Diplomasi cambazlığına kalkmadan, lafı eğip bükmeden, gerçeğe girme zamanıdır. Neden mi?
İşçinin umutlarıyla bu kadar oynanması gına getirdi de ondan.
1-)1 milyona yakın işçinin, aileleriyle 5 milyonluk kitlenin kaderini ilgilendiren planın, aylar boyu işçilerden gizli yürütülmesi, hayra alamet değildir.
2-)Bu çalışmaya sendikaları dahil etmemeleri, hatta onlardan da gizlemeleri, gariplikten de öte bir durumdur, endişeleri şüpheye doğru götürmektedir.
3-)“Yılsonuna kadar kanunlaştırmayı düşünüyoruz” dedikleri taşeron işçiliği hakkındaki niyetin, yılsonuna 14 gün kalmış olmasına rağmen, toplumdan, işçilerden ve sendikalardan gizleniyor olması, kuşkuları daha da pekiştirmektedir.
Anlaşılan o ki, tasarı TBMM’ye verilinceye kadar sendikalardan ve işçilerden gizlenecektir. Muhtemeldir ki 12 maddede ne yazıldığını öğrenmek, Meclis komisyonların önüne gittiğinde ancak mümkün olacak.
4-)Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Bakanların birbirini tutmayan açıklamaları, başka bir gariplik. 12 madde olduğu söylenen metin hakkında birbirini tutmayan açıklamalar…
-Mart ayında Maliye Bakanı: “Kadro yok, maaş artışı yok, özel sözleşmeli personel var. Sınav, güvenlik soruşturması ve performans uygulaması var.”
-Aralık’ta Cumhurbaşkanı: “Allah nasip ederse kadro işini hallediyoruz.”
-Aralık’ta Başbakan: “Kadroyu veriyoruz. Uzun süreli sözleşme olacak.”
-ÇSG Bakanı: “Cumhurbaşkanımız emretti. Kadro tamam. 657’nin 4-b’sine geçecekler.”
5-)Bakanlar, 657 sayılı yasanın 4. maddesinin (b) fıkrasının “sözleşmeli personel”i içerdiğini bilmezler mi? “Sözleşmeli personel” statüsünün, kadrolu işçilik ile de, kadrolu memurluk ile de uzaktan yakından alakası olmadığını bilmezler mi?
1-) Hayırlı bir iş ise, işçilerin ve sendikaların yararına olacaksa plan, neden bu gizlilik? Saklamak, el çabukluğu marifet misali alelacele kanunlaştırılmaya kalkmak, gizlenen başka bir niyet yüzünden midir?
2-) Plan işçilerin yararına ise, en büyük işçi konfederasyonunun bile dışarıda tutulmasının anlamı nedir?
Planın Türk-İş’ten bile saklanması, sendikaların hayrına olmadığını, hatta Türk-İş’in ve muhtemeldir ki DİSK’in de aleyhine olduğunu düşündürmez mi?
3-) Gerçekte kadro olacaksa, Bakanlıklar, KİT’ler, Belediyeler ve İl Özel İdarelerinin kadro sayıları, üzerine neden bir çalışma yok. İptal edilmiş, ortadan kaldırılmış kadroların yeniden yaratılmasına, azaltılmış kadroların yeniden çoğaltılmasına dair neden hiçbir kademede bir çalışma yapılmıyor?
4-) 1 milyona yakın işçinin statüsü değişerek kadroya geçiyorsa, bütçede minnacık da olsa bir oynama olmaz mı? Bir yıl öncesine göre en az iki kat açık verecek olan bütçede 1 milyon işçinin artacak olan maaşı, ikramiyesi ve diğer hakları hiçbir artış yaratmayacak mıdır?
Yoksa planlanan statünün işçiye kazandıracağı hiçbir parasal katkı yok mudur?
Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, 11 Aralık’ta TRT Haber’de dedi ki, “KİT’lerin kadroya dahil edilmesi son derece yanlış olur. Örneğin Türkiye Petrolleri ne işe yarar, petrol çıkartır, kimle rekabet ediyor? Shell ile rekabet ediyor, uluslararası şirketlerle, katı kuralların olmadığı, esnek olduğu şirketlerle rekabet ediyor. Nasıl rekabet edecek?”.
Sayın Şimşek sadece KİT’lerle ilgili kadro balonunu patlatmakla kalmamış. AKP’nin, taşeron sistemini ekonominin merkezine yerleştirdiğini, rekabetin esas unsuru haline getirdiğini de itiraf etmiş. Taşeron sistemi olmadan olmaz diyor Şimşek. Bu itiraf da, “taşeron işçisine kadro” balonun ikinci kez patlatılmasıdır.
Sadık KARAKAŞ