Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Yine zaman susma zamanı bendeniz için. Çünkü kalabalık içim; sımsıkı susacak kadar kalabalık. Ve yine şiir konuşsun istedim bu gün. Ve şimdilik sağlık, sevgi, birlik ve beraberlikle kalalım sevgili okuyucularım ayrımsız gayrımsız. Yase
& & & & &
Susmanın İkinci Yüzü
Şimdi bütün anmalar bir susmanın içinde..
Şimdi bütün susmalar bir odanın içinde..
Anlatmaya bir sözcük, bir bakış arıyorlar,
Önce sakladıkları, bir adamın içinde.
& & & & &
Şairlerin, ünlü yazarların ve ressamların çalışma şekilleri, bir günü nasıl geçirdikleri ve küçük-küçük yaşamlarını anlatan “Günlük Ritüeller” isimli kitaptan birkaç alıntı yaptım. Enteresan yaşamlar var içinde. Küçük-küçük özetler geçeceğim. Gerçekten ilginç ama fark yaratacak bilgiler içeriyor.
Karl Marx: Hayatı boyunca hiç sabit bir işi olmamış. Yoksulluk içinde yaşamış. Bir arkadaşının kendisine verdiği rutin bir para ile yaşamış. Enteresan olan hiç parasız bir yaşam içinde dünyanın en önemli para ile ilgili kitabını yazmış. Yeniden yaşasam aynen yaşardım, tek bir şey yapmazdım diyor. Evlenmezdim. Tüm gün çalışan bir yazarmış.
Voltaıre: Fransız aydınlanma dönemi yazarı günde 18-20 saat çalışırmış.
Benjamin Franklın: Kendine 3’er haftalık peryotlarda zaman verir, bu dönemde bir hatasını düzeltmeye çalışırmış.
Sıgmund Freud: Ölene kadar sigara içmiş. Sigara içmeme kararı alan birine şöyle dermiş: senin için ancak üzülebilirim. Rantiye biriymiş. Karısı o kadar yardımcıymış ki, diş fırçasına macunu bile karısı sıkar eline verirmiş. Bütün gün hastaları ile ilgilenir bütün gece de çalışırmış.
Carl Jung: Kendi tercihi olarak şehir hayatından lüksten kaçmış, bir çiftlik evinde yaşamış. Elektrik ve su almamış, gaz ocağı kullanmış. Kendisi odun keser şöminede yakarmış. Şehir hayatını hiç sevmezmiş. Yaşadıkları için şöyle demiş; Basit yaşamı seviyorum ama basit olmak öyle zor ki.
Marcel Proust: 1908 den ölümüne dek Kayıp Zamanın İzinde kitabını (7 cilt) yazmış. 1910 yılında toplumdan elini etiğini çekmiş. Sürekli yatak odasında yaşarmış. Yazılarını yatarak yazarmış. Hiçbir şey yemez içmez. Günde bir kere 2 bardak kahve ve 2 tane kruvasan yermiş. Bütün gün uyurmuş geceleri çalışırmış.
Pablo Pıcasso: Haastalık hastası bir adammış. Çok az konuşurmuş. Hiç hoş sohbet değilmiş. Geç yatar, geç kalkarmış. Uykudan kalkınca atölyesine kapanır akşam yemeğine kadar hiç çıkmazmış.
Agatha Chrıstıe: Mesleğini sorduklarında hep “ev kadınıyım” dermiş. Hiçbir zaman yazmak için bir odam olmadı diyor.
Balzac; Yaşamıyorum, berbat bir biçimde kendimi tüketiyorum diyor. Sonu gelmeyen alacakları ve sonsuz kahve içimi varmış. Günde 50 bardak gibi. Acımasızca çalışırmış.
VAN GOGH: Yaratıcı ilham sürecindeyken sadece yemek yemek için yerinden kalkarmış. Sürekli çalışırmış.
Albert Eınteın: Öğlene kadar üniversitede bulunuyormuş. Öğleden sonra evde çalışırmış. Çok mütevazı bir hayat yaşarmış ancak o yıllarda çok ünlüymüş. Bir de şöyle bir ünü varmış. Acayip dalgın bir adammış bir de dış görünüşü öylesine darmadağınıkmış ki çok dikkati çekermiş. Üniversiteye yürüyerek gider gelirmiş.
Stephen Kıng: Hala günde 2000 kelime yazmadan asla günü bitirmezmiş. Asla vazgeçmezmiş. Sabah 8 gibi kalkıp hemen yazmaya başlarmış, öğlende kotasını tutturur ondan sonra şekerleme yapar, mektup yazar, maç seyreder, okur ve ailesi ile vakit geçirirmiş.
Günün Şiiri
Hüznün Kuşları
ben bütün hüzünleri denemişim kendimde
canımla besliyorum şu hüznün kuşlarını
bir bir denemişim bütün kelimeleri
yeni sözler buldum seni görmeyeli
kuliste yarasını saran soytarı gibi
seni görmeyeli
kasketim eğip üstüne acılarımın
sen yüzüne sürgün olduğum kadın
kardeşim olan gözlerini unutmadım
çık gel bir kez daha beni bozguna uğrat
sen tutar kendini incecik sevdirirdin
bir umuttum bir misillemeydin yalnızlığa
şanssızım diyemem kendi payıma
hain bir aşk bu kökü dışarda
olur böyle şeyler ara sıra
olur ara sıra
Cemal SÜREYA
Orda Bir Köy Var Uzakta
Orda bir köy var, uzakta
O köy bizim köyümüzdür.
Gezmesek de, tozmasak da
O köy bizim köyümüzdür.
Orda bir ev var, uzakta
O ev bizim evimizdir.
Yatmasak da, kalkmasak da
O ev bizim evimizdir.
Orda bir ses var, uzakta
O ses bizim sesimizdir.
Duymasak da, tınmasak da
O ses bizim sesimizdir.
Orda bir dağ var, uzakta
O dağ bizim dağımızdır.
İnmesek de, çıkmasak da
O dağ bizim dağımızdır.
Orda bir yol var, uzakta
O yol bizim yolumuzdur.
Dönmesek de, varmasak da
O yol bizim yolumuzdur.
Ahmet Kutsi TECER
Bu Akşam En Hüznlü Şiir
Bu gece en hüzünlü şiiri yazabilirim
Şöyle diyebilirim: gece yıldızla dolu
Ve yıldızlar, masmavi titreşiyor uzakta
Şakıyarak dönüyor gökte gece rüzgarı.
Bu gece en hüzünlü şiiri yazabilirim
Sevdim ben onu, o da beni sevdi bir ara.
Kollarıma aldım bu gece gibi kaç gece
Kaç defa öptüm onu sonsuz göğün altında
Sevdi beni o ben de bir ara onu sevdim
O durgun, iri gözler sevilmez miydi ama
Bu gece en hüzünlü şiiri yazabilirim.
Yokluğunu düşünüp, yitmesine yanmakla
Duyup geceyi, onsuz daha engin geceyi.
Ota düşen çiy gibi, düşmekle şiir cana
Ne gelir elden, sevgim onu tutamadıysa.
Gece yıldız içinde, o yoldaş değil bana
Hepsi bu. uzaklarda şarkı söylüyor biri.
Yüreğim dayanmıyor yitmesine kolayca
Gözlerim arar onu, yaklaştırmak ister gibi
Yüreğim arar onu, o yoldaş değil bana
Artık sevmiyorum ya nasıl, nasıl sevmiştim
Sesim arar rüzgarı ulaşmak için ona
Ellere yar olur. öpmemden önceki gibi.
O ses, ışıl ışıl ten ve sonsuz bakışlarla
Artık sevmiyorum ya severim belki yine
Ne uzundur unutuş ah ne kısadır sevda
Böyle gecelerde kollarıma aldım çünkü
Yüreğim dayanmıyor yitmesine kolayca
Belki bana verdiği son acıdır bu acı
Belki son şiirdir bu yazdığım şiir ona
Pablo NERUDA
Günün Fıkrası
Günün birinde üç adam yürürken karşılarına büyük ve vahşi bir nehir çıkmış. Nehrin karşı kıyısına mutlaka geçmeleri gerekiyordu. Peki bunu nasıl başaracaklardı? Birinci adam, dizlerinin üzerine çöktü ve Tanrı’ya dua etti: “Tanrım, lütfen nehrin karşı kıyısına geçebilmem için bana güç ver!” Tanrı ona uzun kollar ve güçlü bacaklar verdi. Böylece nehrin karşı kıyısına geçebildi. Ancak bunun için 2 saat boyunca dalgalarla boğuştu ve neredeyse 34 kez boğulma tehlikesi geçirdi. Ama başarmıştı da…
Bunu gören ikinci adam da Tanrı’ya dua etti: “Tanrım lütfen nehrin karşı kıyısına geçebilmem için bana güç ve gerekli aracı ver!” Tanrı ona bir tekne verdi ve o da nehrin karşı yakasına geçmeyi başardı, ancak birkaç kez alabora olma tehlikesiyle karşılaştı.
Tüm bu olan biteni izleyen üçüncü adam, dizlerinin üzerine çöktü ve Tanrı’ya yalvardı: “Tanrım, lütfen nehrin karşı kıyısına geçebilmem için bana güç, araç ve zekâ ver!” Bunun üzerine Tanrı, adamı bir kadına dönüştürdü… Kadın haritaya baktı… Nehrin biraz yukarısına doğru yürüdü ve köprüden karşıya geçti.
Günün Sözü
Fırtınanın şiddeti ne olursa olsun Martı sevdiği denizden asla vazgeçmez.
Albert Camus
Mutlu insanlar; her şeyin en iyisine sahip olanlar değil, sahip olduklarını kaybetmeyecek kadar çok sevenlerdir.
Charles Bukowski
-Nasibinde varsa alırsın karıncadan bile ders. Nasibinde yoksa bütün cihan önüne serilse sana ters.
-Yürürken başımın yerde olması sizi rahatsız etmesin. Benim tek derdim; yere düşen edebinize takılmamak.
-Küle döndüysen, yeniden güle dönmeyi bekle. Ve geçmişte kaç kere küle dönüştüğünü değil, kaç kere yeniden küllerinin arasından doğrulup yeni bir Gül olduğunu hatırla.
Mevlana