Enflasyonun Dili Olsaydı…

0
120

Canavar yaratmada iyice ustalaşmışız. Yaratılan canavarlardan birkaç örnek… Trafik, terör, gürültü, şiddet, cinsel istismar ve enflasyon canavarı…

Enflasyonla ilgili söylenmedik söz, yazılıp, çizilmedik konu kalmadı. Enflasyon nedir? Neyin nesidir? Önce anlaşılır bir dille kısaca değinelim.

Enflasyon, dolaşımdaki para miktarının, dolaşımdaki mal miktarına oranla artmasıdır. Paranın değeri düştükçe, fiyatlar yükselir. Toplumda “hayat pahalılığı” şeklinde adlandırılan enflasyonun sözcük anlamı “şişkinlik” demektir.

Kazanılandan daha fazla harcama yapıldığında aradaki fark bütçe açığı verir. Bu da enflasyona neden olur. Sorumluluktan kaçmak, beceriksizliği örtbas etmek için bir “öcü” gereklidir. İşte tam bu noktada, Enflasyon ülkeyi yönetenlerin can simidi, kurtarıcı meleğidir. Ona “canavar” yakıştırmasını layık görüyorlar.

Enflasyon, 1970’li yılların başlarına kadar yüzde üçü aşmadı. O yıllardan sonra siyasal ve ekonomik istikrarda sapmalar başlayınca, vatandaş yüksek enflasyonla tanıştı, yüz göz oldu.

Paranın değeri düştükçe, satın alma gücü giderek azalıyordu. Her gün, hatta her saat başı zam haberleri insanlarımızı bunaltıyor, tedirgin ediyordu.

Enflasyon davet edilmedikçe kendiliğinden çat kapı içeriye girmez. Davetsiz misafir olmaktan hiç hoşlanmaz. Enflasyona gereğinden fazla misafirperverlik göstermişiz. Turiste gösterilen ilgi gibi davul zurnayla karşıladık. Şimdi bir türlü çekip gitmiyor, kendini ev halkının bir ferdi olarak görüyor.

O gün bu gündür onunla yatıp, onunla kalkıyoruz. Birlikte yaşamaya alıştırıldık, fazlasıyla şımartmışız…

Enflasyona bakacak olursanız, o hayatından çok memnun. “Ekmek elden, su gölden” misali, zam ikramları ayağına kadar gidiyor.

İğneden ipliğe kadar eli her şeye uzanıyor. Vatandaşın cebindeki parayı tırtıklıyor, para tırtıklanınca da, beslenmeden tutun eğitime ve sağlığa, elektrikten akaryakıt ve doğalgaza kadar, zamların marifetiyle cepteki paranın bereketi kalmıyor.

Enflasyonu biz davet etmişsek, sonucuna da katlanmak zorundayız. Başımızın üzerinde tutuk, hiç aç bırakmadık. Çünkü onu millileştirdik, demirbaş eşya envanterine geçirdik. Neredeyse vatandaşlık hakkı vereceğiz. Başka ülkelere göç etmesine fırsat bırakmıyoruz. Zaten gitmek niyetinde de görünmüyor.

Enflasyonun geçimini yıllar yılı karşılamışız. Midesi şeytan kuyusu gibi bir türlü dolmuyor. Zamlarla iyice beslendiğinden, önüne geleni yuta-yuta obezleşti.

Enflasyonun bizi dinleyecek kulağı olsaydı, “Artık yakamızı bırak, bize fazla lüks gelmeye başladın. Çek git, başka ülkeleri de karış-karış gez, biraz da onlar beslesin…” deseydik.

Enflasyonun dili olsaydı bize şöyle yanıt verirdi: “…Uyarı ve teklifinize gülüp geçiyorum, aynı zamanda şaşıyorum. Beni kovmak niyetindeyseniz, önce üretim ve yatırım yapın, istihdam yaratın, tasarruf yapın, cari açık vermeyin. İşte o zaman pılımı pırtımı toplar ülkenizi terk ederim.”

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here