Bazen Böyle Oluyor

0
89

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Havalar ısınıyor, hatta kimine göre çok sıcak, uzmanlar uyarıyor hava değişikliğine “dikkat” diye. Hepimiz de hepimizi uyarıyoruz. Ama uyarıya uyan var mı?  Bence yok. Aslında ben deniz önlem alıyorum… Kendimi o kadar korumaya alıyorum ki, kendi bataklığıma gömülüyorum karabataklar gibi. Azıcık kendime gelince başımı kaldırıp dünyaya bakıyorum sonra yeniden batağıma dönüyorum.

Bu yılı en verimsiz yılım olarak kaydediyorum. İçinde bulunduğumuz kargaşada tabi en büyük etkenlerden biri oldu verimsizliğimde. Kendimi çok kaptırdım aslında dünyada gelişen olaylara. Resim yapmak için en ufak bir dürtü bir istek doğmadı bu yüzden içimde, hatta resim çekmek bile. Ve sevgili limon, nar ağacıma, maydanozlarıma, nanelerime bile  sevdam eskisi gibi değil artık. Yalnızca düşünüyorum, bazen kara, kara bazen felsefe, bazen tasavvuf takılıyorum ama kesinlikle bu arada hep hapşırdım beynim eriyor sandım. Deste, deste kağıt  mendil tükettim ve sürekli okudum. Aslında özlemiştim gece gündüz kitap okuduğum zamanları ve işte o zamanlardayım bu zaman. Gözlerimden yaş gelene dek okuyorum.

Herkes soruyor atölyen kapalı nerdesin diye. Herkese ayrı-ayrı yanıt vermiyorum tabi. Ama içim gidiyor bir tek fırça darbesine. Atölyemi arkadaşlarım “karabatak” durumumdan kurtulmamı sağlamak için temizledi, tabloların tozunu aldı. Akladı pakladı. Hatta kahve makinesini ve kahve takımlarını hazırladı. Ama bende “tık” yok. Atölyem şimdi yine toz içinde. Arkadaşlarım rüşvet teklif ediyorlar. “Sen çalışmaya başla dile bizden ne dilersen” diye. Keşke bir şey dileyebilecek durumda olsaydım ya da onların elinde sihirli bir değnek olsaydı ve gerçekten ne dilediğimi bilip onu gerçekleştirebilseydiler… Dün yine heykel alanına gittim. İskender beyle ufak bir söyleşi yaptık. Heykel üzerine, resim üzerine, istediğim takdirde Ağustos ayı içinde artık gelenekselleşen Arsuz Füsun Sayek etkinliklerinde resimlerimi sergileyebileceğimi söyledi. Başka zaman bu teklif ben denizi çok etkilerdi çok sevinirdim. Ama kendimi çok tutuk ve heyecansız algıladım. Sanki ben, ben değilim. İçimde bir yabancı dolaşıyor. Ya da belki gerçek ben… Tanımadığım ama gerçek olan ben. Dışarıda şimdi?!

İşte önlem alın diyor ya uzmanlar hava değişikliğine karşı bence hava, mava bahane. Her şey insanın kafasında kendi öz benliğinde, hastalıklarda bunalımlarda… Bu yüzden sağlam kafa diyorum tek kelime ile ve tabi sağlam vücut. Bunun içinde spor şart. Abartmadan ama.

Ve sevgili okuyucularım. Düşünüyorum, atölyemdeki bütün resimleri satışa sunmayı. Lösemili çocuklar yararına. Tabi  azıcık zaman istiyorum bu karabatak durumları sonsuza dek sürmeyecek kuşkusuz. Bir dürtü gerekiyor bana ve çocuklar en büyük zaafım onlar için kesinlikle Allah’ın izni ile döneceğim.

Şimdi azıcık şiir okumaya ne dersiniz dün hazırladıklarım değil çünkü onları kaybettim. Bugün başka şiirler var dağarcığımda paylaşacak. Ve sevgili okuyucularım şimdilik sağlık, sevgi, birlik ve beraberlik içinde kalalım. Yase

& & & & &

Başarı Zenginlik ve Sevgi

Alışverişe gitmek üzere evden çıkan bir kadın, kapısının karşısındaki kaldırımda oturan bembeyaz sakallı üç yaşlıyı görünce önce duraksadı, sonra onları, tüm içtenliğiyle evine davet etti; “Burada böyle oturduğunuza göre, üçünüz de kesinlikle acıkmış olmalısınız”, dedi. “Lütfen içeri gelin, size yiyecek bir şeyler hazırlayayım.” Üç yaşlıdan biri, kadına, eşinin evde olup olmadığını sordu. Kadın, eşinin biraz önce çıktığını, şu anda evde olmadığını söyledi. Yaşlı adam, başını iki yana salladı; “Eşiniz evde değilse, biz de davetinizi kabul edemeyiz”, dedi.

Akşam eşi geldiğinde, kadın karşı kaldırımdaki yaşlı adamlarla arasında geçen konuşmayı anlattı. “Senin evde olmadığını öğrenince, içeri girmek istemediler” dedi. Yaşlı adamların bu davranışlarını öğrenince, kadının eşi üzüldü. “Bir bakıversene dışarı”, dedi. “Hâlâ ordalarsa, şimdi davet edebilirsin eve.” Kadın kapıyı açar açmaz, karşı kaldırımdaki bembeyaz sakallı üç yaşlıyla yeniden karşılaştı. “Eşim geldi, şimdi evde” dedi ve onlara davetini yineledi; “Yemeğimizi birlikte yemek için sizi şimdi davet edebilir miyim evimize?” Kadının davetine yaşlılardan biri yanıt verdi; “Biz hiçbir eve üçümüz birlikte gitmeyiz”, dedi ve kısa bir duraksamadan sonra, bir açıklama yaptı; “Sağ yanımdaki bu arkadaşımın adı, zenginliktir. Bu yanımda oturan arkadaşımın adı başarı, benim adım ise sevgidir.

Kendini ve arkadaşlarını tanıttıktan sonra sevgi, kadına ilginç bir öneride bulundu “Şimdi evinize gidin ve eşinizle baş başa verip, bir karara varın” dedi. “İçimizden sadece birimizi davet edebilirsiniz evinize. Hangimizi davet etmek istediğinize karar verin, sonra gelin, kararınızı bize bildirin.” Kadın, sevginin önerisini eşine anlattığında, adam sevinçten göklere fırladı. “Aman ne güzel, ne güzel”, dedi. “Hangisini davet edeceğimizi bize bıraktıklarına göre, biz de içlerinden zenginliği davet ederiz ve evimiz de bir anda zenginliğe kavuşmuş olur.”

Eşinin kararı, kadının hiç de hoşuna gitmedi. “Başarıyı davet etsek, daha mantıklı bir karar vermiş olmaz mıyız, kocacığım?”, dedi. Kayınvalidesiyle, kayınpederinin bu konuşmasına, içerideki odada bulunan gelinleri de kulak misafiri olmuştu. Koşarak içeri girdi ve o da kendi önerisini söyledi; “En doğru karar, sevgiyi davet etmek değil midir?”, dedi. “Düşünsenize, evimiz bir anda sevgiye kavuşacak”

Gelinin bu önerisi, kayınpederin de, kayınvalidenin de çok hoşlarına gitti. “Tamam, en doğru karar bu olacak” dediler. Sevgiyi davet edelim…” Kadın kapıyı açtı ve üç yaşlıya birden sordu; “İçinizde hanginiz sevgiydi? Onu davet etmeye karar verdik. Lütfen buyursun…” Sevgi ayağa kalktı, eve doğru yürümeye başladı. Arkadaşları da ayağa kalktılar ve sevginin arkasından, onlar da eve doğru yürümeye başladılar. Kadın, büyük bir şaşkınlık ve heyecan içinde, zenginlikle başarıya sordu; “Siz niçin geliyorsunuz? Ben yalnız sevgiyi davet etmiştim.”

Kadının bu sorusuna, üç yaşlı birlikte yanıt verdiler; “Eğer içimizden yalnız zenginliği ya da başarıyı davet etmiş olsaydınız, davet edilmeyen ikimiz dışarıda bekleyecektik. Fakat siz sevgiyi davet ettiniz. Bu durumda üçümüz birden gelmek zorundayız evinize.” Ve kadının “niçin?” diye sormasını beklemeden, zenginlik ve başarı sözlerini şöyle sürdürdüler; “Çünkü sevginin olduğu her yerde, biz zenginlik ve başarı da her zaman, onun yanında oluruz.

Günün Şiiri

İstanbul
geldi dört güvercin
suda yıkanmak için.
su mahpushane yalağındaydı.
ve güneş
güvercinlerin
gözünde, kanadında, kırmızı ayağındaydı.
girdi dört güvercin
yıkanmak için
suyun içine.
ve kederli toprakta dört insan
baktı dört güvercine.
güvercinler hep beraber
güneşi taşıyıp kırmızı ayaklarında
uçabilirler.
durdurmaz onları demir ve duvar.
güvercinlerin yumuşak kanatları var.
ve kanatlar
şimdi bur da, şimdi damın üzerinde.
insanların kanatları yok
insanların kanatları yüreklerinde.
dört güvercin
güneşe varmak için
yıkandı, uçtu sudan.

Nazım Hikmet RAN

Mavi Gözlü Dev

minnacık kadın ve hanımelleri
o, mavi gözlü bir devdi,
minacık bir kadın sevdi.
kadının hayali minacık bir evdi
bahçesinde abruliii
hanımeli açan bir ev…
bir dev gibi seviyordu dev.
ve elleri öyle büyük işler için
hazırlanmıştıki devin
yapamazdı yapısını
çalamazdı kapısını
bahçesinde ebrulii
hanımeli açan evin…
o, mavi gözlü bir devdi,
minacık bir kadın sevdi.
mini minacıktı kadın, rahata açıktı kadın.
yoruldu devin büyük yolunda.
ve elvede deyip mavi gözlü deve,
girdi bir cücenin zengin koluda
bahçesinde ebrulii
hanımeli açan eve
şimdi anlıyor ki mavi gözlü dev.
dev gibi sevgilere mezar bile olamaz,
bahçesinde ebrulii
hanımeli açan ev…

Nazım Hikmet RAN

Yine Ölüme Dair

zevcem,
ruhu revanım
hatice pîrâyende,
ölümü düşünüyorum,
demek ki arteryo skleroz
başlıyor bende…
bir gün
kar yağarken,
yahut  bir gece,
yahut bir öğle sıcağında,
hangimiz ilkönce,
nasıl ve nerde öleceğiz?
nasıl ve ne olacak
ölenin son duyduğu ses,

son gördüğü renk,
kalanın ilk hareketi
ilk sözü
ilk yediği yemek?
belki de birbirimizden uzakta öleceğiz.
haber
çığlıklarla gelecek,
yahut da ima edecekler,
ve kalanı yalnız bırakıp gidecekler…
ve kalan

karışacak kalabalığa.

yani efendim, hayat…
ve bütün bu ihtimâlât
1900 kaç senesinin
kaçıncı ayı
kaçıncı günü
kaçıncı saatinde?

zevcem,
ruhu revanım
hatice pîrâyende,
ölümü düşünüyorum,
geçen ömrümüzü düşünüyorum.
kederli
rahat  ve hodbinim.
hangimiz ilkönce
nasıl
ve nerde ölürsek ölelim,
seninle biz
birbirimizi
ve insanların en büyük dâvasını sevebildik

-dövüştük onun uğruna-
«yaşadık»

diyebiliriz.

Nazım Hikmet RAN

Günün Fıkrası

Temel üniversite sınavlarına girmiş. Her soruda yazı tura atarak cevaplar vermiş. İki saat sonra öğrencilerin çoğu sınav kâğıdını verip salonu terk etmiş Temel hala yazı tura atıyordu… Öğretmen gelmiş başına dikilmiş; “Temel hepsine yazı tura atıyorsun bitiremedin mi?” Temel; “Hocam bir saat önce biturdum ama cevaplarını kontrol edeyrum…”

Günün Sözü

Tanrıların gazabına uğramayan günahkârlar yalnız sevgililerdir.
Eflatun

Damla damla sevgili. Bir gün akıp gideceğiz hayata. Duvarlar yıkılacak, açılacak bütün kapılar bilesin. Benim yüreğim sensin şimdi, seni vurur durur. Ve yine damla damla çoğalıyorsun içimde.
Yılmaz Güney

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here