapılır. Amaç hizmet ve icraat yapmak değil de, koltuğu kapmak ise, “ehliyet ve liyakat” anlamsızlaşır.
Eli yüzü düzgün, rüşvet ve yolsuzluklardan uzak, şaibesiz, dürüst ve çalışkan, namuslu, itibarlı, bilgi ve becerileriyle kentin sorunlarını kökünden çözüme ulaştırabilecek bir belediye başkanına şiddetle ihtiyaç vardır. Seçim kazanmanın tek çaresi budur!..