Bağımsız  Adaylar, Sayın Emilhan Güçlü  ve Sayın Emine Ülker Tarhan’dan Derlediğimiz Bir Buket Siyaset…

1
171

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Milletvekili adayları yoğun bir çalışma temposuna girdiler; partilerine kızanlar istifa edip bağımsız oldular. Hepsine hayırlısı diyoruz. Oylar kaç parçaya bölünecek bu durumda anlaşılır gibi değil. Görünen o ki kimsenin de pek umurunda değil. Herkes koskocaman bir buket umut yüklenmiş ilerliyor; önündeki taşlara, çukurlara, su birikintilerine aldırmadan. Yaşanmışlıklar çok şükür ki bendenizi boş hayaller kurmaktan her zaman korumasa, onların tuzağına düşmemi engellemiştir. Bu yüzden gördüklerim hayal gücümü zorladığından yalnızca anlamaya çalışıyorum, hayallerini yüklenmiş önüne bakmadan gidenleri. Empati yapamıyorum. Çünkü kendimi onların yerine koyduğumda kendimde karşılık bulamıyorum! Özgüvenlerine hayranım ve azıcık kıskanıyorum zahir ki böyle düşünüyorum?

emilhan güçlü

Yani şimdi Vatan Partisinden Sayın Emilhan Güçlü aday. Tanıdığım en yerini hak eden insanlardan biridir Sayın Emilhan Güçlü ve mecliste görmekten onur duyacağımız bir isim. Ve kesinlikle desteklenmesi gereken… Tabi ki bunu söylemeye hakkım yok, kimsenin de söylemeye hakkı yok ama şahsen bendeniz, partime kızıp bağımsız aday olmazdım. Gücümü partime yönlendiremiyorsam en azından aynı görüşü paylaştığım bir adaya destek olabilirdim diye düşünüyorum. Tabi bu kendi görüşüm; sakın yanlış anlaşılmasın. Ve bu hayal değil. Sayın Emilhan’ı mecliste göreceğimize inanıyorum. Parti gözetmeden isim olarak bile olsa Sayın Güçlü bunu hak ediyor ve bizi çok güzel temsil edeceğine inanıyorum.

Nasıl ki hiç kusura bakmasın Sayın Mevlüd  Dudu’nun bizi temsil edemediğini düşünüyorsam. Bunu yalnız bendeniz değil,  görüşüp konuştuğum insanların çoğu bunu söylüyor. Ve aslında CHP yönetimine bu yüzden  çok kızanlar var. Ve oylarını ve çevrelerini kesinlikle  Sayın Refik Eryılmaz’a yönlendireceklerini söylüyorlar hem de gerine, gerine. Ve, Vatan partisine. Önceleri oylarını HDP’ye vereceklerini söyleyenler keskin bir dönüş yaptı en azından bendenizin gördüğü kadarı ile. Aslında dengeler alt üst. Partiler içten içe kaynarken seçmenlerde içten içe kaynıyor. Ve kafalardaki düşünceler ancak önümüzdeki günlerde netleşebilir diye düşünüyorum.

yase- emine tarhanVe sevgili okuyucularım. Geçtiğimiz Cuma günü HRT’de Anadolu Partisi Genel Başkanı ve ilk kadın parti kurucusu sayın  Emine Ülker Tarhan Hanım Ali Yolcu’nun konuğu idi. İzlemişsinizdir. Antakya ve İskenderun’da bazı açılışlar yapmak ve partisini anlatmak için gelmişti. Baştan sona izledim programı, tespitlerine, amaçlarına kesinlikle katıldım. Güzel bir söyleşi idi. İçten ve sakin, açık-açık anlaşılır şekilde anlattı Sayın Yolcu’nun sorularını beklemeden. Çünkü Sayın Yolcu bir soru sorana dek leb demeden leblebiyi anlayan Sayın Tarhan yanıtı yetiştiriyordu bütün sükûneti ve içtenliği ile. Bir ara hâkimliği  sırasında  verdiği kararlarda pişmanlık duyduğu şeyler var mı diye sordu Sayın Yolcu. Emine hanım kesin bir dile “hayır” dedi.

Buna çok dikkat ettiğini, özgürlüklerin çok değerli olduğunu ve öylesine bu doğal hakkın gasp edilmesini  onaylamadığını anlatırken o dönemde yaşadığı duygusal bir anısını paylaştı. Nerdeyse gözleri dolarak… Baya ağır bir hırsızlık suçu ile karşısına getirilen genç bir çocukla arasında geçen olay  şöyleydi. Ancak öncesinde  Emine hanım özgürlükleri  anlatırken şöyle bir örnek vermişti; “Düşünün ki asansörde on dakika mahsur kaldınız. Nasıl bir  telaş, nasıl bir korkuya kapılırdınız değil mi? Değil ki suçsuz olarak içerde kalmak, hem de  yıllarca bu korkunç bir şey! İşte o çocuğu bunları düşünerek içeri atmak istemiyordum, o kadar masum görünüyordu ki ancak suçu ağırdı. Ve çocuğa bir şans vermeğe karar verdim. Onu şimdi serbest bırakacağımı ama ertesi gün gelmeye söz vermesi gerektiğini söyledim aksi halde onu içeri atmak zorunda kalacaktım. “Gelirim hakim teyze” dedi. Çocuğa güvendim oda güvenimi boşa  çıkarmadı ertesi gün sabahtan ofisimdeydi. O çocuk eminim bir daha asla suç işlememiştir.”

Daha sonra Emine Hanım Partisini anlatırken, Bandırma gemisi ile yola çıktık benzetmesini yaptı, yoksul, yorgun, kırık dökük ancak umut dolu. Ve sonunda Anadolu Partisi olarak bütün halkları kucakladığını söyledi ve Antakya’da dolaşırken içtiği nefis çayları övdü. Hatay’ın dokusunun zarif ve bağlayıcı olduğunu söylerken aslında yabacısı olmadığını çocukluğunun Tarsus’ta geçtiğini söyledi. Ve oradaki  zarif yaşamından anekdotlar anlattı. Hıristiyan komşularının onlara Ramazan’da evde hazırladıkları özel açmaları iftar için nasıl hazırladıklarını, onlarında Paskalyayı ve diğer her şeyi nasıl paylaştıklarını. Mezhep, din, dil ayırımı yaşamadan nasıl güzel yaşadıklarını anlattı. Sanki o zamana dönmüş gibiydi… “Birde Girit en ufak esintiler var” diye eklemesi çok güzeldi. Elini şöylesine hafifçe sallayarak…

Doğrusu bu sohbetten bendeniz çok keyif aldım. Ve ona başarılar diledim uzaktan. Ancak Sayın Ali Yolcu gözümü dolduramadı. El kol hareketleri ve soruyu döndüre, döndüre sorması bendeniz gibi sabırsız ve leb demeden leblebiyi anlayanlar için biraz sıkıcı olabiliyor.

Ve sevgili okuyucularım. Net sağlam kafa sağlam vücutta bulunur unutmayalım ve bu havalarda hapşı-tıkşılı ortamlarda çok bulunmamaya dikkat ederek uzun ama terletmeyen yürüyüşler yaparak sağlığımızı koruyalım ki düşüncelerimizde netleşsin; doğru bakalım, doğru yorumlayalım dimi ya?

Ve şimdi sağlık ve sevgiyle kalalım hep birlikte bütün ayrım gayrımlara inat. Yase

Günün Şiiri

Aşka Övgü

Bu aydın gecede öyle mutluyum ki;

Sonsuz bir hazzın yatağında saadetin

Kaç kelime konuşulur bilmem, şamdanlar altında,

Ama bir boğuşmadır başlar ışıklar kararınca

Şimdi üzerime geliyor çıplak göğüsleriyle,

Bir yanda sereserpe geceliği;

Uyuyan gözkapaklarıma dayıyor dudaklarını,

Aralık ağzından duyuyorum “uyuşuk” dediğini,

Ne kadar kucaklaştık, ne kadar değişti kollarımız.

Kimbilir kaç defa birleşti dudaklarımız.

“Sakın dönmesin Venüs’ün aydınlığı karanlıklara,

Gözlerimle buluruz biz aşkı yoksa…

Helen’i çırılçıplak kaçırmadı mı Paris, Menelaus’un koynundan,

Endymion’un çıplak bedeni değil mi Diana’yı kafesleyen.”

-Ya işte böyle bu hikâye, başlayıp biten.

Kaderlerimiz birleşirken, bir yanda aşkla dolduruyordukgözlerimizi

Özlenen bir gece geliyordu üstümüze

Ve ışıklar diyorduk bir daha dönmesin

Tanrılar zincire vursunlar ikimizi

Ki günışığı artık çözemesin.

Şaşarım aşkın çılgınlığını zamana bağlayanlara

Yağız atlar sürüp gidecek güneş,

Toprak buğday arpadan,

Sular yürüyecek çeşmelere

Balıklar kuru derelerde yüzecek

Yüceliği bilininceye değin aşkın.

Varken elimizde bir fırsat, durdurmayın meyvasını hayatın.

Bakarsın kuruyan çiçeklerin yaprakları düşer.

Ve saplarından sepet örerler,

Bugün geniş havasını alıyoruz aşkların

Yarın bizi de kapatacak kader.

Gerçi bütün sevgini veriyorsan da

Gene de az veriyorsun sayılır.

Bu acılarımı değiştirmem mümkün değil.

Onunla sona erecek ömrüm,

Ama böyle geceler yaşatsak bana her daim

Yıllar boyunca uzar gider yaşamam.

Birçok geceler sürsem böyle

Tanrı olurum ben de zaman içinde.

Ezra POUND-Çeviri: M. T. KARAMUSTAFAOĞLU

Günün Fıkrası

Temel ve Cemal paraşütle atlıyorlar sonuna doğru paraşütlerini açmaya karar veriyorlar. 600 metrede ibreye bakıyor “Temel açalım mı?” diyor Cemal.

“Daha çok var” diyor Temel. Yine ibreye bakıyor, 500m, 400m, 300, 90, 80, 70, 60, 50, 40, 30… Temel; “Açmayalım da geldik zaten” diyor.

Günün Sözü

Felek sana hayat diye eksi bir limon uzattıysa, sen üstüne tekila ve tuz iste.

Meksika deyişi

1 YORUM

  1. Kim haklı çıktı……. Dün seçimlerde adayların söyledikleri nin üzerinden ” değerlendirme ” yapacak … sağlıklı sonuçlara ulaşacak kadar zaman geçti…. şimdi değerlendirelim…..kim haklı çıktı…

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here