Avukat Asuman Okur, Ülkemizde Gereğinden Fazla Hukuk Fakültesi Olduğunu Söyledi…
5 Nisan Avukatlar Gününde görüştüğümüz Avukat Asuman Okur, avukatların sıkıntıları ve toplumun avukata bakış açısı ile ilgili görüşlerini paylaştı.
Avukatlar Günü’nün Türkiye’de 1934 yılından bu yana 5 Nisan olarak belirlendiğini 1978’den beri de net olarak kutlandığını kaydeden Okur; “Bütün meslektaşlarımın avukatlar gününü kutlayarak söze başlamak istiyorum. Savunma hakkı gibi kutsal bir hakkın peşinden koşan tüm avukat arkadaşlarımın, meslektaşlarımın, üstatlarımın, kardeşlerimin Avukatlar Gününü kutluyorum. Avukatların aslında pek çok sorunu var. Savunma hakkı Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde çok ciddi önem taşıyor. Avukatların da rahat etmeleri gerekiyor ki insanların haklarını rahat olarak savunabilsinler. Yalnız Türkiye’de şöyle bir sorunumuz var; çok sayıda hukuk fakültemiz var.
Biz hukuk fakültesi açmayı ön plana koyuyoruz ama nitelikli avukat yetiştirmeyi arka plana bırakıyoruz. Ne yazık ki ben üniversiteye girdiğim 1999 senesinde Türkiye’de 11 tane hukuk fakültesi vardı, şu an 2022’deyiz Türkiye’de Kıbrıs dahil olmak üzere 85 tane hukuk fakültesi var. Hatta açılışı yapılmış olan ancak öğrenci kaydı yapmayanlar ile birlikte 100’ün üzerine çıkıyor. Bu kadar kişiyi hukuk fakültesinden mezun ettikten sonra bunlara iş imkanı sağlamak neredeyse olanaksız.
Avukatlar kendini ifade edemezken, kendi hakkını savunamazken, vatandaşların haklarını savunmaya çalışacaklar. Belli mesleki kriterlerin sağlanması gerekiyor, özellikle genç meslektaşlarımızın arkasında durulması gerekiyor. Avukatlık çok zor icra edilen mesleklerden bir tanesi… Maddi anlamda ve hukuki anlamda genç meslektaşların arkasında durup onları rahatlatmadan veya bu sayıyı daha fazla yükseltmeden birilerinin bu işe çözüm bulması gerekiyor ki biz sorunlarımızı çözelim. Biz sorunlarımızı çözmedikten sonra vatandaşların sorunlarını çözme şansımız zaten yok” şeklinde konuştu.
Toplumun avukatlara bakış açısının da değişmesi gerektiğini ifade eden Okur; “Toplumun avukata bakış açısı çok basit cümlelerle ifade edilebilir. ‘Yalancı, çantalı hırsız’ gibi çok ağır ve bu mesleğin asla hak etmediği ithamlarla karşılaşıyoruz ne yazık ki. Toplumda öncelikle bu görüşün değişmesi gerekiyor. Pek çok aile benim çocuğumu hukuk fakültesini kazansın, ben çok mutlu olurum diyecektir size. Bu şekilde avukatlığı yücelten bir toplum yapısı varken, bir yandan da çocukları mesleğe atıldığında, karşılarında kendilerine yalancı muamelesi yapan bir toplumla karşılaşıyorlar. Esasında avukatlığın özünün bu olmadığını bizler tabii ki biliyoruz, yalnız toplumun hem bunu öğrenmeye hem de bunu öğretecek insanlara ihtiyacı var. Nitelikli insan, nitelikli hukukçuya ihtiyacımız var.
Biz kendimizi ifade etmekte zorlanıyoruz. İnsanlar hukuk ofislerine girdikleri zaman bizden beklentileri yasalara uygun olmak zorunda, biz de bunları sağlamaya çalışıyoruz, biz yalancı değiliz, biz yalan söylemiyoruz. Biz sadece herhangi bir şey olduğu zaman bir davaya girdiğimizde müvekkilimizin hakkını kanunlar çerçevesinde savunuyoruz. Biz kimse için yalan söylemek durumunda değiliz ama nedense toplumda böyle oturmuş bir önyargı var. Umarım ki bunlar da ileriki aşamalarda kırılacaktır” diye konuştu. (Haber: Helga TERBİYELİ)