Geçtiğimiz yıllarda Rusya’nın düşürülen uçağının ardından, bu ülkeyle ikili ilişkiler bir anda allak bullak olmuştu. Zamanla iki ülke arasında yaşanan üst düzey olumlu yaklaşımlar neticesi ülkeler arasında oluşan buzlar erimeye başladı. Türkiye aleyhine Avrupa ülkelerinde yürütülen olumsuz politikalarla öne çıkan Almanya ve benzeri ülkeler, Türkiye’nin iyi niyetleri de ortadan kaldırdı. En son olarak Avrupa birliği safsatalarına da son noktayı koyan Türkiye kendi başına ayakta durmayı başarması bildi.
Rusya birlikteliği komşu ülkeler arasında oluşan elektriklenmeyi de yumuşattı. Irak, İran ve Çin Ortadoğu’da oynanan yeni trajedilere göre önlem aldı. Barzani’nin geçtiğimiz ay sonunda yaptırdığı referandum olumlu çıksa da çıkan sonuçlar kendi lehine oluşmadı. Türkiye’nin tüm itirazlarına karşı çıkan Barzani sonunda dediğini yaptı. Irak, kendi toprak bütünlüğüne sahip çıkarak Barzani hükümetine anında ültimatom ile karşılık verdi. Erbil hava meydanın kapatılması ve Türkiye tarafından yaptırım kararı alınan çoğu yaşam kriterleri askıya alınmış oldu. Irak, elli bin kişilik orduyla peşmerge Barzani ve PKK güçlerine karşı her an karşı misilleme harekâtına hazır bekliyor. Her şeyi tozpembe gören Barzani ve yandaşları bu günlerde sancılı telaş içerisinde ne yapacaklarını bilemez halde beklemekte.
Türkiye-Rusya arasında oluşan son olumlu yakınlaşmalar; Dünya devletlerinin çoğunda tedirginlik yaratırken, çoğu devletler de barış uğruna yaratılan bu pembe tablodan memnun! ABD VE FETÖ ilişkilerinin gittikçe kabak tadı vermesi ve 15 Temmuz darbe girişiminde ABD büyük elçiliği personelinin darbe girişimine yeltenenlerle ilişkide olması söylentileri olayların akışını birden bire tersine döndürmüş oldu.
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın hükümet nezdinde yapmış olduğu tüm iyimser yakınlaşmalarda, kendilerini dev aynasında gören ABD ve yandaşları Türkiye ile oyun oynanmaması gerçeğini de böylelikle yaşamış oldu. Eskiden olsaydı ABD ne derse Türkiye onu yapmak zorundaydı. Karşı gelindiği taktirde hemen ambargolarla bizlere gözdağı verirlerdi. Burada dirayetli bir Türkiye karşısında ABD ve Avrupa ülkeleri Türkiye’nin eski bir Türkiye olmadığını anladı dahası da anlamak zorunda…
T.C. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Sırbistan’dan onlara şöyle seslendi; “…Ülkemiz bir süredir tarihinin en kritik sürecini yaşamaktadır. Türkiye içeriden ve dışarıdan kuşatılmaya çalışıyor. Ülkemiz boyunduruk altına alınmak isteniyor. Bizim alan el değil veren el konumuna gelmemiz, birilerinin kâbusudur. İddialı ve güçlü bir Türkiye’yi hazmedemiyorlar. Uzun yıllardır sadece ileri garnizon gibi görülen bir ülkenin aldığı kararları hayata geçirme iradesi göstermesini kabul edemiyorlar…”
İşte esas sözün özü bu! Cumhurbaşkanı son günlerde Ukrayna’da Kırım halkıyla bir oldu onların sıkıntı dolu günlerine teselli oldu. Ya Sırbistan? O Türk halkı nasıl birden bire ayağa kalktı.. Dünya Türklerinde inanılmaz bir şahlanma var. Türkü kendine getiren çağrışım var. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli Türkiye’nin içinde bulunduğu gerçeği tam manasıyla gördü ve Ak Parti hükümetiyle koşulsuz destek içinde ve hala desteğini tam manasıyla gösteriyor. Onun ne denli devlet ilkesiyle yetişmiş bir insan olduğunu artık anlamayanlar da anlamış oldu.
Barzani’nin Kerkük ve Musul’da oynadığı tüm oyunları biliyor ve Hükümetin Türkmenler için aldığı her kararı istekle uygulanmasının takipçisi oluyor. Özellikle son günlerde ABD için söylediği şu söz gittikçe anlamlaşarak büyüyor; “…ABD’nin 241 Yıllık Bir Mazisi Vardır. Türk Devletinin Mazisi ise Binlerce Yıllıktır. Biz Asırların Mesafesini ”Vizeyle” Aşmadık. Zorlukları İzin ve İcazetle Göğüslemedik..”
ABD Büyükelçisinin son olarak söylediği şu söz de çok manidar; “Türkiye’de son dokuz aydır her hangi bir terör eylemleri olmuyorsa, bizlerin dikkatli girişimimizden ötürü olduğundandır.” Hadi buradan yak, bu söz ne anlama geldiğinin açılımını sizlerin ilgisine sunuyorum.
Türk ordusu Suriye topraklarında barış uğruna ve Suriye’nin toprak bütünlüğüne karşı İdlip şehrinde oluşturulan savaşsız alanda göreve gitti. Çoğu kişiler bu gidişi yanlış şekilde yorumladıkça anlaşılmaz çelişkiye kapılıyorum. Zamanında Recep Tayyip Erdoğan Suriye’de oluşan tek taraflı rejim için seçime gidin ve halkın iradesiyle yeniden seçilirse Beşer Esed o zaman Suriye’nin toplumsal lideri olur dediğinde her kafadan sesler gelmeye başlamıştı. Güney komşumuzda oluşan karışıklıkta fırsat kollayan Daiş, El Nusra gibi örgütler her an Suriye’nin zayıf anını kolluyordu. Türk istihbaratı bugün dünyada sayılı istihbaratların başında gelir.. Suriye özellikle yan komşumuz, orada bir şey olacaksa bunu Türkiye bilmeyecek. Türkiye her şeyi bilen bir ülke, Beşer Esed’e ayağını denk al ülkende her şey olabilir dedi suçlu Cumhurbaşkanımız olmuştu. Suriye’de oluşan karışıklıklar neticesi on binlerce sivil yaşlı çoluk çocuk öldü.
Ekonomisi allak bullak oldu. Türkiye ne kadar büyük bir devlet ki çoğu Suriyeliyi kendi sıcak kollarına aldı. Hala milyonlarca Suriyeli Türkiye’de! Onların yemesi, içmesi, sağlığı ile Türkiye ilgileniyor. Savaşın bitmesi için şimdi yine Erdoğan Beşer Esed’i kolluyor deniliyor… Esas korunan Beşer Esed’i değil, mazlum Suriye halkı korunuyor. Tek bir çıkar yol var o da savaş ve iç karışıklıkları fırsat bilen terör örgütlerinin bir an evvel komşu ülkelerden def olup gitmeleri ve bizi yıllardır içimizden vuran sözde kendi vatandaşımız gibi TBMM’ye aldığımız PKK ve uzantılarının da bu arada köklerinin kazınması gerektiğinin zamanı geldi.
Allah her şeyin hayırlısını versin. Bizlere çektirdikleri acı dolu günleri asla unutmuyoruz. Türkiye vatandaşları uğruna her şeyi yapıyor. Görüyor, duyuyor ve yakinen yaşıyoruz. Görmeyenlere de ne diyeceğimi bilmiyorum. Allah onları ıslah etsin.