“Ve” bağlacı; farklı olduğu bilinen kavramların arasında, anlamsal devamlılık yönüyle bağ olduğunu belirtmek için kullanılır.. “Veya” bağlacı ise, ayrı olmakla birlikte, “fark etmez ha o, ha bu” şeklinde aynı değerde tutulan kavramlar arasında kullanılır.. Ya, “ya” bağlacı?
“Ya” bağlacının anlamı kullanıldığı yerin “icabına ve haline” göre” değişir.. Mesela, bir önceki cümledeki haliyle soru bildirir.. Mesela, “ya o, ya bu” şeklinde birinden birini seçme icabında gereklilik bildirir.. Mesela, bir düşüncede sıra ile yer alan ayrı cins öğelerden biri ötekilerden üstün görüldüğünde, o öğe cümle dışına alınır ve başına bir “ya” bağlacı getirilerek “hele, özellikle” anlamında kullanılır.. Cevap niteliğinde olan cümlenin sonuna getirildiğinde, asıl yargının arkadan gelen cümle ile anlatılacağını belirtir..
“Ya” bağlacının diğer icabı hallerini “dil bilgisi” kitabında bırakıp, iki kavram arasında neden “ve” bağlacı kullandığımın cevabını, bağlaçlı gerekçeme atıfla yazmak istiyorum: İki kavramın tümleşik anlam kurgusu içinde cumhuriyetin anlamsal devamlılık yönüyle demokrasiyle olan bağlantısını vurgulayarak, şekli kamusal alanın, içerik bağlamında halkın hacminden ayrı olamayacağını popülist yaklaşımlardan uzak, hatırlatmak!
Çoğunlukla “halkın yönetimi” olarak bilinir başlıktaki her iki kavram.. Ayrı özellikli anlamları bulunsa da, genellikle aynı değer atfedildiğinden birbirinin yerine kullanıldığı da olur.. Bu durum, popülist aydınların “icab-ı halinden” kaynaklanan bir totolojidir aslında.. Hemen söylemeliyim ki popülist kavramının kök anlamında da “halk” bulunmaktadır.. İcab-ı hal; “durumun gereği” anlamında bir terimdir hukuk literatüründe.. Totoloji ise, kavramlar farklı da olsa, aynı sözcüklerle tanımlamanın mantık dilindeki adıdır..
Ferit Devellioğlu, Osmanlıca Türkçe Lügat’inde halk, ahali, topluluk anlamında tanımlıyor cumhuru.. Ve hemen ardından verdiği “Cumhura muhalefet kuvve-i hatadandır” örneğini, “halkın benimsediği davaya karşı çıkılmaz” şeklinde açıklıyor..
Cumhuriyet sözcüğündeki i(y) eki, aitlik belirtiyor.. Cumhuri; halka ait demek oluyor.. “Arapça çoğul eki “at” nispet “i” sinden sonra gelerek de çokluk yapar” diyor Prof. Dr. Muharrem Ergin “Osmanlıca Dersleri” kitabında.. Buradan aitlikle birlikte kullanılan çoğul ekinin, cumhura ait olanı cumhur adına çoğalttığını çıkarsayabilir ve cumhuriyeti; cumhura ait olanı kamu adına devamlı çoğaltan bir yönetim anlamıyla tanımlayabiliriz.
Batı dillerindeki “republic” sözcüğünün karşılığı olarak türetilmiş bir kavramdır Cumhuriyet.. Public: halk için, kamuya ait anlamına geliyor ve bir ön ek olan “re” de, devamlı yenileyerek dönüştürmek olarak tanımlanıyor sözlüklerde.. Mesela, reform; formu, revizyon; vizyonu, bu bağlamda “republic” de; halka, kamuya, cumhura, topluma ait olan yönetimi devamlı yenilemek demek oluyor.. Halka ait yönetim devamlı nasıl yenileniyor? Meşruiyeti halk egemenliğinin hukukuyla oluşan meclisteki halk temsilcilerinin seçimlerle yenilenmesiyle elbette.. Yani, demokrasiyle tabii ki.. Demokrasi, Grekçe bir sözcük.. Demos; halk, kratein; yönetim veya iktidar anlamına geliyor.. Demokrasinin, günümüzden 2500 yıl öncesi Grek kent devletlerinde oluştuğunu ve süreç içinde bu kültürden beslenerek büyüyen iki bin yıl öncesi Roma kentler birliği devletinde şeklen cumhuriyete dönüştüğünü tarihsel kayıtlardan biliyoruz.. Ki sürecin başında, kölelerin yurttaşlık hakkına sahip olmadığını; yurttaşlığın patriciuslar, yani özgür efendiler için söz konusu olduğunu, eski Roma’da yurttaş sayılmayan pleblerin, yani kölelerin özgür, eşit yurttaşlık hakkına, yine cumhuriyetle sahip olduklarını da aynı kayıtlardan okuyoruz.. Bu durumun ben, efendilikleri zenginliklerinden menkul patriciusların yani burjuva beylerinin veya feodal ağaların, kamuya ait olanı kendilerinin bir malı gibi görmelerinden kaynaklandığını düşünüyor, dolayısıyla re+publik kavramının başlangıçta res+public olma ihtimaline de yer veriyorum.. Zira “res,” Latincede mal anlamına geliyor.. (Hukukta Latince Terimler Sözlüğü, s.130, Derleyen Prof. B. Erdoğmuş, Bilgi Ü.Y. İst. 2011)
Kazanılmış tüm doğal ve kamusal hakların muhafaza edilmesi, cumhuriyeti benimsemiş erdemli yurttaşların bireysel ödevidir elbette.. Ve fakat bir hakkın dahi, icabın haline göre “darbelenmesi;” demokrasiyi özümsemiş erdemli yurttaşlardan oluşan toplumlarda, durumdan vazife çıkartan hiç kimseye hak olmadığı gibi ödev de değildir.. Kaldı ki, her demokratın cumhuriyetçiliği benimsemiş, her cumhuriyetçinin de demokratlığı özümsemiş olması, kavramların doğasından gelen erdemli yurttaş olmanın da temel ilkesidir.. İlkeli yurttaşlar yetiştirmek de eğitimin görevidir..
Cumhuriyetimizi, yerli yabancı patricuslara karşı, halkın temsilcileriyle oluşan Millet Meclisinin demokratik hacminde kazandığı zaferle kuran Mustafa Kemal, “Cumhuriyet demek, demokrasi sistemi ile devlet şekli demektir.. Cumhuriyeti biz kurduk, o on yaşını doldururken demokrasinin bütün icapları sırası geldikçe uygulanmaya konulmalıdır” demişti cumhuriyeti benimsemek, demokrasiyi özümsemek bağlamında 1933 yılında.. Devamında, ve yine aynı bağlamda cumhura ait olan yönetimi demokrasiyle yenilemenin önünü açan İsmet Paşa, “üzülmediğim tek yenilgimdir” demişti, seçimi kaybettiği 1950 yılında.. Bu bağlamda kutluyorum ben de cumhuriyetimizin 89. yaşını ve Ferit Devellioğlu’na atıfla ekliyorum: Cumhurun benimsediği cumhuriyet davasına da halkın özümsediği demokrasi davasına da muhalefet kuvve-i hatadandır!
Selam ve saygılar…