Alışkanlıklarımız…

0
55

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? İnternet bağlantım kesik… Elim kolum bağlı gibi algılıyorum kendimi ne garip. Oysa internet olmadan da yazımı yazabilirim. Hatta yazım bitene dek alıcı aygıtı kullanmam bile normalde. Ancak bilirim ki internetim var ve istediğim zaman dünyada bir sörf yapabilirim. Yani kullanmasam da var olduğunu bilmek güven vermeye yetebiliyor!

O kadar çok şeye o kadar çabuk ve o kadar çok alışıyoruz ki ayrımında olmadan hayret etmek elde değil doğrusu.. Şu an elim kolum bağlı ve dünya ile ilişiğim kesik algılıyorum kendimi nasıl bir şey bu? Birazdan bağlantım yenilenmiş olacak biliyorum ancak bu bile bana güven vermiyor.

Bilgisayarı internetsiz düşünemez olduk telefonlarımızı da hatta fotoğraf makinelerimizi, hiçbir şeye bağımlılığı olmayan ben bile şu an elim kolum bağlı algılıyorsam 7-24 internet kullananların halini düşünemiyorum bile. Ve bu, alışkanlıklarımız farkında olmadan ne kadar bağımlı olduğumuzu gösteriyor.

Aslında alışkanlıklarımız hayatımızın sınırlarını oluşturuyor zamanla. Ve biz bilmeden bu sınırların içine sığınıyoruz, kimsesiz çocuklar gibi. Ve bu sınırların dışına çıkmaktan korkarız çoğu zaman çünkü. Kendimizi onlarla güven içinde algılarız.

Oysa alışkanlıklar sonradan edinilmişlerdir. Sadece alışkanlıktırlar aslında, yani değişebilir hatta vazgeçilebilir. Yalnızca bunun ayrımında olalım ve onları edindiğimiz gibi onlardan kurtulabileceğimizi de düşünelim… Düşünelim ki bundan önce böyle bir alışkanlığımız yoktu ve biz yinede yaşayabiliyorduk. Oysa şimdi…

Alışkanlıklarımız hayat görüşümüzü bile etkiliyor. Ve tembel olmamıza neden oluyor. Örneğin alışık olmadığımız bir şeyi denemekten acayip yüksünüyoruz. Alışık olduğumuz çevrenin dışına çıkmak yeni ve değişik şeyler denemek zahmet oluyor. Ve eğer deneyeceksek denemeden önce çok düşünüyoruz önce kendimizle mücadele ediyoruz. Ve bazı alışkanlıklarımız bazen kendimizle özleşiyor.

Saçlarımın rengini değiştireceğim örneğin kendimi bildim bileli bu renk ve bu modeli kullanıyorum. Alışkanlığım benden bir parça olmuş. Şimdi nasıl parçamı koparıp atacağım? Düşünmüyorum bile saçlarım aynı kalacak modeli ve rengi değişmeyecek çünkü.

Alışkanlığım karakterim tavrım ve sitilim oldu. Onları değiştirmek kendimi değiştirmek gibi olur ki; belki iyi de olurdu kim bilir?

Ve sevgili okuyucularım düşünürsek eğer yaşantımızın yarısından çoğunu alışkanlıklarımız doğrultusunda yaşıyoruz. Alıştığımız yol, alıştığımız ağız tadı, alıştığımız konuşma tarzı, alıştığımız giyim kuşam, alıştığımız koku ve bir sürü alıştığımız şey, alışmadığımızlar ise alıştığımız şeylerin dışında kalanlar ve onlara şans vermek istemeyiz nedense. Hemen sınırlarımızı kapatırız onlara. Oysa sınırlarımızdan kendimizi koparabilsek açılsak sere serpe hayatın kollarına göreceğiz ki korkacak bir şey yok kendimizden başka.

Ve sevgili okuyucularım yazıma başladıktan az sonra netim de bağlandı. Ancak yazımı kesip nete girmedim bile ancak onun varlığının verdiği rahatlıkla yazıma devam ettim ve sonuna geldim. Ve inanın değişmeyecek tekbir alışkanlık bile yok. Ve kötü alışkanlıklar her zaman yolumuzun üzerinde bize tuzak kurmuş bekleşiyor. Onlara yüz vermeyelim. Verenleri görüyoruz ne kadar yazık ediyorlar kendilerine. Unutmayalım ki hepimiz çok önemli ve güçlüyüz. Ve şimdilik hoşça kalın deme zamanı geldi. Sağlık ve sevgiyle hep birlikte kalalım her zaman sevgili okuyucularım. Yase

& & & &  &

Zihnin Efendisi

Bilge ve öğrencisi okyanus kıyısında geziyorlardı. Soğuk bir gündü ve rüzgar okyanusta kocaman dalgalar oluşturuyordu. Bir süre yürüdükten sonra bilge durdu ve öğrencisine sordu: “Bu büyük dalgalar sana neyi hatırlatıyor?” “Zihnimi hatırlatıyor” dedi öğrenci “ve durup dinlenmeden yol alan düşüncelerimi!” “Evet, fırtınalı okyanus zihnin, dalgalar da düşüncelerindir. Zihnin su gibi durudur, ne iyidir ne de kötü. Rüzgar ise dalgalara sebep olur; tıpkı arzu ve korkularının düşünceleri üretmesi gibi…” diye devam etti bilge. Öğrenci söz aldı: “Böyle bir okyanusun ortasında sallanan bir sandal içinde olmak istemezdim doğrusu.” Bilge: ”Oysa sen daima oradasın. Diğer tüm insanlar da… Ancak birçok kişi bunu fark etmez. İnsanların zihni dalgalı deniz gibidir. Düşünceler durmaksızın sallanarak sarsarlar bizi, tıpkı dalgalar gibi… Okyanusu dinginliğe kavuşturmanın yolu ise hareket etmesini önlemek değildir. Rüzgarı görmezden gelemezsin. Yapman gereken, rüzgarı durdurmaktır. Rüzgar da arzu ve korkularındır. Onların hayatını yönetmesine izin verme. Dikkatini kontrol etmeyi öğrenirsen, arzu ve korkularını da kontrol edersin, yani okyanusu darmaduman eden dalgaları durdurursun. Böylece zihninin okyanusu sakinlik ve dinginliğe kavuşur. Zihninin efendisi olduğundaysa, her şeyin efendisi olabilirsin!”

Günün Şiiri

Şehrin Üstünden Geçen Bulutlar

Bakıp imreniyorum akınına
Şehrin üstünden geçen bulutların.
Belki gidiyorlardır yakınına
Rüyamızı kuşatan hudutların.
Evler, ağaçlar, sular, ben ve bu an
Sanki bulutlarla bir, akıyoruz;
Onların hevesine uyaraktan
Cenup ufuklarına bakıyoruz.
Biz de hafif olsaydık bir rüzgârdan,
Yer alsaydık şu bulut kervanında,
Güzel’e ve Yeni’ye doğru koşan
Bu sonrasız gidişin bir yanında;
Dağlara, denizlere, ovalara
Uzansaydık yağarak iplik iplik,
Tohumları susamış tarlalara
Bahar, gölge ve yağmur götürseydik.
Bakıp imreniyorum akınına
Şehrin üstünden uçan bulutların.
Gidiyor, gidiyorlar yakınına
Rüyamızı kuşatan hudutların.
Ahmet Muhip Dranas

Sevdiğin Kadar Sevilirsin

Her şey sende gizli
Yerin seni çektiği kadar ağırsın
Kanatların çırpındığı kadar hafif
kalbinin attığı kadar canlısın
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç
Sevdiklerin kadar iyisin
Nefret ettiklerin kadar kötü
Ne renk olursa olsun kaşın gözün
Karşındakini gördüğüdür rengin
Yaşadıklarını kar sayma
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna
Ne kadar yaşarsan yaşa
Sevdiğin kadardır ömrün
Gülebildiğin kadar mutlusun
Üzülme, bil ki ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi;

Sevdiğin kadar sevileceksin
Ay ışındadır sevgiliye duyulan hasret
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın
Unutma yağmurun yağdığı kadar ıslaksın
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak
Kendini yalnız hissettiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü his ettiğin kadar güçlü
Kendini güzel hissettiğin kadar güzel
İşte budur hayat, işte budur yaşamak
Bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün;
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
Çiçek sulandığı kadar güzeldir
kuşlar ötebildiği kadar sevimli
Bebek ağladığı kadar bebektir
Ve her şeyi öğrendiğin kadar
bilirsin Bunu da öğren;
Can YÜCEL

Günün Sözü

Hiçbir arkadaş arkadaşlığını ispat edene kadar gerçek arkadaş değildir.
Baumont Fletcher

Olayları değiştiremiyorsanız, bakış açınızı değiştirmelisiniz…
Bizans Atasözü

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here