Sanat Yazısı
Babaların Asaleti
Değerli okurlarım, dini ve milli bayramların dışında yılın her gününe bir isim takmışlar. Bunları bildiğiniz için yazmaya gerek duymuyorum fakat analar, babalar ve sevgililer günü en belirgin olanları. Bunlardan sevgililer gününe hiç değer vermem. Doğum günlerini de görmezden gelirim.
Bildiğiniz gibi, bu günlerin amacı; piyasa canlansın, esnafın cirosu artsın. Başka bir ifadeyle, kapitalist dünyanın sırf tüketimi coşturmak amacıyla sevdiklerimizi bir güne mahkum etmelerine sıcak bakmasak bile yine de etkileniyoruz.
Yıllar önce esnafın biri şunları yazmıştı vitrinine; “Babanızı unutmayın…” Aynen böyle yazmıştı siyah puntolarla. O ifadeyi okuyanlar mutlaka babalarına koşacaklardır hayattaysa…
Benim de bir babam vardı. Emniyet mensubuydu ve hiç resmi görmedim. Lacivert elbiseli, fötr şapka, 1.90’lık ve elleri arkasında protokol adamı. Elleri arkada yürümek belki de ondan bana miras kalmıştır, şikayetim yok.
Çok iyi hatırlıyorum… Bütün aile fertleri evde olacağından akşam yemekleri oldukça önemliydi. Babam sabah evden çıkarken;
-Remziye akşama ne yemek yapacaksın?
-Sen bilirsin Bey…
-Gel oğlum benimle…
Çarşıya gelinceye kadar çok insanlarla selamlaşır ve “Bir emrin var mı İbrahim Halil Bey” diyenlere “Sağ olasın” diye karşılık verirdi. İşte o benim babamdı. Çarşıdan çıkarken bazen geriye döner; “Oğlum başın yukarıda, dik yürü” derdi. Şimdi bile aynı öyle yürüyorum sevgili babam.
O günün koşullarında çok şeylere sahip olabilirdi. Bir evi bile yoktu, ömrü kiracılıkla geçti, “Çocuklarıma haram lokma yedirmem” dediğini arada bir duyardım. “Şu yalancı dünyada kimseye boyun eğmem” derdi ama o zaman ne anlama geldiğini bilmiyordum.
“Uzaktan fark edilmelisin, saygılı olmalısın, yüreğinden sevgiyi, yüzünden tebessümü eksik etmemelisin” ifadelerini ilk kez ondan duymuştum ve arada bir yazılarımda da kullanıyorum. Sağ ol sevgili babam…
İnsan babasının rahmete kavuşmasını sözlerle anlatamaz. Bildiğim kadar anlatayım dilerseniz. Hani, yüreğinizin üzerine kontra bir darbe aldığınızda nefesiniz kesilir, dizlerinizin bağı çözülür, etraf zifiri karanlık olur ya. İşte babasını yitirenler de aynı acıyı hissederler. Genel olarak böyledir.
Evlerin direği yıkılmaya görsün. Başka direk o çatıyı kaldıramaz. Babaların vefatı, evin direğinin yıkılması, çatısının çökmesidir.
Çocuklar için çok daha zordur babasızlık. Yaşamlarında yeni bir sayfa açılmıştır istemeseler de. Bu bir hesap işi değildir. Yağan rahmet yıkılan direğin yarıklarından içeri girmektedir. Kolay bir hadise değildir.
Baba acısıyla parçalanan yürekler yama tutmaz, onun yaması yoktur ama sabır vardır, sabretmek gerekiyor.
Yıllar önce sevgili babamı toprağa verdim. Şu anda aynı duyguları yaşıyorum. Tabutunun altında ve baş tarafındaydım. Musalla taşına kadar sırtımda taşıdım. Ona son görevimi yapıyordum. Beni hissettin mi sevgili babam?
Yüreğimdeki çukurları ters çevirip arşa uzattım. Süratle çıkmaya başladım, belki bir yerlerde karşılaşırız diye.
Bu Pazar ‘Babalar günü!’ Yani sizin gününüz. En iyi dileklerimle kutlarım. Gözyaşlarım aczimden değil, sana olan hasretimden. Rahat uyu makberinde. Ellerinden hasretle öperim.
Dostum Rızkullah Terbiyeli’nin de babalar gününü kutlar, sağlıklı uzun ömürler dilerim.
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA
Gönül Köşemden
Babalar da Ağlar…
Değerli Okurlarım, babaların gölgesi serindir… Babalarımız sırtımızı dayayacağımız bir çınar ağacıdır. Baba parası nedense tatlıdır. Özellikle erkek çocuklar için, babanın ölmesi daima erkendir! Efendim, bugün ne anneler, ne de babalar günü. Şimdilik sıradan bir gün olduğunu düşünüyorum. Sıradan bir gün deyip geçemeyiz. Bazılarımız en sevdiklerini böylesine bir günde toprağa vermişizdir.
Bu makaleyi neden yazdığımı anlatmak istiyorum. Daha önceki yazılarımda çaresiz aileler ama özellikle babalar için bir laf sarf etmiştim. Kendimi bir anda onların yerine koydum. Günümüzde buna “EMPATİ” deniliyor bildiğiniz gibi. Çoğu zaman annelerin gölgesinde kalsa da, babaların yeri bir başkadır. Hele doya-doya da göremediysen daha bir başka oluyor.
Çaresiz, naçar kalmış çok babalara rastladım. Okulların açıldığı gün çocuğuna defter kalem alamadığı için bir köşeye oturup gözyaşı döken babaların aczine tanık oldum. Onların acılarını yüreğimde hissettim.
Çok enteresan bir ülkede yaşıyoruz. Açlık sınırında, bu sınır içinde yaşayan ailelerin “YÜREKLİ BABALARI” İnsanlık dışı ücretle, hem sigortasız ve hem de ateşle gaz tüplerinin arasında çalışıp can veren “ŞEHİT BABALAR..” Çocuklarına onurlu bir yaşam sağlayabilmek için, günlerce aç kalmayı göze alan “HAYSİYETLİ BABALAR” Mütevazı halinden, çocukları etkilenmesinler diye, onların okullarına bile gidemeyen “ÇARESİZ BABALAR…”
Babalar yüreklidir, babalar asildir, babalar fedakârdır, onlar da ağlar. Babalar da ağlar… Ağlamasınlar mı? Gözyaşlarını kimsenin görmesini istemez, gözyaşlarını saklarlar ve de bazıları da içine akıtır gözyaşlarını. Diğer taraftan, şehit olan her neferi kendi çocuğu gibi içine sindiren, yüreği parça-parça olan “Vefakâr ve cefakâr babalar” İstiklal Marşını yürekten söyleyen, vatan ve bayrak için can veren “Asil Babalar”
Öbür taraftan; ülkemizi talan eden, yağmalayan, öksüz yetim hakkı yiyen, Allah’ı, kitabı kimseye bırakmayan ama kefenin cebi olduğuna inanan zavallı babalar…
Bugün, bu makaleyi yazdığım için kendimi şanslı sayıyorum. İçimizdeki baba sevgisi, onlara olan saygımız tazelendi ve de çoğaldı. Onlar için sık-sık dualara yöneldik, onlara yaptığımız yanlışlar için “AF” dilemeyi hatırladık. Babaları hayatta olanlar; ne mutlu sizlere, uzakta da olsalar, ulaşmanız mümkün. Babalar kin tutmazlar, yaklaşın yanlarına, çekinmeyin, bir beklentileri yoktur. Sadece sizin kokunuzu hissetsinler, onlar için yeterli. Bunu esirgemeyin.
Unutmayın ki; onlar sizin için dünyadan tat alamadılar ve sizler uğruna yaşlandılar. Sizler de hep genç kalacak değilsiniz, onlar gibi yaşlanıp ve geriye doğru baktığınızda “VAH” demeyin. Fırsat elinizdeyken lütfen değerlendirin!
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA
Günün Sözü
Baban ölürse büyürsün…
Öcal’dan İnciler
Baban ölmesin sen de büyüme…