Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? 2018 yılın ilk ayındayız, dilerim bütün dünya ve biz sağlıklı, barış ve adaletli bir güne uyanmışızdır? Belki dünya “tıp” der ve sihirli bir değnek bütün sorunları sıkıntıları bir anda yok eder!
Olma mı?
“Ama hayal ha”
Hayal kurmakta mı yasak kardeşim?
Şu yasak bu yasak…
Yok, yasak değil
Ama onları seslendirmek yasak
Olur ya birileri hayallerinin gerçek olacağına inanır.
İnansın bunun neresi yanış?
Düş kırklığı var sonunda bunu düşündün mü hiç?
Olsun düş kırklığı hayallerin ölmesinden iyidir.
Sana laf yetiştirmem valla.
Hayal kurmak istiyorsan hayallerini kendine sakla o zaman!
Kimseyi hayallerinle meşgul etme zaten karanlıkların efendisi
EFENDİSİ dayanmış gönlümün en ince teline. Ağırlığı altında inim, inim inliyorum..
E şimdi karanlıkların efendisi diye bir şey var mı asıl hayalci sensin.
Yani azıcık öyle tanımlayabilirsin
Ama Mahzunu Şerif hayal değil valla
Kötü anıların karanlık efendisi çökmüştü omuzlarıma ya gözlerim doluyordu nedensiz değil nedeni var işte o zaman Mahzunu şerif nerde olursa olsun yetişir imdadıma.
Mevla’m gör diye iki göz vermiş,
Bilmem ağlasam mı ağlamasam mı?
Dura dura bir sel oldum erenler
Bilmem çağlasam mı çağlamasam mı? Diyerek yanı başımda bitti.
Perde oldu kötü anıların kötü kalpli hükümdarı ile aramda?
“Yase’yim dindir acımı” dedim.
“Bazen acılardan al ilacını” dedi.
Gönül bu, acıların karanlık anılarından bir sözcükle kurtulabilir.
Ve bir umarsızlığa kapılabilir ve isyana düşebilir. Ya da bana ne diyebilir.
Ve sonra doruğa doğru uzanabilir.
& & & & &
Aşık Daimi gibi (Bana Ne)
Ben bülbül olmuşum dostun gülüne
Karganın konduğu daldan bana ne diye, devam eder.
Aradım özümde buldum Mevla’yı
Mecnunun gezdiği çölden bana ne
Gönlüme yazılmış cananın adı
Canan imiş aşıkların muradı
Her şeyden üstündür sohbetin tadı
Arının yaptığı baldan bana ne
Uyulur mu ikrarsızın sözüne
Gidilir mi cehaletin izine
Varmak istiyorum aşk denizine
Mandanın yattığı gölden bana ne
Dertli Daimi’yim yardır sevdiğim
Gerçek aşıklara pirdir sevdiğim
İkilikte değil birdir sevdiğim
Ben beni bilirsem elden bana ne.
Ve sevgili okuyucularım hayat bazen bize bunları anlatır. Kötülüğün hükümdarı başımızın ucunda kılıcını bilemeye devam ediyor olsa da. O çok şey istemiyor yalnızca bir sözcük düşsün dilimden o zaman uçuracak kellemi bekliyor. Ama karalıyım. Düşmeyecek o söz. Bir inci bir yakut bir pırlanta olacak dura, dura. Ama yine de kömür kadar kara bir yanıt. Yakıyor dilimi, dişlerimin arasından tıslaysak çıkmak için savaşıyor.
“Uyulur mu ikrarsınız sözüne, gidilir mi cehaletin izine” dese de, varmak isteseniz de aşk denizine. Yine de o denize varmak kolay değil.
Ve bu sabah kötü anıların kötü kalpli hükümdarından kurtulmak çok zor Mahzuni Şerife rağmen Aşık Daimi’ye rağmen bilmiyorum. Ve sevgili okuyucularım dilerim karanlıklar çökmesin yüreklerinize aşk denizinde yüzelim her zaman. Sağlık ve sevgiyle kalalım hep birlikte. Yase
& & & & &
Cennet
Adam ve hayattaki tek arkadaşı olan köpeği bir kazada birlikte ölmüşlerdi … Gökyüzüne çıktıktan sonra bembeyaz bulutların arasında dolaşmaya başladılar … adam çok susamıştı.. biraz su bulabilmek ümidiyle yürümeye devam ederken, birden kendilerini muhteşem bir manzaranın karşısında buldular.. rengarenk çiçeklerle süslü bir bahçe, altından yapılmış bir bahçe kapısı, ve onları karşılayan beyazlar içinde bir kadın.. Adam köpeğiyle birlikte kadına yaklaştı ve sordu:
“Afedersiniz…burası neresi?”
Kadın ona gülümsedi: “Burası Cennet, efendim”
Adam bunun üzerine sevinçle “Harika…!!!” dedi “Peki bana biraz su verebilir misiniz, gerçekten çok susadım”….
Kadın cevap verdi: “Tabi efendim, içeri girin… içerde dilediğiniz kadar su bulabilirsiniz…..”
Böylece adam köpeğine döndü, “Hadi oğlum içeri giriyoruz” diyerek kapıya yürüdü……… ama kadın onu birden durdurdu:
“Üzgünüm efendim, köpeğiniz sizinle gelemez.. hayvanları içeri almıyoruz…”
Bunun üzerine adam bir an durdu.. düşündü.. ve geri dönüp köpeğiyle birlikte geldikleri yolun tam ters yönünde yürümeye koyuldular…. bir süre geçtikten sonra kendilerini bu kez tozlu çamurlu bir yolda buldular, ve yolun sonunda karşılarına çiftlik girişini andıran bir kapıyla yırtık pırtık elbiseli bir dede çıktı… adam sordu:
“Affedersiniz…. bana biraz su verebilir misiniz??”
Dede “İçeri gel” dedi.. “kapıdan girdikten sonra sağ tarafta bir çeşme var…”
Adam sordu: “Peki arkadaşım da benimle gelip oradan içebilir mi?”
Dede ” Tabii…”dedi.. “çeşmenin yanında köpeğinin de su içebileceği bir kase bulacaksın…”
Bunun üzerine adam kapıdan girdi… biraz yürüdükten sonra sağ tarafta çeşmeyi buldu.. Adam çeşmeden köpek de oracıktaki kaseden doya doya içerek susuzluklarını giderdiler… derken adam geri giderek girişte bekleyen dedeye sordu:
“Su için çok teşekkür ederim… peki burası neresi..?”
Dede “Burası cennet” dedi.. bunu duyan adam şaşırdı:
“Ama nasıl olur..? az önce burası gibi kırık dökük olmayan muhteşem bir yere gittik ve orasının da Cennet olduğunu söylediler…”
Dede “şu rengarenk çiçeklerle süslü altın kapılı yer mi?” dedi… “ama orası Cehennem…”
Adam iyice şaşırmıştı: “Peki ama orası sizin adınızı kullanarak insanları kandırıyor diye hiç kızmıyor musunuz..??”
Dede gülümsedi: “Kızmıyoruz….. Çünkü onlar kendi çıkarı için en iyi arkadaşını yarı yolda bırakanları Cennet’ten uzak tutuyorlar….
Günün Şiiri
Ödünç Cesaretlerle
gemiden son ayrılan bendim unutarak seyir defterini
unutarak tayfaların denizi kaldıran kavgalarını
bir sayfadan diğerine ödünç cesaretlerle geçerdim
bıçağın bir yüzünde cellat, öbür yüzünde kurbandım
karanlığın gözünden düştüm, ışıktaysa hiç yerim olmadı
bir tören gibi yaşadım aşkı, ayrılığı bir infaz gibi
yoksa her yağmurdan saçakaltı mutluluğu mu kaldı
kıdemli yargıç da inanmıyor sesimin gürleştiğine
sözcüklerim savunma mı ikrar mı
konuştukça kararan cübbemden seçilemiyor
her celse sarı sırmalarımı sökerek söylüyorum
kalbimin tutulacak yanı kalmadı
ne sokakların çok büyük olduğunu hatırlatacak birisi var
ne de oğlunu bana benzeterek ağlayacak bir ana
gemiden son ayrılan bendim
bu çürük tekneden payıma ‘kahraman kaptan’ olmak düştü
işte kara! diye bağırmamak için tek kendimi aldım yanıma
soluk bir çizgi oldu gövdemde sevincin sukesimi
belki de son bir iz, saçları kısaltan tarihöncesinden
ufuk, köpürmesini unutmuş dalgalarla parçalanıyor
sen bağırdıkça azalıyor içimde beyaz bayrak çekme korkusu
“her şey vatan için, her şey vatan için”
“her şey vatan için, her şey vatan için”
geniş denizlerde parmakizlerin, küçük düştün sulara
bu güz yağmur yağar, saçların gelecek bahara ıslanır
her gün bileklerimi daha fazla yaklaştırıyorum güneşe
ancak böyle şakalar yatıştırıyor alkışlarla yaralı ruhumu
“vatan sana canım feda, vatan sana canım feda”
“vatan sana canım feda, vatan sana canım feda”
Akif KURTULUŞ
Günün Fıkrası
Adamın biri lokantaya gitmiş, garsona: “Barmen bana bir soda ama içine limon koyma.” demiş. Garson bi sure sonra geri dönmüş ve: “Kusura bakmayın, limon kalmadı, portakal koymasak olur mu?” diye sormuş.
Günün Sözü
Varacağın yeri bilmiyorsan vardığın yerlerin hiçbir önemi yok.
Altınları zamanla biriktirerek satın alabilirsiniz. Ancak zamanla biriktirdiğiniz altınları vererek geçen zamanı asla satın alamazsınız.
Haksızlığa sapıp bütün insanlar seni takip edeceğine, adaletle hareket edip tek başına kal, daha iyi.
Gandi