Ama Belki Aya Gideriz…

0
57

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Valla “iyiyim” demek çok güçleşti hem de çok… Bendeniz gibi gülümsemesini gülüşünü hatta kahkahasını kimseden esirgemeyenler bile resmen abuslaştı! Her şey bu kadar nasıl acayipleşir, ters düz olur anlamakta güçlük çekiyoruz. İzmir’i geçtiğimiz günlerde vuran sellerin ardından geçen gece 20 saniye süren hortumla cennetten bir parça olan Alaçatı tarumar oldu. Düşünebiliyor musunuz 20 saniye… Ya bir dakika olsaydı ne olacaktı? Herhalde kıyamet kopardı o zaman yani her şey aslında bir dakikanın ucunda?

Korona hanım ise bir milim bile değil ama dünyayı dize getirmiş. Ve bu olanlar doğanın bir yerde intikamı aslında. “yeter bana verdiğiniz zarar” diye haykırması ya benimle uyumlu olun ya da…

Ve bizde onlar gibi haksızlığa, adetsizliğe, abuk sabukluğa, doğanın katliamına isyan ediyoruz. Ve İzmir’e büyük geçmiş olsun diyoruz

Ve Boğaziçi öğrencileri terörist oldu, başı ezilecek yılan oldu, yetmedi “bir gece ansızın gelir işinizi bitirir ve sabah işimize gideriz” diye tehdit ediliyorlar! Yetmiyor yeni anayasaya düşünülen ad? Valla artık olmaz hangi “kuruluştan” bahsediyoruz? Acaba yıllardan beri bizi uzaylalar mı idare ediyordu da biz uyuyorduk? Belki, her şeyi de bilecek değiliz ya? Ama çiftçinin gittikçe artan içinden çıkılamaz duruma düşüren sıkıntısını, esnafın derdini biliyoruz. Ve tablet yarışı yapanlar yüzümüze tokat gibi yoksulluğu, yokluğu çarpıyorlar da ayrımında bile değiller!  Ve tabi doğa intikam almaya devam ediyor, yüzyılın soğuğu da kapıda, sokakta yaşayanlar, hayvanlar, yoksullar nasıl geçinecek, ne yapacak hiç bilmiyoruz artık! Ama belki aya gidebiliriz?

& & & & &

Ve Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ’ı hastanelik edenler Cuma gecesi sessizce tahliye edilmiş, el insaf yani? Ve CHP’deki istifalar. Herkes istediği partide olabilir ya da o partiden istifa edebilir ancak ardından konuşmak? Valla pek de etik değil bendenizce! Yani Sayın İnce’nin konuşmalarını dinledim ve tabi yazıklandım. Zaten ona olan güvenimiz çoktan sarsılmıştı şimdi tümden yok oldu. Her zaman söylemişimdir bendeniz partizan değilim hiçbir zamanda olamadım. Bu yüzden kimse sanmasın ki bir tarafı kayırıyorum. Ben hümanistim, hak ve eşitliğe, adalete, laikliğe inanırım.

Ha laikliktik demişken, Ayasofya baş imamı adının önünde Prof. unvanı olan Dr. Mehmet Boynukalın ‘1921 ve 1924 anayasalarında laiklik yoktu devlet fabrika ayarlarına dönsün’ demiş. Valla bu cümledeki fabrika ayarları sözü hoşuma gitti. Kendimi ışıkları renk-renk yanıp sönen robot sandım birden. Bir teknoloji harikası… Valla 100 yıl geriye gitmeyi önermek nasıl bir şey bilemiyorum oysa aya çıkmak için hazırlık yapıyorduk.

Ve tabi durum böyle olunca sinirler sabır taşını delmeye başlayınca reklâmlara da acayip sinirleniyorum.  Çikolata, yemek, mücevher reklamları “el insaf” dedirtiyor, millet ucuz ekmek peşinde, onlar TV’den başka eğlencesi olmayanlara nispet eder gibi saniye başı burunlarına-burunlarına sokuluyor, valla yazık ya!

Bizler, komşumuz açken tok yatamayız kültüründen gelmiyor muyuz? Yoksa her şey paraya kurban mı oluyor? Her şey ters yüz oldu derken kafadan atmıyoruz demek? Valla kendi hesabıma çuvallarla para verseler bu reklâmların bir tek karesinde görünmekten utanırım. Ama bakıyoruz sanatçılar yoksullukla boğuşurken bu reklâmlar da oynayanlar para kırıyor! Allah versin!

Ve bütün bu olumsuzluklar içinde tek sevindirici haber Sayın Berberoğlu’nun milletvekilliğinin yeniden tanınması.

Ve sevgili okuyucularım, sağlıkla, sevgiyle kalmaya çalışalım, her şeye rağmen. Kuralara uyalım, maske, hijyen ve mesafenin dışında sigara içmemeye çalışalım sokaklarda, kapı önlerinde! Zaten yasak ve tehlikeli! Yase

& & & & &

Hayatta Tam Olarak İhtiyaç Duyduğumuz Şey, Çabalardır

Bir gün, kırlarda gezintiye çıkan bir adam, kenara oturduğu otlardan birinin dalında, küçük bir kozanın varlığını fark etti. Koza ha açıldı ha açılacak gibiydi.

Adam, bunun bir kelebek kozası olduğunu tahmin ediyordu. Böyle bir fırsat bir daha ele geçmez diye düşündü ve bir kelebeğin dünya yüzü gördüğü ilk dakikalara şahit olmak istedi.

Dakikalar dakikaları kovaladı, saatler geçmeye başladı ama henüz kelebeğin küçük bedeni o delikten çıkmadı. Sanki kelebeğin dışarı çıkmak için çaba harcamaktan vazgeçmiş olabileceğini düşündü. Sanki kelebek elinden gelen her şeyi yapmış da, artık yapabileceği bir şey kalmamış gibi geldi ona. Bu yüzden, kelebeğe yardımcı olmaya karar verdi. Cebindeki küçük çakıyı çıkarıp kozadaki deliği bir cerrah titizliğiyle büyütmeye başladı.

Böylece, bir-iki dakika içinde kelebek kolayca dışarı çıkıverdi. Fakat bedeni kuru ve küçücük, kanatları buruş buruştu. Adam kelebeği izlemeye devam etti; çünkü kanatlarının her an açılıp genişleyeceğini ve narin bedenini taşıyacak kadar güçleneceğini umuyordu.

Ama bunlardan hiçbiri olmadı. Kelebek, hayatının geri kalanını, kurumuş bir beden ve buruşmuş kanatlarla yerde sürünerek geçirdi. Ne kadar denese de, asla uçamadı.

Adamın bütün iyi niyetine ve yardımseverliğine rağmen anlayamadığı şey, kozanın kısıtlayıcılığının ve buna karşılık kelebeğin daracık bir delikten dışarı çıkmak için gereken çabanın, Allah’ın kelebeğin bedenindeki sıvıyı onun kanatlarına göndermek ve bu sayede kozanın kısıtlayıcılığından kurtulduğu anda onun uçmasını sağlamak için seçtiği bir yol olduğuydu.

Bu gerçeği öğrendiğinde, hayat boyu unutamayacağı bir şey de öğrenmişti! Bazen, hayatta tam olarak ihtiyaç duyduğumuz şey, çabalardır. Eğer Allah, hayatta herhangi bir çaba olmadan ilerlememize izin verseydi, o zaman bir anlamda sakat kalırdık. Olabileceğimiz kadar güçlenemezdik o zaman. Ve asla uçamazdık!

Günün Şiiri

O Mahur Beste

Şenlik dağıldı bir acı yel kaldı bahçede yalnız
O mahur beste çalar Müjgan’la ben ağlaşırız
Gitti dostlar şölen bitti ne eski heyecan ne hız
Yalnız kederli yalnızlığımız da sıralı sırasız
O mahur beste çalar Müjgan’la ben ağlaşırız

Bir yangın ormanından püskürmüş genç fidanlardı
Güneşten ışık yontarlardı sert adamlardı
Hoyrattı gülüşleri aydınlığı çalkalardı
Gittiler akşam olmadan ortalık karardı
O mahur beste çalar Müjgan’la ben ağlaşırız

Bitmez sazların özlemi daha sonra daha sonra
Sonranın bilinmezliği bir boyut katar ki onlara
Simsiyah bir teselli olur belki kalanlara
Geceler uzar hazırlık sonbahara
O mahur beste çalar Müjgan’la ben ağlaşırız
Attila İlhan

Mavi Yağmurluk
Yiğitliği, kahramanlığı, şânı
Bu kahpe dünyada unuturdum ben
Yanlı bir çerçevede ışıdı mı
Yüzün önümdeki masa üstünden.

Gün geldi ve sen gidiverdin.
Geceye attın aziz yüzüğünü.
Yazgını bir başkasına verdim,
Unuttum ben o güzel yüzünü.

Günler geçti, hep telaş içre,
Hayatımı yıktı şarap ve tutku…
Birden hatırladım ben seni ve
Gel dedim, gençliğime çağrıydı bu…

Çağırdım ama gelmedin nedense,
Çok gözyaşı döktüm, ilgisiz kaldın,
Mavi yağmurluğunu mahzun giyindin de
Yağışlı gecede benden ayrıldın.

Bilmem, gururun nereyi tuttu mesken.
Tatlımsın, sevgilimsin, her şeyimsin…
Mavi yağmurluğunla düşe daldım ben,
Yağışlı gecede giyip gittiğin…

Düş kurulmaz, yok artık şefkat ve ün.
Her şey bitti, geldi gençliğin sonu!
Yok artık yalın çerçevede yüzün,
Elimle masadan kaldırdım onu.
Aleksandr BLOK

Kilitleri Kırılmış Kapılar

Üşüyorum,
Çevir sıcak bakışlarını üstüme
Erisin boşluktaki beyazlık.

Bu yalnızlık üşütüyor içimi,
Oynuyor yerinden köşe taşlarım,
Öyle bir gariplik sardı ki yüreğimi,
Dokunsalar boşanacak gözyaşlarım.

Hiçbir düşünüşe dur diyemiyorum,
Ben benim olmaktan çoktan çıkmışım,
Kapalı bir kapı sanıyordum kendimi,
Meğer ardına kadar açıkmışım.

İçimde iki başlı bir adam var,
Biri beni, biri seni düşünüyor,
Üstelik ben de seni, ben de seni anıyorum,
Üç dünya birbiri peşinde dönüyor.

Üşüyorum,
Hasret ağır bastı üstüme,
Oynuyor yerinden köşe taşlarım,
Öyle bir gariplik sardı ki yüreğimi,
Dokunsalar boşanacak gözyaşlarım…

Abbas SAYAR

Günün Sözü

Kalbinde sevgiyi koru. Onsuz bir hayat, çiçekler öldüğü zaman güneşsiz bir bahçe gibidir.
Voltaire

Alışkanlıkların zincirleri, önce duyulmayacak kadar hafif, sonra kırılamayacak kadar güçlü olurlar.
Benjamin Dizraelli

Düşünmek ve söylemek kolay, fakat yaşamak, hele başarı ile sonuçlandırmak çok zordur.
Ziya Gökalp

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here