Hükümetin ve valiliğin izin vermemesine rağmen, sendikalar “işçi bayramını” kutlamak üzere Taksim’e yürüdü. Polis aldığı talimatla, düşmana karşı savaş verircesine halka ve siyasilere biber gazı ve tazyikli su ile müdahale etti. CHP’li vekiller de biber gazından etkilendi. 17 yaşındaki lise öğrencisi “Dilan Alp” isimli genç kız, atılan gaz bombasının tesiri ile ağır yaralandı. İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu nereden alındığı belli olmayan yanlış bilgilerle kızın 19 yaşında ve örgüt mensubu olduğunu söyledi ise de kızın gerçekte 17 yaşında olduğu ve polis kayıtlarında da herhangi bir örgüte mensup olmadığı anlaşıldı.
Kırk bin kişiyi katleden bir terör örgütünün başı ile müzakere yaparak, bu kanlı katilleri ellerini, kollarını sallayarak, üstelik silahları ile yurt dışına yollayan bir iktidarın valisi, 17 yaşındaki genç kızı aslı astarı olmadığı halde “örgüt mensubu olmakla” suçlayarak ve orantısız güç kullanarak yapılan müdahaleyi haklı gösteriyor. Örgüt mensubu olsa ne olur? On binlerce insanımızı şehit eden bu hain sürüsünün başı ile bir memuru vasıtası ile görüşme yapan AKP iktidarına göre bu genç kız terörist… Bu katil sürüsünden daha mı tehlikeli?
Açılım safsatası ile Habur’dan kırmızı halılarla karşılanan vatan hainleri, kurulan mobil mahkemelerce beş dakikada salıverildiler. Ve bu hain sürüsü güneydoğu illerinde günlerce şov yaptılar. Fransa’da bir iç hesaplaşma neticesinde öldürülen üç terörist kadının leşi, Diyarbakır’da PKK paçavralarına sarılarak yapılan törenlere izin veren iktidar, neden sendikaların bu isteklerini geri çevirdi ve bu çirkin ve anlamsız görüntüler meydana geldi. PKK’ya her konuda taviz, Türk vatandaşına eza…
Şu anda Silivri’de 62 gazeteci yatıyormuş. Akiller arasında bulunan ve terörist başı için “keşke özgür olsa” diyenler, yine o akiller arasında olup Türk bayrağının adındaki “Türk” tanımından rahatsız olduğunu söyleyen (Hilal Kaplan adındaki) hainler kanunen resmen suç işlerken, bu kadar gazetecinin, tek suçları PKK ile mücadele etmek olan paşaların ve subayların içeride çürütülmesi, halkın oyları ile seçilmiş ve dokunulmaz olması gereken vekillerin suçsuz yere ceza çekmesi demokrasinin hangi kuralı ile izah edilebilir?
Bundan bir yıl önce “PKK’ya terör örgütü demeyen BDP ile görüşmem” diyen başbakan ne oldu da şimdi bebek katili ile görüşmeye başladı? Başbakanın, PKK’lılara sarıldıkları için dokunulmazlıklarını kaldırmaya çalıştığı BDP vekilleri ile AKP bugün koyun koyuna… Anayasa değişikliği için herhalde baş başa kalacaklar gibi.
Başbakanın söylediği cümleler ertesi gün tamamen değişerek tersine dönüyor. İmralı canisi için yeniden idamı getirmeyi ifade eden RTE, bugün nerede ise onunla kanka oldu. Zira bu caninin “başbakanı hapse girmekten kendilerinin kurtardığını” söylediğini gazeteler yazdı ve bu ifadeler RTE tarafından yalanlanmadı!..
Yıllar önce terörist başına “sayın”, şehitlerimize “kelle” diyen başbakan, 4. Yargı paketi ile teröriste “sayın” demeyi de suç olmaktan çıkarttı. Yine bu iktidar Kürtçeyi ikinci resmi dil olarak kabul ederek, PKK’nın en büyük isteklerinden birini daha gerçekleştirdi.
T.C.’nin Devlet dairelerinden kaldırılmasının kendi istekleri olduğunu Karayılan söylüyor. Aynı yılan, başbakanın “terör örgütü silahsız olarak gidecekler” sözüne karşılık, böyle bir şey olmadığını ve “silahlarını bırakmayacaklarını” söyledi. Bu hususta başbakanın başdanışmanı olan zat ise “Karayılan süreci yanlış anlamış” diyor.
AKP’nin “barış süreci” diye adlandırdığı süreç, terörist başının, PKK’lıların affı, özerklik verilmesi ve Türkiye’nin bölünme sürecidir. AKP’ye oy vermiş ve hala orada siyaset yapan vatanseverlerin verilen tavizleri görmezden geleceğini sanmıyorum. Hala orada kalmakta ve oy vermekte ısrar ediyorlarsa ya çok saflar ya da menfaatlerinden vazgeçemiyorlar.
T.C. kaldırılmak, anayasadan “Türk”lük çıkarılmak isteniyor, PKK denilen bu katiller sürüsü hiçbir bedel ödemeden kaçırılıyorsa ve daha yüzlerce neden varken orada duruyorlarsa, bizim artık onlara söyleyecek sözümüz kalmamıştır. Bunca şehidimizin kemiklerini sızlatmaya kimsenin hakkı yoktur!..