Türkiye’de 1970’li yılların ortalarına doğru henüz adı, şöhreti duyulmamış tombul, gürbüz ve etine dolgun nur topu gibi bir bebek dünyaya geliyor. Adını da ENFELASYON koyuyorlar…
Zavallı bebek, bir cami avlusunda battaniyeye sarılı olarak terk edilmiş halde oradan geçenler tarafından fark ediliyor. Talihsiz bebek, kucağa alınıyor, hiç zaman yitirilmeden nefes nefese “Maliye”ye ait kimsesizler yurduna götürülerek ilgililere teslim ediliyor.
Belli ki, terk edilmiş bebeğin değişik ve hiç duyulmamış adından dolayı, sığınmacı bir ailenin çocuğu olduğu kanaati ağırlık kazanıyor. Çünkü “Yavrumuzun adı ENFLASYON’dur. Ona iyi bakın…” şeklinde battaniyeye iliştirilmiş yazılı mesaj, bebeğin yabancı uyruklu bir aileye ait olduğunu doğrular nitelikte.
ENFLASYON, okul çağına geldiği sıralarda, hayırsever bir aile onu “evlatlık” ediniyor. Hayırsever ailenin hakkını yememek lazım! ENFLASYON’un bir dediğini iki etmiyor, her isteğini yerine getiriyor, ona çok iyi bakıyor, tıka basa yediriyor, içiriyor, bakımına özen gösteriyor.
Aradan yıllar geçiyor… Gençlik yıllarını yaşamaya başlayan ENFLASYON, 20’li yaşlardan itibaren ülke çapında adından söz ettirmeyi başarıyor.
Ünü o kadar hızla yayılmaya başlıyor ki, “işçi, esnaf, memur, çiftçi, emekli vs…” geçim sıkıntısı çeken her kesimden vatandaş, günün 24 saatinde ondan bahseder hale geliyor.
Bu arada çiçeği burnundaki genç ve dinamik ENFLASYON, boş durmuyor. Onu cami avlusunda terk edip sıvışan meçhul anne ve babasının izini sürüyor. Soyunu sopunu açığa çıkarmak için çalmadık kapı bırakmıyor, araştırmalarına ara vermeden devam ediyor.
Elli yaşına basan ENFLASYON, meçhul anne ve babasının “bir gece ansızın gelir kapısını çalar” ümidiyle heyecan ve sabırla bekleyip duruyor. ENFLASYON, tam umudunu yitirirken, sürpriz bir gelişme yaşanıyor.
TV’de haberleri izlerken, birilerinin “Enflasyonun anasının da babasının da kimliklerinin tespit edildiği” açıklamasıyla, Bay ENFLASYON ilk başlarda neye uğradığını şaşırıyor. Kendisini toparlayıp adeta sevinçten havalara uçuyor.
Konuyu fazla uzatmayalım. Anne, baba ve ENFLASYON’un kan örnekleri alınıyor. DNA testleri sonucunda ENFLASYON’un annesinin FAİZE Hanım, babasının FAİZ bey ve soyadlarının da LOBİCİOĞLU olduğu resmen belgeleniyor.
Sıra geliyor ad değişikliği başvurusuna… ENFLASYON, “Mademki, bu topraklarda doğup büyüdüm, ekmeğini yiyor, suyunu içiyor ve havasını teneffüs ediyorum, o zaman adımın da “Yerli ve Milli” olması gerektiğini düşünüyorum” diyerek, ENFLASYON’un yerine Türkçe karşılığı olan “ŞİŞKİN” adının kendisine yakışacağını uygun görüyor. ENFLASYON, namı diğer adıyla ŞİŞKİN gazetelere teşekkür ilanı veriyor.
“ENFLASYON’un anası da babası da faizdir” açıklamalarıyla bir sırrı gün yüzüne çıkararak, parçalanmış bir ailenin tekrar bir araya gelmesinde yardımlarını esirgemeyen, katkı sağlayan ve emeği geçenlere sonsuz teşekkürler.