Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Çoktan beri şiirle şarkıyla başlamıyor sabahlar artık. Yaşamın rengi bu yüzden gri gibi? Gri bendenizin rengi değil! Gri yerine siyahı tercih ederim doğrusu. Kadife gibi yumuşak hüzün gibidir siyah. Bütün renklerin onda yok olup onda var olduğu. “Leyla” gibi!
Leyla gelin oldu, Mecnun mezarda, / Bir susuz yolcu yok şimdi dağlarda,
Ateşten kızaran bir gül arar da, / Gezer bağdan bağa çoban çeşmesi.
Bir susuz yolcu gibi siyah, bendenizin rengi bu sabah, renklerin en kırmızısını dizelerde arıyorum. Hüzün giymiş yumuşacık sıcak hırkasını. Bekliyor kapın ardında Leyla’dan kopup ona sarılmamı kıskanç bir sevgili gibi.
Ayrılıkların bu sabah yıl dönümü.
Ayrılıkların rengi gri değil. Siyah değil. Ateş kırmızısı.
Ateşten kızaran bir gül gibi kırmızı…
Orada hüzün yok. Çıplak yalın kırmızı bir acı var. Ulu orta yasaksız, yalansız hiç utanmadan yaşanan.
Ve bu sabah, kırmızı! Güneşten kızaran gül gibi, Faruk Nafizin Çamlıbel’in “Çoban çeşmesi” şiirindeki gibi. Ve bazı sabahlar şiir ile başlasa da, gün, ayrılık günü ise? Çoban Çeşmesi en uygun şiir olur bugüne…
Ve ben deniz tarih sayfalarına çentik atmam hiç, ama onlar sanki çentikliymiş gibi hemencecik yoluma çıkarlar zaman kitabını elime almadan.
Ve ayrılıklar kırmızı güneşten kızaran gül gibi. Bugün? Ve madem bugün yolum üzerinde ayrılıklar var. O zaman şiir okumamak olmaz hatta bir iki öykü.
Çoban Çeşmesi
Derinden derine ırmaklar ağlar,
Uzaktan uzağa çoban çeşmesi,
Ey suyun sesinden anlıyan bağlar,
Ne söyler şu dağa çoban çeşmesi.
“Göynünü Şirin’in aşkı sarınca
Yol almış hayatın ufuklarınca,
O hızla dağları Ferhat yarınca
Başlamış akmağa çoban çeşmesi…”
O zaman başından aşkındı derdi,
Mermeri oyardı, taşı delerdi.
Kaç yanık yolcuya soğuk su verdi.
Değdi kaç dudağa çoban çeşmesi.
Vefasız Aslı’ya yol gösteren bu,
Kerem’in sazına cevap veren bu,
Kuruyan gözlere yaş gönderen bu…
Sızmadı toprağa çoban çeşmesi.
Leyla gelin oldu, Mecnun mezarda,
Bir susuz yolcu yok şimdi dağlarda,
Ateşten kızaran bir gül arar da,
Gezer bağdan bağa çoban çeşmesi,
Ne şair yaş döker, ne aşık ağlar,
Tarihe karıştı eski sevdalar.
Beyhude seslenir, beyhude çağlar,
Bir sola, bir sağa çoban çeşmesi…
Faruk Nafiz ÇAMLIBEL
Nasıl bir Leyla ki bu, bu dizleri yazdıran? Ve bizi burada buluşturan… Mekânın cennet olsun usta. Ve sevgili okuyucularım, şimdilik sağlık ve sevgiyle kalalım diyorum hep birlikte ve el ele… Yase
& & & & &
Evin Emektarı Menekşe
Ben mosmor yaprakları olan küçük porselen saksıda yaşayan bir menekşeydim. Tıpkı insanlar gibi benimde umutlarım vardı. Bende aileden biri sayılırdım. Herkes beni sever aksatmadan beni sulardı.
Geceleri herkes kendi odalarına çekildiğinde ben onlarla birlikte uyumaz gökyüzünü izler, yaprakların şırıltısını dinlerdim. Bazen de ailemi, yaşadığım çevreyi, onlar olmazsa ne yapacağımı düşünürdüm.
Bir gece onlar yataklarındayken ben yine çevreyi izliyordum. Bir saatten fazla olmamıştı ki deniz adeta şahlandı. Ev büyük bir sarsıntıyla ayağa kalktı. Deniz durmuştu ama insanların deprem dediği şey hala devam ediyordu. Gözlerimi kapadım ve depremin durmasını bekledim.
Gözlerimi açtığımda yıllardır yaşadığım evin yerle bir olduğunu gördüm. O güzel çiçeklerin olduğu yerdeydik yani evin bahçesinde. Ailemi aradım. Fakat ortalarda yoklardı. Çevredekiler ‘’Bu evden hiç kimse sağ çıkmadı’’ dediler. Ağlamaya başladım. Canım yanıyordu. İçimde hiç kimsenin dolduramayacağı bir boşluk vardı. Hala inanamıyordum. Onlar beni burada bırakıp gitmezlerdi. Beni bu kadar üzmezlerdi. Neyse ki bu acım fazla sürmedi. Çünkü üstümdeki beton dalımı kırdı. Ve umutlarımla beraber hayata gözlerimi yumdum.
Nazlı Deniz AYYILDIZ
& & & & &
Kötülüğü Ört De İyiliği Öv
Ey görünmez ruhu şarabın
Kendini tanıtacak bir adın yoksa,
“şeytan” diyelim sana.
Parmağınız ağarmaya görsün
Ağrıya boğar bütün sağlam uzuvlarınızı
Tanrı bana yardım etsin
Kötülüklerden kötülük değil,
Ders çıkartmayı öğretsin.
& & & & &
Sone
Çökünce artık kaşlarına bir kırk yılı kışın,
Derin derin çukurlar açar o güzel çehre:
Sonra gençken giydiklerine değişir bakışın,
Günahın, sendeler tutunur soysuz bir değere.
O zaman sorarlar: ‘Nerde o güzelliğin dupduru,
El üstünde tutuğun günler nerede ışıldar?’
De ki:‘Kendi içine çöktü gözümün çukuru
Lüzumsuzca bir övgüdür, duyduğum bütün ar;
Güzel olabildiğincedir yapılan iltifat.’
Cevaplarsın:’Çocuğumdur adillerin adili,
Bahanemi kabul görüp eder bana hep dikkat. ‘
Güzelliğini benden almasıdır buna delili!
Yineler o her eskidiğinde dört yanını,
Soğuğu duyunca görürsün o ılık kanını.
William Shakespeare
Günün Şiiri
Göçmen Çiçek
Aykırı bir uçurumum yolunun üzerinde
Elini uzatacağın dalları yamacında saklayan
Birdenbire patlayan
Bir çığlığım sessizliğinde
Ele-güne karşı seni utandıran.
Yaz günü palto giyerim
Ceplerim dolu dolu şiir
Gören beni deli sanır
Adım kaçığa çıkar
keşke kaçsam
Keşke kaçabilsem şu dünyadan.
Aykırı bir şiirim kitabının arasında
Kargacık burgacık bir yazıyla yazılmış
Sondan okumaya başla
Nokta koy her dizenin önüne
Anlamaya calış..
Bedeninin bir noktasından dalıp
Yüreğini bulabilirim
Geceyse, başlar yastığa düşerse
Ve yorgunsa yüzün
Yıldızları soluğumla bir bir ateşleyip
Kandiller gibi başucuna koyabilirim..
Ey bütün tufanların ardında
Bulduğum dinginlik!
Göçmen çiçeği dünyanın
Kökleri ardısıra sürükleyen çılgınlık!
Madem ki yaşam bu
Madem ki taşın taş olmaktan öte
bir umarı yok
Bir türkü söyle kadınım
Yürüsün dünyaya mutluluk…
Yağiyor incecik bir yağmur dışarda
Yüzün çamurlar üstünde tüten buhur
Islak toprak kokusu
Doluyor odama
Sıkılıyorum
Kitapların üstüme yıkılacağından
Korkuyorum şimdi
Yel esiyor
Sökuyor duvardaki bir resmi
Yerine senin yüzünü koyuyor.
Yüzün şimdi karşımda
Yüzün akşam karanlığında
Toprağın üstüne bırakılmış
Bir demet çicek gibi parlıyor..
O zaman açıyorum
Bütün perdeleri
O zaman yakıyorum
Bütün ışıkları
Camları darmadağın ediyorum
Yüzünü avuçlarıma alıyorum
Alnını öpüyorum
Dünyayı öper gibi…
Sana uzanamadığım gün
Ellerim yok sanıyorum
Senin bakışlarını yakalayamadığım gün
Gözlerim yok..
O zaman bir yumruk
bütün gücüyle vuruyor
Eski bir piyanonun tuşlarına
Binlerce martı
Kayalıklara çarparak ölüyor
Ayışığı tutkal gibi
Yapışıyor pencereme
Açamıyorum perdeleri
Şiir yok artık
Türkü dindi..
Meyvelerini taşıyamayan
Ağaçlar gibiyim
Sularını taşıran ırmaklar gibi..
Bu kadar mutluluk cok bana
Onu gunlere
Onu aylara bölmeliyim
Ve bir tek gülüşünü senin
Kutlamalıyım yıllarca…
Sana yüregimde bir sürgün yeri
Göçüp konacak
Bir toprak yaratsam
Kadınım, sarışınlığınin bittiği anı
Gizli bir esmerliğe eklesem..
göcmen çiçek
Her yerin yabancısı
Yolların, yolların ötesinde
bize bir tek
Yarınlar kaldı
Göğün tükenip, denizin
Başladı yerde…
Ahmet ERHAN
Günün Sözü
İnsanlığa olan inancını yitirmemelisin. İnsanlık bir okyanustur. Bazı damlalar kirli diye okyanus kirlenir mi hiç…
Mahatma GANDHI
İyi veya kötü insan diye bir şey yoktur. İnsanlar iyi veya kötü olmayı düşünceleriyle belirlerler.
William Shakespeare
Ayrılmanın gökteki yıldızlar kadar çeşidi vardır!