Değerli okurlarım, yurtiçi seyahatine çıkan akil insanlar olduğu gibi, sporumuzda ve özellikle futbolumuzda da akil insanlar vardır mutlaka. Bir şeyden emin olmayınca o ortamda bir kaygı, endişe, bir akilsizlik var demektir. Bir kurumda ya da kuruluşta çalışan personelin genç olmasında hiçbir sakınca yoktur. Hani Avrupa’nın en genç nüfusuna sahibiz diyoruz ya. Böyle olmasına rağmen, yine de göğsümüzü kabartan bir milli takımımız yok. Şunu söylemeye çalışıyorum… Kadro ne kadar genç olursa olsun, yine de saçlarına ak düşmüş insanlara ihtiyaç var. Hayatın süzgecinden geçmiş, durulmuş, oturmuş, özverili ve biraz da tavizkar.
Büyüklerimiz bu türden insanlara “Akil insanlar” derler. Ancak saçlarını ağartmış herkese de “Akil insan” denemez. Bazıları da saçlarını değirmende ağartıyor, belki onlar da “Akildir!” Şiddet olayları, tribün faciaları, sporcuların saygıdan ve sevgiden yoksun olmaları, sporumuzu, özellikle futbolumuzu yönetenlerin (!) basiret oluşu, tarafgir davranmaları… Bu saydıklarım da, futbolumuzun en korkulacak tarafları. Taraftarın müsabakalara tabanca, kasatura, döner bıçağı ile gelmeleri kabul edilemez. Çok ürkütücü. Olayların olmaması en büyük dileğimiz. Her şeye rağmen, can çıkmayınca huy çıkmıyor.
Huy dedik ya. Buna canlı bir örnek vermek istiyorum. Birkaç hafta önce bir Fatih Terim sendromu yaşandı. Bildiğiniz gibi, Fatih Terim Türk futboluna ömrünün kırk yılını vermiş değerli bir spor adamı. O’nu savunacağımı sanmayın. Yaptıkları önce kendine, takımına, taraftarlara zarar veriyor. İnsanlar yaşlandıkça bazı şeyler tedricen değişiyor da, nedense bazı huylar perçinlenmiş gibi yerinden kımıldamıyor. Bakınız, 20-25 yaşında olanlar Fatih Terim’i teknik direktör olarak tanır. Öncesini doğal olarak bilemez. 35-40 yaşında olanlar O’nu Galatasaraylı futbolcu olarak tanır, tabi ki futbolla ilgisi var ise.
Siyah, dalgalı, gür saçlı, bıyıkları yeni terlemeye başlamış, orta boylu bir delikanlı. Adana Demirspor’un golcüsü. İşte bu Fatih Terim. Ben O’nu ta o zamandan tanıyorum. Bunu neden anlattım? Huyu itibariyle! Asabi mizacında hiçbir değişiklik olmamış. Yenilgiyi kabullenemeyen, lügatinde “Yenilgi” sözcüğü olmayan bir fani! Birileri gibi, sessiz ve sinsi değil. Fatih Terim, dobra ama biraz kaba. Onun için yapılacak hiçbir şey yok. Değiştiremediği huyuyla mezara kadar gider.
Ünlü Teknik Direktör Fatih Terim oyuncularını şu sözlerle motive ediyor; “Kaybetmekten korkmayın, önemli bir şeyi kazanmak için bazı şeyleri kaybetmelisiniz. Şunu aklınızdan çıkarmayın ki, kaybettiğinizde değil, vazgeçtiğinizde yenilirsiniz. Kazanmak için mutlaka savaşmalısınız ama sonuç ne olursa olsun siz benim gönlümde hep kazandınız, gönlümün şampiyonusunuz ve öylece kalacaksınız. Allah yardımcınız olsun…”
Demek oluyor ki başarısızlığın en büyük nedeni, savaşmaktan vazgeçmekmiş. Bu sözleri oyuncularının beynine kazıyan bir hoca hiç başarısız olur mu? Sizce hiç sakin olabilir mi? Kariyer sahibi bir teknik direktörün sudan nedenlerle tribüne gönderilmesini nasıl değerlendirirsiniz bilemiyorum. Karar size aittir!
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA